Her zaman ki gibi bir Altınkoy Koleji günlerinden biriydi. Okuldan nefret eden onlarca öğrencinin toplandığı okulda bir gün. Öğrenci demek ne kadar zor olsak da öyle diyorlardı. Sabahın en erken saatlerinden akşama kadar süren bir okulda ne kadar mutlu olabilir ki insan. Hele bu insanların içi nefretle doluysa. Kocaman bir gün bitmeye yaklaşmıştı. Akşam olmaya başlamıştı. Zorunlu tutulan şu etüt saatleri işte herkes okulda bir mahkum gibiydi. Öğretmenler de gardiyan. Hele bide elektrikler kesik bir okulda neden hala daha ders verilmeye çalışıyor herkesin kafası derste bile değilken. Herkesten daha çok canı sıkılan biri vardı ama aramızda Defne. Tüm ders boyunca sınıfta şarkı mırıldanıp duran bir Defne, umrunda değildi o an dersler nerede olduğu tamamen dalmıştı. Kafasının içi o kadar karışıktı ki neye daldığını bile bilmiyordu. Boş bakışlar ile bir noktaya tam kilitlenmişken dokuzuncu sınıftan beri yanında olan arkadaşı İpek onu dürttü "Defne! Yine mi daldın sen? Neye daldığını da söylemiyorsun dalma bari merak ediyoruz burada" dedi. Defne birden irkildi ve ayağa kalkmış bulundu. Tüm sınıf aynı anda saçma bakışlarla Defne' ye bakarken Defne şok olmuş hocaya bakıyordu. "Ne oldu kızım niye ayağa kalktın" dedi öğretmen. "Hocam şey... Benim sanırım acilen lavaboya gitmem lazım" deyip kıvırdı olayı bir şekilde ve hızlıca sınıftan dışarıya çıktı. Yavaş adımlarla lavaboya doğru gidiyordu, hemen iki sınıf yanda olan lavaboya bir kolidor altta gibi gitti. Okulda ders saatlerinde zaman geçirmenin en eğlenceli yolu buydu onun için. Lavabo ya yaklaştıkça yardım sesleri duymaya başladı. Hemen adımlarını hızlandırdı ve yaklaştıkça ses yükseliyordu "yardım edin lütfen! beni duyan yok mu ?" Defne bu seslerin üzerine hemen içeriye daldı ve bu karanlıkta tuvalette birinin kilitli kaldığını fark etti. Hemen kapıya vurmaya başladı "ben buradayım tamam sakin ol. Açmaya çalışıyorum kapıyı sen kendine doğru çek kapıyı" dedi. Ama bir tuhaflık vardı. İçeriden gelen sesler kesilmişti hızlı bir şekilde nefes alıp verme sesleri geliyordu ve fısıltıyla "lütfen acele et" diyordu biri. Defne kapıyı daha da zorlamaya başladı ama bu lanet okulun kapıları sürekli böyle kitleniyordu. Her hafta biri tuvalette kalıyordu. Ama bu kızın gerçekten şansı hiç yoktu kim elektrikler yokken tuvalette kalacak kadar şanssız olabilir ki, işte bu kız. Defne kapıyı hızlıca vurdu ve kapı açıldı. İçerideki kız bir anda Defne'nin kucağına düştü, doğru zamanda doğru yerde olduğunu geçirmişti içinden Defne ama hala ne yapacağını bilmiyordu. Kız kucağında şaşkın bir suratla karanlık bir lavaboda duruyorlardı. Küçük bir pencereden vuran ışık hiçbir yeri aydınlatmıyordu. Zorla kızı kapının önüne kadar sürükledi Defne. Kapının önünde dizlerinin üzerine çöktü ve kızın kafasını bacakalarının üzerine koydu. "Neden bu kız korkmasına rağmen karanlıkta lavaboya geldi ki yoksa biri mi kilitledi onu veya elektrikler gittiğinden beri orada sesini mi duyurmaya çalışıyordu tam yarım saattir? ne kadar kötü diye aklından geçiriyorken aynı zamanda kızın yüzüne yavaşça vuruyordu aç gözlerini hadi ama neden bu haldesin ? ismini bile bilmiyorum ki derken kız gözlerini açtı ve "adım Hande ambulans nefes dar" dedi ve tekrardan bayıldı. Birden sınıflardan ses gelmeye başladı ve kapısının hemen önünde oturdukları sınıfın kapısı açıldı ve tüm soğuk kanlılığıyla üç tane çocuk çıktı sadece bize bakıyorlardı ve de Defnede onlara ama asla yanımıza gelmiyorlardı. Yavaşça herkes oraya toplandı bir ses geldi bu ses Defne'ye çok tanıdık geldi. Çünkü bu ses İpeğin sesiydi "Defne bu kim ne oldu burada?" diye. Defne kimseye aldırış etmeden hemen ambulansı aradı ve olayı açıklamaya başladı. "Derste onu lavaboda buldum sanırım nefes darlığı geçiriyordu. Adı Hande." dedi. İpek şok olmuş bakışlarla donup kalmıştı. Defne bağırmaya başladı "kim bu kızı oraya kilitledi? Kim sebep oldu buna? Eğer onu bulursa benden çekeceği var." Dışarıdan ambulans sesleri gelmeye başladı ve Defne Hande' yi kaldırmaya çalıştı ama başaramadı. Az önce tüm soğuk kanlılığıyla duran o kaslı çocuk eğilip "ben yardım edeyim istersen" dedi. Tam bu sırada öğretmen geldi ve Hande'yi ambulansa getirdi. Öğretmenler yine bir olay vardır diye gelmedikleri yere ambulans sesi duyunca toplanmışlardı. Hande'yi yavaşça ambulansa koydular ve hemşire refakatçi olarak hastaneye kimin geleceğini sordu. Defne hemen atladı öne "ben tabii ki de onu yalnız bırakamam" dedi ve ambulansa bindi. İpek' de Defnenin peşinden gitti ve ambulansa bindiler...
Eğer beğendiyseniz oylamayı unutmayın. Her oy bizi mutlu eder ve kitabımız daha da büyür.:)
ınstagram: karanlıktakiyonca
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionBelki sonu kötü bitecekti, ya da çok güzel bitecekti bunu bilemeyiz ama düşünmedik de. Ne zaman mı düşüneceğiz? Hiçbir zaman. Herkes dört yaprağın şansına inanıyorken biz üç yaprak kalmıştık. Sadece üç kişi... Her şeyin kötü gideceğine o kadar...