Geçek Bir Sınav Zamanı

26 6 0
                                    

Her final başka bir sınavla yeniden başlar!

(Hande Dargun)

  "Gece; tüm gece boyunca Hande olan biteni düşündü ve Cuma günü Burak'tan özür  dilemeye karar verdi tabi nasıl dileyecek veya dileyebilecek mi orası biraz soru işareti ama bu olayı toplamaya karar verdi."

 İşte o malum ses 'alarm sesi' her sabahın kabuslu rüyası. Alarm sesini duyduğum anda hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde açtım gözlerimi. Aslında ilk işim alarmı kapatmak olurdu çünkü o ses beynimin içinde yankılanıyor gibi ama bu gün sadece tavana bakıp dün gece düşündüklerimi tekrardan düşündüm. Gözlerimi ovalamak için elimi yüzüme getirdiğimde yanaklarımın şişik olduğunu fark ettim ve sonra da tebessüm ettiğimi. Evet her şeyi mahvetmiş olabilirim ama bu gün hepsi düzelecek. Yüzümü hiç umursamadan yataktan hızla kalktım ve odamdaki banyoya doğru gittim. Aynaya baktığımda gece cine dönüşüp dönüşmediğimi biraz sorguladım ama sonra sadece dağınık yatmaktan gelen bir şey olduğunu fark ettim. Bazı kişisel bakımlarımı gerçekleştirdim ve daha sonra saçlarımı her seferkinden farklı yapmaya karar verdim ufak bir dalga verdim. "Ahh olamaz göz altlarım resmen tinerci gibi" sanırım aynadaki yansımamla konuşuyorum  "Ama bunu herkes yapar öyle değil mi? Yalnız değilim yani" bu sırada göz altlarıma biraz kapatıcı uyguladım ve dolabımdan okul kıyafetlerimi alıp giydim ve üzerine farklı bir sweartshirt daha kış aylarında biraz abarttığım doğrudur. Telefonumu kulaklıklarımı ve şarj aletimi çantama atıp kapıya doğru gittim. 'evet kitap koymadım çünkü ders kitapları okuldaki dolapta ve evde sadece kaynaklar var' alt kata indiğimde mutfaktan sesler geliyordu. Çıkmadan önce mutfağa girdim ve annemin şaşkın gözleri ile karşılaştım "Hande sen bu saatte bu kadar enerjik olurmuydun kızım? Neyse gel bir şeyler atıştır. sonra baban bırakır seni okula" hala daha salak tebessüm yüzümdeydi ama umursamadan kapıdan anneme ve masada oturan babama bakıyordum daha sonra gidip anneme bir  öpücük kondurdum ve masada duran iki portakal suyunun birinden bir yudum alıp babamı da öptüm. "Ben kendim giderim müzik dinleyip yürümek istiyorum. Siz de baş başa bir kahvaltı edin bari" deyip hızla kapıya gittim vestiyerde asılı olan montumu giydim ve üzerine boynuma kalınca bir boyun bağı attıktan sonra botlarımı giyip evden çıktım. 'Kış aylarını fazla abarttığımı söylemiştim' kapıya çıktığımda çitlere yaslanmış olan Seçkin'i gördüm. Hızla yanına gittim ve koluna girdim "Nerelerdeydin sen kaç gündür? Merak ettim o kadar insan bir mesaj atar." meraklı ve sevecen gözlerle Seçkinden cevap bekliyordum. Seçkin gözlerini kıstı yüzüme sinsi sinsi bakarken "Odamın korkusundan geldim küçük şeytan." dedi ama bu benim soruma cevap değildi yine de güldüm "Ama  bu benim cevabım değil. Neyse bu seferki sorgudan yırttın. Akşam okuldan gelince odanda olmazsan bu şeytan orayı mahveder. Şimdilik görüşürüz büyük şeytan"  -evet o bir büyük şeytan oldukça uzun ve kalıplı bir yapısı var. Ona baktıkça kimin arkadaşı bee dediğim zamanlar oldukça fazla- arkamı dönmüş giderken Seçkin de yanımdan yürümeye başladı "Seninle okulun önüne kadar gelirim ama sonra başının çaresine bakman gerekecek." dedi sanırım bu beni üzmüştü. Uzaklaştırma alması şimdiye kadar cezaların en büyüğüydü bir şekilde hep kurtulurdu cezalardan ama pek bozuntuya vermedim bu gün çok güzel çünkü. "Sen gelme bir daha oraya kadar ben giderim" dedim ama bunu boşuna dediğimin bende farkındaydım.

   Yol boyunca bir ben bir Seçkin bir şeyler anlatıp gülmüştük. Normal şartlarda asla gülmeyen Seçkin'i güldüren bu enerji kimlere neler yapmaz. Okulun önüne geldik bile "Ayrılma zamanı" dedim buruk bir sesle Seçkin cevap vermedi ama yüzündeki gülümseme de gitmedi. kafasını yavaşça yana yatırıp sonra yine kaldırdı 'böyle olmak zorunda der gibi' "Boşu boşuna Buraklar ile kavga ettin. İkiniz de kendi triplerinize girdiniz sonra uzaklaşan sen oldun." dedim ama bu cümleyi kurunca Seçkinin yüzündeki gülümseme gitmişti. "Onunla konuşuyor musun sen?" dedi sinirli bir sesle "Yani biraz laboratuvar temizleme zamanı tanıştık aslında eğlenceli biri tanısan seversin." ben bu cümleyi kurarken Seçkin hala sinirli bir şekilde bana bakıyordu ama ben o an bunu fark etmedim ve devam ettim " Hem cana yakında geliyor yanımıza bazen arkadaşları ile." dedikten sonra artık susmam gerektiğini anladım Seçkin'in gözlerinden. Bir anda  sinirle "Onunla konuşmanı istemiyorum?" dedi. Küçüklükten beri Seçkin yanıma gelenleri sevmezdi ama Burak onunla kavga ettiği için sanırım daha çok nefret duyuyor ona. Durumu toplamak için "Sakin ol şampiyon. Birazdan okula gireceğim ölmeden önceki son yaptığın şey bana bağırmak mı?" deyip güldüm evet olayı toplamıştım Seçkin de gülüyordu hemde otuz iki diş. "Neyse geç kalmadan gidiyim ben"  dedim sonra da gitmeye yeltendiğimde Seçkin bana sarıldı bu oldukça içten bir sarılmaydı belkide şimdiye kadar olanların en samimisi ve bıraktığında kapıya döndüğümde Burak'ı gördüm ve sonra da kaçırdığı bakışlarını. Okula doğru hızla gidiyordu. İşte bu dün dediklerimden sonra hiç iyi olmadı. Hızla peşinden gittim, okula girdiğimde peşinden seslendim de ama asla dönüp bakmadı. Daha sonra doğal reaksiyon derse girdik çıktık ve Defne ve İpek yanıma geldi. Beraber lavaboya gittik ve çıktığımızda karşıdan gelen Burak, Mert ve Çınarı gördüm. "Benim Burak'la konuşmam lazım"  İpek göz devirerek bana döndü "Bir zahmet Hande" dedi ve yavaşça onlara doğru yürümeye başladık Defne ağzını bile açmadı çünkü bu sefer ondan uzak durmam gerektiğini söyleyemezdi. Tam önlerinde durduğumuzda "Günaydın" dedim tüm sevecenliğimle ama Burak cevap vermedi. Onun yerine Mert "Günaydın" dedi. "Eee nasılsınız" diye devam etti Defne İpek ve Mert konuşurken ben Burak'a bakıyordum o da Çınar'ın kulağına eğilmiş bir şeyler dedi kafasını kaldırdığında "Neyse siz takılın ben sınıfa gidiyorum" dedi. Ama yüzüme hiç bakmamıştı tam ona bir şey diyeceğim sırada bana bir saniyeden bile az bir bakış atıp gitti. Defne, İpek, Çınar ve Mert kantine inmeye karar verdiler ama ben onlardan ayrıldım ve kendi sınıfıma gittim. Sanırım bu olay beni üzmüştü. Bir kaç ders daha geçti ve öğle arasına girdik bu aralarda hiçbir teneffüste dışarıya çıkmamıştım. Defne ve İpek de olanların farkında olduğu için beni pek zorlamamışlardı. Öğle arasında nefes almak için dışarıya çıktığımızda  Burak'ları kapının karşı tarafında biraz uzakta olan banklarda otururken gördüm "Bu sefer konuşacağım" İpek'in tepki hep aynı  "İnşallah" ama Defne sabahtan beri ilk defa bu konu hakkında bir şey söyledi "Bu sefer de konuşmazsan ben konuşturacağım artık" bu tepkisi beni güldürmüştü. Tam onların yanına doğru giderken yanımızdan geçen kız grubunun konuşmasına şahit oldum. "Bu Hande de önce Seçkinle sonra Burak iyi davrandı onun ile takılmaya başladı, dün çocuğa bağırdı bu gün Seçkin ile konuşuyordu ne yapıyor belli değil" işte buna sessiz kalamam. Yanımdan bir adım daha uzaklaşan kıza hızla döndüm ve kızı kolundan yakaladım. Şaşkınlığını gözlerinden görebiliyorum. "Peki bunlar seni ne kadar ilgilendirir" diye kıza başta yükseldim ama sonra sakinliğimi korudum. "O uzun burunlarınızı hayatımdan çekin" deyip tebessüm ettim ama bu gayet sinsi bir tebesssümdü. "O zaman sağda solda dikkat çekmeye çalışmayacaksın tatlım" dedi ismini bilmediğim kız. "Senin ismin neydi?" dedim klişe bir tanışma gibi herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Cansel" dedi kız. İyice ona yaklaştım ve "Eğer dikkat çekmeye  çalışsaydım şu an burada böyle ayakta duramazdın Cansel"  gözlerimi iyice ona odaklamıştım ama sinirli olmadığımı gizleme konusunda bir profosyoneldim. Arkamı dönüp giderken bir ses geldi ve bu bardağı taşıran son noktaydı "İki insan, oldukça yakışıklı insan ikisini de nasıl yaptığın bilmediğim bir yöntemle kendine bağladın ve şimdi onlarla oyun oynuyorsun. Oyuncaklarını insanlardan seçmen dikkat çekmenin en güzel yolu değil mi Hande" o bunları derken benim gözüm Burak'taydı ve onun gözü de bende bu günden beri ilk defa yüzüme bakmıştı ve ben buna sevinir durumdayken sevincim pek uzun sürmedi. Bir anda kıza döndüm ve yavaş yavaş üzerine yürümeye başladım "Şu anda da oyuncağım olmaya sen aday oldun ve ben bunu kabul ettim. Biliyor musun Cansel ben oyuncaklarımla işim tamamen bitmeden asla bırakmam baya mahvolmuş olmalılar bırakmam için" dedim ve tam kızın üzerine atlarken bir el elimi tuttu ve beni kendine doğru çekti. Bu Burak'tı kıza kötü kötü bir bakış attı ve bana bir şey söylemeden arka bahçeye doğru çekelemeye başladı. Arka bahçeye geldiğimizde önümde durdu "Bir ceza daha mı istiyorsun sen? " ben şaşkınlıkla ona bakıyordum dün olanların konusunu açmak yerine ceza dan bahsetti. "Burak konuşmamız lazım" yalvaran gözlerle ona bakıyordum. "Buna gerek yok dediklerin ve yaptıkların her şeyi belli ediyor" "ne? neydi bu şimdi? ne anlama geliyor bu...?" aklımdaki soru işaretleri ile ona bakarken "Neyi belli ediyor?" diye mırıldandım ama bu tam bir mırıldanmaydı. "Defne ve İpeğin yanına git" dedi ve gitti. İşte  o an sudan çıkmış balık gibi orada kalmıştım. Ne neyi belli ediyor ben niye bilmiyorum biri bana açıklasın. Defne ve İpeğin yanına gitmek için okula doğru yürümeye başladığımda ders zili çaldı ve onların yanına uğramadan direk sınıfa gittim bir sonraki teneffüs Defne ve İpek yanıma geldiler ve olanları anlattım. Sonra derslere girdik ve çıkış zamanı geldi. Hızla sınıftan dışarıya çıktım ve Tören olduğu aklıma geldi. Sırada Defne ve İpek benim sınıfımın sırasına geldiler çünkü benim sınıfımın sırası Burak'lara daha yakındı. Tören bitti ve bir duyuru yapıldı "On ikinci sınıflar Pazartesi günü bir deneme sınavına girecek ve bu deneme sonucu ile yeni sınıflar oluşturulacak" yani tüm hafta sonu ders çalışmak ile geçecekti. Çıkışta kapının önünde ayrılmak için kızlarla vedalaşıyordum ben okulun üst tarafından onlar ise alt taraftan gidecekti o sırada yanımıza Burak Çınar ve mert geldi. Burak beş saniye falan kaldıktan sonra gitti. Mert İpek ile bir şey konuşmak istediğini söyledi ve onu kenara çekti Çınar Defne ve ben kalmıştık ben de artık gitmem gerektiğini anlayınca Defneye bir öpücük yollayıp bir şey demeden eve doğru yürümeye başladım.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin