Nerede olursak olalım, hep aynı gökyüzünün altında olacağız...
Okula geldiğimde ne tüm 12. sınıflar yeni sınıfları ile sıra olmuş hatta ilk sınıf olan 12\A sınıfı sınıfa bile gitmeye başlamıştı ne güzel yeni sınıf ve ilk gün geç kalan bir Hande. Hızlı hızlı sıraya doğru giderken kimler var diye sırayı bir göz attım bizimkiler oradaydı ama gerisini neredeyse hiç tanımıyorum. Sadece okulda görmekten alıştığım yüzler. Sıraya yaklaştığımda "Hande yanımıza gelsene" diye seslendi İpek ve direk onların yanına gittim. Uykulu sesimle "Günaydın" deyip öylesine topladığım saçlarımı düzeltmeye başladım. Sınıfa gitme sırası bizim sınıfa geldiğinde yavaşça hareketlendik ve sınıfa doğru yürümeye başladık. Okul binasına girdiğimiz anda sıra dağılmıştı bile herkes yeni sınıf arkadaşları ile muhabbet etmeye başladı. Defne ve İpek de yanlarında olan Burak mert ve Çınar ile muhabbet ediyordu ama ben neredeyse koşarak okula geldiğim için üstümü düzeltmekle meşguldum. Neredeyse sınıfa geldiğimizde sonunda ellerimi cebime koyup rahatça yürürken Burak yanıma geldi. "Naber" demek ki artık bana tripli falan değil."İyi senden naber" dedim tebessüm ederek. "Yeni sınıfa geliyorsun diye sabahta beri üstünü başını düzeltiyorsun. Daha çok heyecanlı cevabını beklerdim senden" dedi alaylı bir tonla. Bir an gerçekten böyle mi düşünüyor diye korkup Burak'ın yüzüne baktığımda o da bana döndü ve göz kırptı sadece dalga geçmesi iyiydi ilkokul çocuğu gibi hazırlık yaptığımı düşünmesini istemezdim ki zaten yapmıyordum da. "Sadece geç kaldım ve hazırlanamadım" dedim samimi bir sesle. Diğerleri çoktan sınıfa girmişti bizde sınıfa girerken Burak beklemediğim bir şekilde elini omzuma attı ve eğilip "Senin uyku ve heyecan sorununa çözüm bulmak gerekir" dedi ve güldü. Heyecanlanmadığı mı anlamamak için oldukça inatçıydı. Yüzümü Burak'a çevirip haylaz haylaz yüzüne bakarken karnından yavaşça iterek "Dalga geçme ya" diye haykırdım ama bunu derken bende gülüyordum. Gülerek sınıfta en arkada duran İpeklerin yanına gittik. Cam tarafında en arkadaki sıraların başında durmuş oturmak için bizi bekliyorlardı. Mert "Daha fazla sıralarla bakışmayacaksanız oturun artık" dedi ve hemen yanında olan en arkaya sıraya oturdu. "Ben kaloriferin yanında oturacağım" dedim ve onun yanına da hemen ben geçtim. "En arkayı bir kere daha kaptıramam" deyip Defne de Mert'in yanına oturdu. "Bende sıcağı" deyip Çınar da yanıma oturdu ve bizim önümüze de Burak ve İpek geçmek zorunda kaldı. İpek arkasını dönüp kaşları çatık bir şekilde oturduğu yerde ayağa kalktı "Bu böyle olmadı ya değişsek mi? Değişelim hadi kalkın" ipeğin mert ile oturma çabaları göz ardı edilecek gibi değildi. Çınar kalktığı gibi yerine Burak geldi "Ben burada otururum o zaman" dedi. Mert çoktan İpeğin yanına gitmişti bile ve geriye Çınar ve Defne en arka sıraya kaldılar. Böyle gayet iyi diye düşünürken birden Defne ayağa kalktı "Bunu da ben kabul etmiyorum Çınar kalk yanıma Hande gelecek" hiçbir kuvvet beni kaloriferin yanından kaldıramazdı "Hayır ya ben kaloriferin yanından kalkmam" diye haykırıp iyice kalorifere yaklaştım. "Ben Çınarla oturmam ya suratsız suratsız cevaplar vericek bana bir sene uğraşamam" diye haykırdı Defne. Çınar hemen araya girdi "Sene boyu bende senin çeneni çekecek değilim herhalde" ortalık iyice kızışmışken Burak ayağa kalktı "Tamam ya ben arkaya geçerim Defne sen öne gel" dedi ve arkaya geçti. Defne de yanıma oturduğunda hiçbir sıkıntı kalmamıştı. En arkada Burak ve Çınar onların önünde Ben ve Defne ve bizim önümüzde de İpek ve Mert oturuyordu. Sakin bir şekilde oturduğumuzda Burak'ın Çınar'a yaptığı isyanı duydum "Ne güzel Handeyle oturuyordum ne istedin benden be" bir anda gülmemi tutamadım ve biraz sesli güldüm Burak arkadan dürtüp "Görünüşe göre heyecanın geçmiş" dediğinde gülmeme bir son vermiş ve Burak'a dönüp sinsi bir şekilde "Yoksa sen mi heyecanlanmaya başladın Burak" deyip sanki bir kavga kazanmanın zaferini yaşıyor gibi tebessüm ettim. Tam önüme dönecekken sınıfın diğer ucunda en arkada oturup bana bakan Seçkin gözüme takıldı sabahtan beri onu unutmuştum. Ona da mahcup bir gülüş atıp önüme döndüm ve o sırada sınıf hocamız olan Tolga hoca gelmişti ne güzel ki ingilizcem iyiydi ve bu hoca beni bu yüzden severdi. Öğleden önceki beş ders zar zor bir şekilde geçti iki ders ingilizce iki ders matematik ve bir ders edebiyat vardı. Öğle arasına girdiğimizde Çınar'ı rehber hocası çağırmıştı ve Burak ve Mert de onun ile gitmişti. Bizde kantinde oturmuş kahve içiyor muhabbet ediyorduk açıkcası ben Seçkin ve Burak felaketinden yakınıyordum ve Defne ve İpek de bir şey olmaz diyordu. Konuları abartarak anlatmak her zaman en sevdiğim şeyler arasındadır. "Ben geldiğimizden beri hiç Seçkin ile konuşmadım ve sabahtan beri Buraklayım inşallah seçkin bir şey demez" Defne beklediğim cevabı verip "Ne diyebilir ki boşver" dese de İpek gerçekçi konuşmuştu "Sınıfa Burak'ın kolunun altında girmeseydin bir şey olmazdı" çok haklı bir şey dedi İpek. "İyide ben ittim onu sonra bu da var sonuçta" diye işin içinden çıkmaya çalışıyorken "Gayet halinden memnun bir şekilde gülüyordun Hande " diye daha da içeri batırdı Defne beni. Kahvemden son bir yudum alıp ayağa kalktım "Neyse hadi bahçeye çıkalım." Defne ve İpek de itiraz etmeden ayağa kalktı Defne içinde azıcık kalmış olan kahvesini de eline aldı. Kantin kapısından önde Defne çıktı ve daha sonra da Defnenin yükselen sesi "Önüne baksana kızım" Karşısındaki kişi de Cansel'di bu kız bizim sınavımız dı herhalde. "Ne bağırıyorsun bilerek yapmadım ya" dedi Cansel. Defne o anki sinirle hem sweat ini tutuyor hemde Cansel in üzerine gidiyordu "Ha bir de bilerek olsaydı" diye sesini yükseltti Cansel'e. Defne kolay sinirlenebilen bir kızdı ve sinirlendiğinde asla susmayan. "Arkadaşınızı üstümden almayı düşünmüyor musunuz?" deyip bize baktı Cansel. Daha doğrusu İpek'e daha geçen gün bana laf atma girişiminde bulunmuştu ve hiç beklemediği bir tepki aldığı için bana bakmamıştı. İpek Defne'nin üzerini temizlemeye çalışıyordu ama son tavrı gerçekten can sıkıcıydı. Tam yanımızdan geçerken önünde durdum "Düşünmüyoruz, yoksa korktun mu çakma prenses" dedim soğuk bir ses tonuyla çakma kelimesini gayet net söyledim çünkü gerçekten de kendini prenses sanıyordu. Cansel'in yanındaki arkadaşı koluna girip onu çekeleyerek kantine soktu ama bu kız gerçekten sabrımızı zorluyordu. "Ne yapıcam ben şimdi yanımda yedek kıyafet de yok" diye söyleniyordu Defne. "Silersek geçer belki" diye ekledi İpek. "Ben niye o kıza dersini vermedim ki az önce" diye söylenmesine devam etti sweatini silerken. "Seçkin'in yanında vardır bu gün basketbol dersi olması lazım istersen ondan alabilirim" dedim. Defne ne kadar Seçkin'i sevmese de "Hiç fena olmaz" dedi. "Tamam o zaman biz lavaboda seni bekliyoruz" dedi İpek ve lavaboya gittiler bende spor salonunda olduğunu düşündüğüm Seçkin'i bulmaya gittim. Tahmin ettiğim gibi oradaydı. Okul takımından bir arkadaşı ile çalışıyorlardı ya da seçkin onu çalıştırıyordu. "Selam" diye seslendim ikisi de durup bana baktı. Yanındaki arkadaşı "Selam" diye cevap verdi ne kadar ismini bilmesem de yüzüne aşinaydım ve o da Seçkin'den dolayı beni tanıyordu. Seçkin elindeki topu ona atıp yanıma geldi. "Bir şey mi oldu" sesi tripli geliyordu ama bunu sonra çözebilirdim şu an önemli bir sweat sıkıntımız vardı."Şey Defne'nin üzerine kahve döküldü de sweat lazım senin yanında var mı?" deyip masumca tebessüm ettim. "Gel veriyim" dedi. Soyunma odalarının olduğu bölüme gittik Seçkin dolaptan siyah bir sweat çıkardı "Bu var bir tek" Defne'ye olur diye düşündüm. "Olur teşekkür ederim" diyip belki tiribi azalır diye Seçkin'e ufak bir sarıldım ve giderken "Cenk'e de teşekkür etmeyi unutma" dedi Seçkin anlamamış bir şekilde Seçkine bakarken sweat'i işaret edip "Salondaki çocuk. Ondan aldım" dedi "Sende yok mu belki istemez tanımadığı birine sweat vermek" Seçkin soyunma odasının kapısını kapatıp yanıma geldi "İzin verir o hem ben kıyafetlerimi vermeyi sevmem bilirsin" ondan çaldığım çoğu pijamayı bilmiyordu sadece bir kaç sweat sanıyordu. "Senden çaldığım sweatleri asla geri vermeyeceğim onları ima ediyorsan unut" dedim ve büyük bir gülücük atıp salondan çıktım tabi çıkarken Cenk'e de teşekkür ettim. Defne ve İpek'İn yanına gittiğimde onlar da beni bekliyordu hemen sweat i Defneye verip Cenk'den aldığımı açıkladım. O sırada zil çaldı ve sınıfa gittik. Hoca da sınıfa geldi ve ders başladı Çınar ders boyu Defne'ye ters ters baktı. Tenefüse çıktığımızda dayanamayıp sordu "Defne senin kıyafetin nerede niye üzerinde bu erkek sweati var?" Defne sinirli bir şekilde "Hatırlatma" dedi. Çınar soran gözler ile bir bana bir İpeğe baktı İpek "Kıyafetine kahve döküldü ve Hande'de bu sweati buldu" dedi. İpeğin bu cümlesinden sonra Olay Burak'ın da dikkatini çekti "Nereden buldun" dedi. "Seçkin'den istedim o da Cenk'den aldı yani sweat Cenk'in" dedim. Burak ve Çınar hiç hoş olamayan bir şekilde bana bakmaya başladılar Çınar iki kat giymişti üzerindeki sweat i çıkardı ve uzun kolboğazlı kazağı ile kaldı elindeki sweat'i Defneye uzattı "Al bunu giy niye onun kıyafetini alıyorsunuz ki gelip bize deseydiniz" diye sesini yükseltti. Defne net bir tavırla "Değişemem üstümü bir daha" dedi. "Defne kalk değiş şunu dedim" diye birden yükseldi Çınar. Bu sefer de değişmezse gerçekten olay çıkabilirdi. Defne sinirlen Çınar'ın elinden sweati aldı ve üzerini değişmek için lavaboya gitti ve peşinden biz de gittik.Defne söylene söylene üzerini değişti ve elinde Cenk'in sweati elinde kabinden çıktı. "Gidip bunu ona vermeliyiz" Çınar'ı daha fazla sinirlendiremezdik "Tamam ben gider getiririm" dedim ve Defne'nin elinden sweati alıp kapıya yöneldim.Kapıdan çıktığımızda karşı duvara yaslanmış Çınar Burak ve Mert üçlüsü bize bakıyordu Çınar'ın yüz ifadesinden anlaşıldığına göre siniri geçmiş gözlerinin içi parlayarak Defne'ye bakıyordu. Ne kadar didişseler de kesinlikle aralarında bir şey olmalı.Yanlarına gittiğimizde Mert "Siniriniz bittiyse hadi kantine gidelim" dedi. İpek ve geri kalan herkes onaylar şekilde birbirlerine baktı ben hariç. elimde Cenk'in sweat i ile gezmeyecektim tabii ki. "Siz gidin ben şunu Cenk'e getiriyim sonra yanınıza gelirim" Çınar elimdeki sweat i aldı "Bu sweati yok etmek en iyisi" neydi bu şimdi ne alaka çöpe falan atmayı düşünmüyor herhalde Defne hemen araya girdi "Bırak versin çocuğun sweatini geri ne istiyorsun insanların kıyafetlerinden" yeni bir olaya hoş geldiniz. Çınar ve Defne ufak ufak atışırken Mert ve İpek de duvara yaslanmış umursamadan muhabbet ediyordu Burak ise alışkın bir şekilde atışmalarının bitmesini bekliyordu. "Kusura bakmayın gençler bölüyorum ama bunu geri götürmem lazım" diyip Çınar'ın elinden sweat i hızla çekip aldım. Tam giderken Burak yanıma geldi "Bende geliyorum" sanki beni yiyecekler ne bu şimdi olay büyümesin diye "Tamam gel" dedim. Cenk'in sınıfının önüne geldiğimizde Kantine indiğini düşündüğüm Çınar geldi ve sweati elimden alıp hızla Cenk'in yanına gitti ve telefonuyla oynayan Cenk'in üzerine doğru attı. "Bir daha seni görmiyim" dedi sakin ama oldukça sinirli bir ses tonu ile. Şu anda Çınar Defne'yi kıskanıyordu Defne'nin taş kalpli dediği Çınar'ın kıskançlık duygusu zirveydi ben bunları düşünürken Defne ve İpek de geldi. "Hande gelip istedi bende verdim bu kadar sinirlenecek bir şey yok" diye cevap verdi Cenk. Cenk'in cevap vermesi sinirleri iyice germişti hemen aralarına girdim "Tamam çözüldüğüne göre hadi gidelim" o an durumu toplayan tek kelime buydu ama kimsenin hareket etmeye niyeti yoktu. Gözlerimle Defne'ye Çınar'ı alması için bakış attım ama Defne omuz silkip kafasını çevirdi. Olayları toplayan taraf olmaktan nefret ederdim ama bu sefer bu rol bana düşmüştü. "Hadi ben acıktım kantine" diyip Burak ve Çınar'ın koluna girdim ve sınıftan onları çıkardım bunun hesabını Defne'ye sormaya ant içmiştim o an. Sınıftan çıktığımızda kollarını da bırakmıştım ve tam o sırada zil çaldı ve derse girdik. Geriye kalan iki ders Tarih ve Rehberlik olduğu için hiç başımı kaldırmadan uyudum İpek arada dürtse ve Burak dalga geçse de pek aldırış etmemiştim. Çıkış zili çaldığını anladığımda uyandım ve görünüşe göre son ders herkes yuyumuştu hiç göze batmadım. Burak Çınar ve Mert çoktan çıkmıştı bile bizde yavaş yavaş çıktık. Okulun dışına çıktığımızda "Bekleyin biraz geliyorum" dedi Defne ve uzaklaştı biz de kenardaki banka oturmuş sorgulamadan onu bekliyorduk. Biraz geçtikten sonra Defne, Çınar Burak ve Mert ile yanımıza geldi. Çınar Defne ile dalga geçer bir ses tonunda konuşuyordu "Şimdi de gizlice dinleme huyun çıktı Jerry. Sadece benle tartışıyorsun sanıyordum" JERRY mii? Çınar'ın o cümlesinden sonra hepimiz gülmeye başladık. "Bu durumda sende Tom oluyorsun" diyip göz devirdi Defne. Gerçekten de tom ve jerry gibi gözüküyorlardı. Onları dinlerken ben İpeğin omzuna yatmıştım her yerde uyuyabilme özelliğimden asla vazgeçmiyordum. Konuşmaları bittikten sonra herkes evlere dağıldı. Kulaklıklarımı takmış eve doğru yürürken telefonumun titremesi müziği de böldü. Ekrana baktığımda tanımadığım bir numara beni Cennet ve Cehennem grubuna eklemişti. Grupta ben İpek Defne ve tanımadığım üç numara daha vardı. Tanımadığım numara nın yanında Mert Akar yazan bir mesaj geldi
*Numaralarınızı sınıfta çaldım*
yazıyordu mesajda ve peşinden Burak Varan yazan bir mesaj
*Direk sırat köprüsü koysaydın grubun ismini Mert* yazıyordu dayanamayıp sesli gülmüştüm. Telefonunun ekranını kapatıp yoluma devam ettim ama kulaklıklardan gelen müzil sanki yokmuş gibi bizi bekleyen eğlenceli hayatı düşünüyordum ve bu düşünce gerçekten çok hoşuma gitmişti...
}Bölümü beğendiyseniz oylamayı unutmayın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Roman pour AdolescentsBelki sonu kötü bitecekti, ya da çok güzel bitecekti bunu bilemeyiz ama düşünmedik de. Ne zaman mı düşüneceğiz? Hiçbir zaman. Herkes dört yaprağın şansına inanıyorken biz üç yaprak kalmıştık. Sadece üç kişi... Her şeyin kötü gideceğine o kadar...