Laboratuvara girdiğimiz an birbirimize baktık. Hiç bekleyemezdim kim konuşacak diye "Ne yapacağız şimdi" dedim. Mert gülerek "Onu bilmiyorum ama işe senin adını öğrenmekle başlıyacağım" dedi. Çok samimi ve içtendi o öyle gülünce yüzüne bakarak gülmemek elde değildi "İpek ben." dedim hem gülen hemde şirin bir sesle. "Sormadın ama bende Mert" dedi. Sanki bilmiyormuşum gibi. "Ben biliyorum senin ismini" şaşırarak "Nereden biliyorsun?" diye sordu. "Müdür odasında dedi ya" dediğim anda içeriye müdür girdi. Sanırım sinirliydi baya hızlı girdi içeri. "Ceza olarak bu laboratuvarı temizliyorsunuz, artık kolay mı olur bilemem" dedi ve arkasını döndü çıkıyorken Mert "Hocam yapmayın ya" dedi. Müdür sinirle dönere "Uzatma oğlum" dedi. Bu müdürlerin bizi benimsemesi beni öldürecek bir gün. "Eeee... Ne yapacağız şimdi" dedim ve Mert hemen ekledi "Kaçsak mı? bir ihtimal fark etmez" dedi. Ama o da farkındaydı böyle olmayacağını "Neyse hemen yapıp bitirelim bari. Bu müdürün ağzını çekmeyelim bir daha." Gayet mantıklı bir şey demişti yani olması gerekeni demişti yine ama aşırı mantıklı geldi o an ne kadar saçma olsa da. Olduğum yerden bir kaç adım daha atıp tam laboratuvarın orta yerinde durdum "Buradan önü senin ve arkası da benim ne kadar hızlı olursak o kadar çabuk kurtuluruz bu temizlik işgencesinden." Şirin şirin Mert'e bakıyordum olduğum yerde durup. "Tamam olsun. Bana her türlü uyar özellikle kaçmak baya uyar" diye bir cevap geldi Mert'ten asla vazgeçmeyecekti bu fikrinden ama olsun. Gülerek "Hadi Mert hadii" dedim ve arkamı dönüp kendi bölümümün en uç noktasına gittim çünkü orada çok fazla gözüme çarpan bir şey vardı. Bir iskelet tabii ki de gerçek değildi kırtasiyeden alınmıştı ama neredeyse benim kadardı. Onunla oynayarak gülmeye başladım ve Mert in de bana baktığının da farkındaydım sanırım aklı dengem hakkında pek iyi şeyler düşünmez bu hareketimden sonra ama şu anda pek de umurumda değildi. Yanıma gelip "Ne yapıyorsun burda bilmiyorum ama çok eğlendiğinin farkındayım" dedi. "Şuna baksana neredeyse benim kadar." deyip iskeleti kaldırmaya çalıştım ama baya ağırdı biraz sendeledim. Mert hemen iskeleti elimden alıp yerine koydu "Yavaş düşecek şimdi bizim Necmi abi" dedi. "Necmi abi mi?" deyip gülmeye başladım. Gerçekten komikti o an onu demesi ve hemen ekledim "Yok ya aşırdın sen bu bizim şükrettin amca" diye ekledim ama tek yaptığım şey gülmekti ve Mert'e dönüp baktığımda o da deli gibi gülüyordu. Baya sesli gülmüştük ki içeriye birden müdür girdi. İkimizde kapıya doğru yöneldik ve donup kaldık. "Ben sizi gülün diye mi bıraktım buraya hadi işinize devam edin" dedi. "Biz işimize başladık zaten de sizin bu sesiniz fazla yüksek değil mi hocam?" dedi Mert. O an ben gibi müdür de çok şaşırmıştı ama hemen cevap verdi. "Sana mı soracağım nasıl konuşacağımı hadiii" diye bağırdı ve sert bir şekilde kapıyı kapatıp çıktı. Mert çok sinirlenmişti ama ben hala şaşkındım Mert böyle biri değil bir anda çok sinirlendi veya ben onu tam tanımadığım için bana böyle biri olmadığı geldi aslında böyle biri mi? Aklımda bu tarz sorular geçiyordu ama onu zamanla tanırım diye düşünüp Mert'e döndüm ama o baya sinirliydi ve o sinirle oradaki sandalyelere oturdu ben bile korkmuştum onun o hallerinden. Gözlerinde hep gülücük olan Mert den ateş çıkmaya başlamıştı bir anda. Yanına giderek "iyi misin?" dedim. İlk önce cevap bile vermeden direk gözlerini çevirdi ve şirin bir gülüş attı. "İyiyim sıkıntı yok hadi işe devam" dedi ve benim de içim rahatladı hep sinirli kalacak diye çok korkmuştum öyle hiç eğlenceli olmazdı. Masaları silmeye başladık ve benim masalarım bittiğinde gidip camın önündeki mermere oturup kafamı cama yasladım. Okulun en sevdiğim yanı da buydu camın önündeki mermerler çok genişti ve orada oturabiliyorduk. Mert in de işi bittikten sonra gelip yanıma oturdu ve bir kaç dakika öyle boş boş oturduk. Canımın sıkıldığını fark ettim ama Mert hala konuşmuyordu birden ayağa kalkarak "Hadi dolapları temizleyelim onlar baya uzun sürecek gibi duruyor" dedim. Mert evet der gibi elini uzattı bana ilk başta anlamadı ama sonradan onu kaldırmamı istediğini anladım ve elini tutup çektim. Ben çekmesem de kalkacaktı bunun farkındayım çünkü onu oradan kaldırmam imkansız gibi boy olarak neredeyse iki katım çünkü. "Hadi başlayalım şu dolaplara yoksa herkes giderken biz burada kalacağız." dedi. Dolapların yanına gidip dolabı boşaltmaya başladık ama mert baya yavaş hareket ediyordu "Ya biraz hızlı olsana ne bu uyuşukluk" dedim. "Asıl sendeki bu çabukluk nereden geliyor buradaki bir şey bile kırılsa yanarız" dedi. Ama ben onu dinlemeden hızlı hızlı hareket etmeye devam ettim ki maalesef balon joje elimden kayıp yere düştü. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde yere eğildim toplamaya Mert hemen beni kolumdan tutup kaldırdı "Dur elini sürme oraya paspas buluyum da onun ile temizleriz" dedi. Mert içeriye doğru giderken müdür gelir korkusu ile ben toplamaya çalıştım ama elimi kesmişti ufak bir çığlık attım. Mert hemen koşarak yanıma geldi "Ben sana bırak demedim mi sen niye hala toplamaya çalışıyorsun ki ? Neyse şimdi sana kızmıcam gel otur şu sandalyede" dedi. "Tamam ya sakin ol sadece kesildi biraz fazla kanıyor olabilir ama geçer herhalde" dedim. Ama gerçekten geçecek gibi durmuyordu. Baya fazla kanamıştı. Mert bir anda kayboldu ve o an tek kaldığımı zannettim. "Mert neredesin bak korkuyorum gel şuraya" diye seslendim "Korkma geliyorum şimdi" diye bir ses geldi uzaktan ve sonra da Mert elinde pansuman çantası ile geldi ve çok güzel bir şekilde yaramı temizledi. "Şimdi sen burada otur ve kalkma ben orayı halledeyim gideceğiz" dedi ben tam itiraz edecekken " Hadi ama sen iskeletle takıl korkmazsın da hem" dedi ve temizliğe tek başına devam etti. O an fark ettim ki Mert'in en sevdiğim şeylerinden biri çene kasları. Neyse ki temizlik bir an önce bitti ve Mert yanıma gelip "BİTTİ" dedi. Ben sadece Mert'e bakarak gülümsüyordum o an içimde tutamadan "İyi ki seni tanımışım Mert" dedim ve tebessüm edip başımı çevirdim sanırım biraz utanmıştım. Birbirimize gülümseyerek laboratuvar dan çıktık.
*********************************HERKES BİR ARADA****************************************
Defne ve Çınar laboratuvar dan çıktıktan sonra karşılaştıkları manzara ya şok olmuşlardı hemen kolidorda duran koltukta Hande ve Burak uyuyorlardı üstelik sanki yıllardır beraberlermiş gibi birbirlerinin omzuna Defne'nin aklından geçen hayırdır kelimesi gözlerinden fışkırıyordu resmen otuz saniye kadar sadece onlara bakarak donup kalan Defne ve Çınar'ın sessizliğini Çınar bozmuştu "Oha! Bunlar ne zaman bu kadar kaynaştılar?" Defne baya şaşırmış bir sesle "Öğreniriz şimdi" dedi ve Hemen yanlarına gidip Handeyi dürttü "Hande kalk hadi" dedi ama onu yerine Burak uyandı karşısında duran Defne ve Çınar'a tebessüm etti. Defne hiçbir tepki vermeden Haneyi dürtmeye devam etti. Çınar şaşkın bir gülücük attı. Ama Hande asla uyanmıyordu. Defne "Handeeee! Kalksana kızım." diye bağırdı. Ama bu tepki Hande'de ters tepmişti ve uyanık olsa asla yapmayacağı bir şey yapmıştı. Burak'ın koluna sarılarak "Ya bir sal beni ben baya rahatım şu anda yıllarca burada uyuyabilirim" dedi. Burak gülerek "Hande kalk istersen yoksa Defneyi tutamayacağız." dedi. Hande bir hışımla ayağa kalktı tabi uyku sersemi olduğu için oturduğu yere geri düştü "Of ya bir uyutmadınız." dedi. Defne içten içten ne içti bu kız acaba diye soruyorken Çınar bunu dışından sordu. "Oğlum siz içeride asit falan mı kokladınız ne bu kafalar iyi misiniz?" diye sorarken Defne tutup Handeyi ayağa kaldırdı ve koluna girdi "Sence iyiler mi?" dedi ve Handeyle beraber bir kaç adım ileriye gittiler. Hande yavaş yavaş ayılıyordu. "Gidiyor muyuz sonunda hadi gidelim" dedi. Defne çok sinirliydi ve bodoslama konuştu "Az önce senelerdir burada uyumaktan bahsediyordun ne oldu şimdi bir anda gitmek istedin" bunu duyan Hande o an baya açılmıştı "Ne!" diye bağırdı "Yine mi saçmaladım ben ya beni sağda solda uyurken uyandırmayın ben saçmalıyorum baya" dedi. Defne farkındayım bakışı atarken Burak ve Çınar'ın onlara baktığını fark etti çünkü Hande' de direk oraya bakıyordu. Defne arkasına döndüğünde Burak ve Çınar'ın onlar hakkında konuştuğunu fark etti ama o an isteği Hande'nin aklının yerine gelmesiydi ki bu da oldu. "Ben çok mu saçmaladım ne dedim ki? diye sordu. Defne içinden ne demedin ki derken dışından "Burak'ın koluna sarılıp senelerce burada uyuyabilirim dedin" dedi ve o an Hande'nin yüzü kıpkırmızı olmuştu. "off ya rezil oldum" dedi Hande ve yavaşça Burak'a dönüp sonra onun da baktığını anlayınca eliyle yüzünü kapatıp önüne döndü. "İpek bir an önce çıksa da gitsek buradan" dedi. Defne baya sinirli bir sesle "Yok sen git Burak'ın koluna orası daha rahattır" diye kızdı Handeye o sırada İpek ve Mert'in olduğu laboratuvarın kapısı açıldı ve İpek ve Mert çıktı. O sırada arkadan Çınar'ın gülen sesi geldi Mert'e bağırıyordu "Gel gel bak ne anlatacağım sana şimdi olaylar burada" diyordu. Hande iyice kızarmıştı ve bunu fark edince Burak "Sussana " dedi. Mert onların yanına gitti ve İpek de Defne ve Hande'nin yanına geldi. Hande İpek'in elini fark etmişti "Senin eline ne oldu?" diye sordu. İpek umursamaz bir şekilde "bir şey yok ya" dedi. Defne sinirlen atıldı hemen "Ya birinizi de bıraktığım gibi bulsam ne olur acaba" dedi. İpek boş boş bakarken Hande yeter bakışı atıyordu. Defne Çınarların yanına giderek "biz gidiyoruz iyi akşamlar" diyerek Hande ve İpek'i çağırdı. İpek de geldiğinde iyi akşamlar dedi ve çınar , Mert de ama Hande utandığı için bir şey demeden etrafa bakıyordu bunu fark edince Burak Hande'ye yaklaşarak "İyi akşamlar" dedi. o sırada Hande Burağa karşı tebessüm ediyorken Defnenin artık sinirleri iyice gerildi ve Hande'nin koluna girerek "Hadi gidiyoruz İpek" dedi ve çıkıp taksiye bindiler. İlk önce Hande'yi eve bıraktılar ve yolda Defne gördüklerini İpek'e anlattı ve yeni bir whatsapp grubu açtılar. Sonunda son bir senedir beraber yaşadıkları eve geldiler ve olanları konuşmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionBelki sonu kötü bitecekti, ya da çok güzel bitecekti bunu bilemeyiz ama düşünmedik de. Ne zaman mı düşüneceğiz? Hiçbir zaman. Herkes dört yaprağın şansına inanıyorken biz üç yaprak kalmıştık. Sadece üç kişi... Her şeyin kötü gideceğine o kadar...