Biliyor Gibiydik

33 6 0
                                    

Hayata Nasıl Bakarsan Öyle Bulursun

      'Defne' alarmın çalmasıyla uyandım ya da ben uyandım zannediyordum. İşte sabahları en nefret ettiğim olaylardan bir tanesi tam güzel güzel uykuya dalmışken okul habercisi alarmın çalması. Elimi komodine attığım gibi telefonu bulup susturdum ve uykuma devam ettim ama her sabah bunu yaptığımı bildiğim için beş dakika sonraya kurduğum alarm çaldı ve aynı olay bir kaç defa tekrarlandı. Sonunda gözlerimi dünyaya açmıştım ne kadar bu olaydan sabahları hoşlanmasam da bunu yapmıştım. Hiç bir şeye dikkat etmeden ayağa kalkıp yüzümü yıkadım, ama odaya geri döndüğümde İpek orada yoktu. Uyanamadım diye düşünerek gözlerimi ovuşturdum ama hala daha göremiyordum. Sanırım kafamıza taş yağacak derken mutfaktan sesler gelmeye başladı. Bu saatte mutfakta İpek olmayacağına göre muhtemelen eve hırsız girdi hemde sabah sabah! diye aklımdan geçirirken mutfağa gitmiştim kapıyı açtığımda karşımda kahvaltı hazırlayan İpeği gördüm. "Tamam taş yağmak baya az kaldı. Sanırım kıyamet geldi" dedim şaşkın bir sesle.

       İpek bir anda irkilerek kapıya döndü ve karşısında daha yeni uyanmış Defneyi gördü. Her halinden belliydi yeni uyandığı daha yüzünü yeni yıkadığı için saçlarının önü ıslak ve gözleri şişti, "Hadi git hazırlan ve gel kahvaltı hazırladım". Defne büyük şok ile bir şey demeden gitti, üstünü değiştirdi yüzüne birkaç bir şey sürdü ve mutfağa tekrardan geri döndü. Yaklaşık on beş dakika boyunca masada hiç konuşmadan kahvaltı yapmışlardı ama İpeğin enerjisi Defne'nin gözünden kaçmamıştı, bu gün gereğinden fazla mutluydu sanki diye düşünürken  "İpek bu gün okula gitmesek mi benim hiç gidesim yok" dedi Defne uykulu bir sesle. "Neden ya bu gün okul çok güzel olacak.". İpeğin bu hareketleri hiç de normal değildi. "Neyse hadi gidelim o zaman bide geç kaldığımız için hiç azar çekemem sabah sabah" diye ekledi Defne. Odaya montunu almaya gittiğinde İpek içeriden  "Hande'den haberin var mı? İsterse onu da alalım." diye seslendi. "Arıyım bir hazırsa alırız" dedikten sonra hemen Defne Hande'yi aradı. Bir kaç çalma sonra telefon açıldı. 

"Alo!"

"Hande biz şimdi evden çıkıyoruz istersen seni de alalım"

"Olur bende şimdi evden çıkacaktım. Evin yanındaki parkta bekliyorum o zaman"

"Tamam. Beş dakikaya oradayız" dedim ve telefonu kaptık. Hızla evden çıktık ve İpek yol boyunca neşeli neşeli konuşurken sonunda dayanamayıp çok alakasız bir şey dedim "Senin keyfin baya yerinde bu gün" şaşkın gözlerle bana bakarken "Neden olmasın ki dün çok güzel bir gündü bu gün de inşallah öyle olur" dedi. Dün ceza aldık uzun zaman üstüne nasıl güzel olabiliyordu ki "Sen iyi misin İpek" diye sordum tabii ki hala daha aynı kafada olduğu için "Süperim" diye bir yanıt verdi böyle konuşurken Hande'lerin evinin oradaki parka gelmiştik. Hande bir bankta oturmuş müzik dinleyerek bizi bekliyordu sanki her an orada uyuyacakmış gibiydi ki İpeğin sesinden bu mümkün değil. Daha on veya on beş adım falan varken "Hande geldik hadi kalk" diye haykırdı İpek parkın ortasında ikimizde İpeğe neyin enerjisi bu diye soran gözlerle bakarken Hande kalkıp yanımıza geldi gayet sakin bir şekilde "Günaydın" dedi. Yaklaşık on dakika sonra falan okulun önüne gelmiştik. Hepimiz okulun önünde durup birbirimize bakıp sonrada okula doğru dönmüştük nasıl oldu da kader bizi bu kadar kısa sürede bir araya getirdi. Hiç birimiz anlamamıştık ama bunlar bir tesadüf olamazdı bunlar evrenin bize bir oyunuydu insanlara zar zor güvenirken Hande'ye bir anda güvenmiştik ve o da bize güvenmişti hemde bu kadar az bir sürede. Ama üçümüzde şunu biliyorduk ki bu masalın sonunda biz aynı ve yan yana kalan Defne Hande ve İpek olacaktık. Hande'nin parktan beri olan yoncaya kaydı gözüm ve "üç yaprak dedim ona bakarak" ipek şaşkınlıkla bakarken Hande elindeki yoncaya bakarak olayı anlamıştı "Bizim gibi" dedi. İpek hale daha anlamazken gözlerimle onu yoncayı işaret ettim ve o da anladı "Herkes bunu bilir ki üç yapraklı yonca şansı temsil etmez boş verin onu şimdi" dedi. O anda zil çalmaya başladı "Biraz daha burada edebiyat yaparsanız Hande senin ilk dersini bilmem de Defne seni edebiyatçı Nurten üç yaprağın şanssızlığına uğratır hadi gidelim" dedi. O an üçümüzde gülerek okuldan içeriye girdik.

  'Genel' İpek ve Defne kendi sınıflarına giderken Hande de kendi sınıfına gitti. Farklı sınıfta olmaları gerçekten de iyi değil ama yapıcak bir şey de yok. Defne ve İpek sınıfa gittikleri anda Edebiyat hocası Nurten Hoca gelmişti tabi ismi gibi kadının suratında da çok bir hayır yoktu ama çekilicek ders işte Defne ve İpek ders boyu kağıtta yazıştılar ya da uyurken Hande nin durumu daha da kötüydü Seçkin o gün okula gelmedi Buraklar ile ettiği kavga bardağı taşıran son noktaydı müdür ona 3 gün uzaklaştırma verdi. Bu olay Seçkinin ne kadar umrunda olmasa da Hande endişe duyuyordu çocukluğundan beri arkadaşı olması ve onun ile kardeş gibi büyümüşlerdi çünkü. Hande matematik dersini sevmesine rağmen sadece yatıyorken zil çaldı. Defne ve İpek Hande'nin sınıfına geldiklerinde Hande içerde tek başına oturuyor ve önündeki kızlara sus dercesine bakıyordu. Tabi Defne ve İpeği gördükten sonra işler değişti sanki karanlık bir gecede gemi ile okyanusta kalmış zannederken uzakta görülmüş bir deniz feneri gibiydi onlar o an Hande için. Hande hızlı hızlı Defnelerin yanına gittiğinde İpek "Sen tek mi oturuyorsun" dedi. Hande biraz üzgün bir sesle "Hayır. Normalde Seçkin var da malum uzaklaştırma aldı" dedi. Defne ve İpek  Seçkini tam olarak sevmemişti ama o an aldırış etmediler ve bahçeye doğru yürümeye başladılar. Dışarı çıkıp oturduklarında Hande ve Defne muhabbet ederken İpeğin gözleri sadece kapıya bakıyor ve birini arıyor gibiydi ama kimi? Defne merakla "Kimi kolluyorsun İpek" diye sordu. "Kimseyi sadece gözlerim dalmış" cevabını verdi İpek. Muhabbet ederken İpeğin gözleri hep birini kolluyordu zil çaldı ve yukarıya çıkarken Burak, Mert ve Çınar ile karşılaştılar. Burak mutlu bir sesle "Günaydın" dedi ilk önce Handeye bakmıştı ama Hande dün akşamdan sonra Burağın gözüne bakmaktan kaçtığı için sonra da Burak herkese döndü Defne "Günaydın" dedi ve o sırada Çınar ile göz göze geldiler Çınar ufak bir tebessüm etmişti işte o an Defne'nin kalbi her an çıkabilir gibi oldu ama sonra kendini topladı. İpek herkes den bağımsız sadece Mert'e bakıyordu. Burak bu seferde "Naber, nasılsın?" dedi ama bunun direk Hande'ye söylenmiş bir şey olduğunu hepimiz farkındaydık tabi Hande dışında Hande kafasını kaldırınca Burak'ın ona baktığını gördü ve bir anda tebessüm ederek "iyi send-" derken dün Defne'nin tepkileri geldi aklına Defne'ye baktığında  gözlerini açmış Handeye bakıyordu. Hande o an ne yapacağını bilmeyerek "Öyle işte" dedi. Mert lafa atlayarak "Hadi abi geç kalıcaz" dedi ve İpeğe göz kırparak aşağıya tabi peşinden Burak ve Çınar'da gitti. Defne kendini tutamayıp "Nereye gidiyor bunlar şimdi ders zili çaldı" dedi. Hande "Bilmem" derken İpek hadi takip edelim dedi. Tabi Defne'yi ikna etmesi biraz uzun sürsede bunu başardılar ve peşlerine takıldılar. İleride bir parka gidip oturmuş birer sigara yakmışlardı. Hande umutsuz bir sesle "Bu muydu şimdi" dedi. İpek "Daha yakına gidersek ne konuştuğunu duyarız" derken Defne "yürüyün gidelim okula ya" dedi. O an plana tek uymayan Defne'ydi sanki şekerini alıp kaçmışız gibi bakıyordu. Hande "beni takip edin" dedi ve neredeyse sürünür gibi banklarının arkasına geçtiler. Aralarında en çok gülen Çınar'dı okulda ne kadar somurtursa burada o kadar gülüyordu hemde sonsuz gülüşüyle Defne aklından bunları düşünürken dalıp gitmişti. Mert ortamı kaynattı ve "Dünkü temizlik baya iyi oldu" Burak şaşkın bir sesle "sen temizlik sevmezsin ki" dedi. Mert ufak bir gülüşle "İpekle sardı" diye ekledi. "eee sizin nasıl geçti Burak" dedi Mert. "Bizimki baya güzeldi elimden gelse biraz daha uzatırdım" Burak ve Mert konuşurken Çınar hiçbir şey demiyordu Mert Çınara dönüp "Sen niye bir şey demiyorsun seninki nasıldı" diye sordu ama arkada Defne'nin içi içini yiyordu. Konuşmaz tabi somurtkan diye içinden geçiriyorken Çınar diğerlerinden çok farklı cevap vermişti "Defne bir susmadı ki iyi şirin kız da sürekli konuşuyor abi başım şişti" diye haykırdı o an. Herkes gülmeye başlamıştı ama bu durum Defne'nin hiç hoşuna gitmemişti. Defne hızla kalkıp gitti ve peşinden Hande ve İpek de gitti. Üçü de İpek ve Defne'nin evinde oturmuş akşama kadar muhabbet ettiler. Saat iyice geç olmuşken Hande eve gitmeye karar verdi zaten evleri pek uzak değildi sadece iki üç sokak vardı arada. Hande veden çıktığında az ilerideki parkta Burak Çınar ve Mert'i gördü yanlarında siyah takım elbiseli mafya kılıklı adamlar vardı yaklaşık üç dakika falan onları uzaktan izledi birbirlerinin kulaklarına eğilip bir şeyler söylüyor ve ellerinde bir şeyler döndürüyorlardı. Tabi bu olay Hande'yi aşıcağı için oradan hızla uzaklaştı ve evin yolunu tuttu.

Herkese güvenmek gerekir mi? İlk defa gördüğün, ilk defa konuştuğun, ilk defa bir eylemde bulunduğun birine her şeyin ilk olduğu birine güvenmek ne kadar mantıklı... Kalp kolay güvenir ama akıl mantık ister ve sen Kalbin ile mi? Aklın ile mi güveniyorsun?

#Bölümü oylayıp fikirlerinizi bize yorum kısmından belirtmeyi unutmayın:)

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin