Bedenimiz çaresiz, ruhumuz bekleyişte
Günlerdir Seçkin'in bizi darlamaları ile uğraşıyorduk. Saat başı beni arayıp bir tuhaflık var mı diye soruyordu numaralarını nereden buldu diye bilmiyorum ama aynı şekilde Defne ve İpeği de arıyor sürekli yanımda olmalarını istiyordu. Tamam. Onun ile eskisi kadar vakit geçiremiyordum ama Burak'lar da organ mafyası falan da değildi. Her şeyden herkesten koruma olayını biraz fazla abartmıştı Seçkin.
(Dakikalar yenini saatlere, saatler yerini günlere bıraktı)
Müzik dersi normalde severdim ama sınıf değişimi ile müzik hocamız da değişti ve artık dersin ilk on dakikası hoca herkese şarkı söyletiyordu. Söylüyor muyduk? Maalesef evet söylemezsek eğer Mert olay çıkartıyordu ve onu gören İpek'de. Sınıfça şarkı söyleme zamanı bittikten sonra hoca bizi serbest bıraktı. Tam akama döneceğim sırada Seçkin'in bana baktığını fark ettim. Eliyle gel işareti yapıyordu. "Defne az çekilsene" ben cam tarafında oturduğum için ona demeden çıkamıyordum. Defne soru sormadan çekildi. Sıradan çıktığım zaman Burak bileğimden tuttu "Nereye?" bir an afalladım neredeyse elimden tutmuştu. "Seçkin'in yanına" bu dediğim Burak'ın pek hoşuna gitmedi. Aralarında soğuk bir savaş vardı. Biraz daha gözümün içine baktıktan sonra "İyi tamam" dedi ve bileğimi bıraktı. O bileğimi bırakınca sanki boşluğa düşmüş gibi hissettim. Neden böyle olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladım ama bunu kendime ifade etmekte gerçekten de çok zorlanıyorum. Yavaşça Seçkin'in yanına gittim ve yanındaki boş sıraya oturdum. "Bir şey mi oldu" diye sordum. Durduk yere çağırmazdı herhalde diye düşünerek. "Hande okulda gözüne batan bir şeyler var mı? Sana bakıyor gibi hissettiğin biri falan." diye sordu. "Var" bu cevap hoşuna gitmedi ve kaşları çatıldı kim der gibi bana bakmaya başladı. "Sen, Seçkin yeter artık sadece başka arkadaşlar da edindim. Bu kadar darlamana gerek yok." bir hışımla yerime gitmek için yerimden kalktığımda Burak'ın bize dönük oturduğunu ve her an Seçkin'e saldırabilir gibi baktığını fark ettim ve sonra gözleri elime kaydı ve benimde. Seçkin elimi tuttu ve ona dönmem için biraz sıktı ona döndüğümde "Eğer gözüne farklı bir şey gelirse direk benim yanıma gel" dedi. Yüzümde büyük bir bıkkınlık oluştuğunun farkındaydım gözlerimi devirerek "tamam" dedim. Elimi çekip kendi sırama gittim.
Burak biraz daha gözleriyle Seçkin ile savaşa girdikten sonra önüne döndü. Ama ben Seçkin'in yanına gittiğimde Çınar, Defne'nin yanına geçmişti bile çoktan. Bende aldırış etmeden Burak'ın yanına oturdum. Bunlar ne zaman bu kadar konuşmaya başladı. Ben bunla oturmam diyen Defne şimdi kahkaha atmamak için zor duruyor gibi sırıtıyordu. Ben şaşkınca onlara bakarken Burak'ın sesi geldi. "Ne dedi?" sesi çok ciddiydi. Seçkin ile ilgili her konuda olduğu gibi. "Bir şey demedi her zamanki korumacı Seçkin" Burak gözlerini devirerek sesli bir nefes verdi. "Onun seni korumasına ihtiyacın yok" bunu derken çok sinirliydi. "Hiç kimsenin beni korumasına ihtiyacım yok. Sizin birbiriniz ile alıp veremediğiniz ne ya?" diye haykırdım bir anda. Kaç gündür içimdeki hislerle savaştaydım zaten en ufak bir cümlede bile patlamaya hazır bomba gibiydim. "Gerçekten görmüyor musun Hande? Onun davranışları sence de sana karşı farklı değil mi?" dediklerine anlam veremedim ve ya vermek istemedim. "O benim küçüklük arkadaşım ne onu ne de seni hayatımdan çıkarma niyetinde değilim. Arada bırakmayın beni artık" dediğimde sesim biraz yükselmişti ve bunun kırıcı olduğunu herkesin bana bakmasından anlayabiliyordum. "Burak kırdıysam özür dilerim sadece son zamanlarda kafam biraz dolu" dedim zoraki bir tebessüm ile. "Sorun değil" dedi Burak ve önüne döndü. Bende önüme döndüğümde İpek ve Defne'nin bana ne yapıyorsun bakışları ile karşılaştım. Ne güzel yine güzel olan şeyleri yıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionBelki sonu kötü bitecekti, ya da çok güzel bitecekti bunu bilemeyiz ama düşünmedik de. Ne zaman mı düşüneceğiz? Hiçbir zaman. Herkes dört yaprağın şansına inanıyorken biz üç yaprak kalmıştık. Sadece üç kişi... Her şeyin kötü gideceğine o kadar...