Karanlıkta kalmıştım, ta ki sen gelip beni kendi aydınlığına çekene kadar.
Oldukça yoğun bir haftadan sonra iyice dinlenmek için hafta sonu hiç görüşmedik. Sadece bir kaç konferans görüşmesi o kadar. Tüm hafta sonu odamda olanları düşünmek ile geçti. O not, Siyah'ın bana dedikleri ve Seçkin'in gerçek yüzü. Kızlar ile konuşurken Defne'nin söylediği o cümle aklımdan bile çıkmıyordu "Sen Seçkin'i ne kadar tanıyorsun?" ben onu tanıdığımı zannediyordum ama tek bildiğim onun anlattığı kadarı. Her zaman bana bile göstermediği odaları var aklında teker teker kapıları açılan odalar. Tamam, onu hayatımda istemiyorum onca şeyden ve yalanlarından sonra ama kendimi korumak için ne işler çevirdiğini bilmem lazım. İlk yapacağım şey onu gerçekten tanımak olacak.
Bunları düşünürken okulla aramda sadece bir sokak kaldığını fark ettim. Cebimdeki telefonu çıkartıp saate baktığımda geç kaldığımı fark ettim. Hızlı hızlı okula gittiğimde çoktan ders zili çalıyordu. Koşar adımlar ile sınıfa çıktım. Hoca ile aynı anda sınıfa girsem de yok yazmadığı için gayet şanslıyım. Yerime geçtiğimde Defne ve İpek'in çantaları buradaydılar ama kendileri yok. Hoca ile onlar da yerine geldiler "Bir sorun mu var?" diye sorduğumda İpek telaş ile cevap verdi "Hayır yok. Her şey yolunda" tebessüm ederek önüne döndü. Defne'ye baktığımda o da tebessüm edip gözlerine derse giren hoca ya çevirdi. Bir şeyler olduğunu anladım ama çok uğraşmak istemedim.
Ders bittiğinde Defne ve İpek hızla ayağa kalktı. "Bizim biraz işimiz var sen burada takıl gelicez" dediler ve bir şey dememe izin bile vermeden gittiler ve aynı hızla Burak yanıma geldi "Bana kaldın desene" yapmacık bir tebessüm edip önüme döndüğümde Mert hala burada onun ile uğraşabilirim diye düşündüm. "Mert az baksana" Mert efendim dercesine arkasına döndüğünde mutluluğu gözlerinden fışkırıyordu. "Hadi sende anlat" ne dediğimi anlamazcasına bana bakarken geç olsa da anladı ve anlatmaya başladı. İpek ile gerçekten çok güzel bir şekilde başlamıştı hikayeleri. Gün boyu Defne ve İpek ara sıra yanımıza gelse de ben genel olarak Buraklar ile takıldım. Bir ara gözüm Seçkin'İn sırasına gittiğinde gün boyu gelmediğini fark ettim. Bir an için endişelensem de onun beni umursamadığı gibi ben de onu umursamamaya çalıştım. Tamam çok başarılı olmayabilirim ama bunu yaptım.
Çıkış zamanı geldiğinde Defne ve İpek bir yere uğrayacaklarını söylediler ve gittiler. Bense kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Zaten çok geçmeden eve de geldim. Tam odama çıktığım sırada telefonum çaldı.Ekrana baktığımda İpek ARIYOR... yazısını görünce hemen aramayı onayladım;
"Alo"
"Hande bizi kaçıran adamlar" dedi ve durdu
"Ne oldu İpek anlatsana"
"Space Cafe' de Defne vuruldu, lütfen acele buraya gel" hemen telefonu kapatıp telefonumu cebime atıp en hızlı şekilde oraya gittim. Hava kararmıştı ama cafe'nin içi daha da karanlık gözüküyor. Taksiden indiğim gibi hiç şüphe etmeden içeriye daldım. "İpek" diye bağırdım ses gelmeyince "Defne" diye bağırdım ama hiçbir ses gelmedi. "İyi misiniz? Neredesiniz? Ses versenize ya" diye bağırdığımda ışıklar açıldı.
Bir sürü insan önümde durmuş "İyi ki doğdun Hande" diye bağırmaya başladı. Bir anlık boşluğa düşsem de doğum günüm olduğunu hatırladım. Son yaşadığımız şeyden sonra tamamen unutmuştum zaten özel günlere pek önem vermem ama ilk defa kendi doğum günümü bile unuttum. Defne ve İpek sevinçli bir şekilde yanıma geldi ve beni bir odaya sürüklediler. "Elbisen ve ayakkabın burada saçını da istediğin gibi yaptırabilirsin" dedikten sonra hemen odadan çıktılar ve kapıyı kapadılar. Oda da bir kuaför masası ve üzerimi değişmem için paravan vardı. Paravanın arkasına geçtiğimde mükemmel bir elbise karşıladı beni 'oldukça uzun bir elbise etekleri uçuş uçuş ve cesur bir göğüs dekoltesi vardı, aynı şekilde sırtı da açık askılı bir elbise. Ten rengi ve kahverengi arasında simli' normalde bu tarz giymesem de özel günlerde kesin giyeceğim bir elbise. Çabuk çabuk elbiseyi üzerime giydim ve alttan da aynı renk bir stiletto. Kuaför masasına oturduğumda hemen bir kız geldi "Sade bir makyaj olursa sevinirim ve saçlarım da açık olsa daha iyi olur sanki" kız beni süzdükten sonra "Makyaj tamam ama açık saç bu elbiseyi gölgelemez mi?" dedi. "Dekoltesi çok fazla biraz kapatsak daha iyi bence" insanların gözlerini bozmamalıyım sonuçta. "Oldukça mükemmel gözüküyorsunuz küçük bir topuz daha çok yakışır" aynada tekrar kendime baktıktan sonra başım ile onayladım "Peki. Sen bilirsin" dedim ve kendimi kuaför kıza bıraktım gerçekten sade bir makyaj ve küçük bol bir topuz yaptı. İçeriye gitmek için oldukça sabırsızdım. Bittiğini anladığım anda teşekkür edip odadan dışarıya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Teen FictionBelki sonu kötü bitecekti, ya da çok güzel bitecekti bunu bilemeyiz ama düşünmedik de. Ne zaman mı düşüneceğiz? Hiçbir zaman. Herkes dört yaprağın şansına inanıyorken biz üç yaprak kalmıştık. Sadece üç kişi... Her şeyin kötü gideceğine o kadar...