ŞEHİT TİMİ-3

9.4K 547 268
                                    




Görev her zaman ki gibi başarıyla tamamlanmış, bulunan 15 şerefsiz askeriyeye sorgu için getirilmişti.

Aslan uzun zamandır ayrı kaldığı mesleğini özlediğini fark etmişti bu sürede. Az değildi. 4 yıldır eli silah tutmamış, tenine kamuflajın kumaşı değmemişti. Özlemişti haliyle. Hem mesleğini, hemde mesleğini icra ederken karısıyla olan anlarını. Her anda aklına gelmesine engel olamıyordu. Nasıl olacaktı ki.? Canım diyordu ona. Canıydı Efruz onun. Kalp atışıydı, nefes alışıydı, göz kırpışıydı, her şeyiydi o onun. Gözünden sakındığı biricik karısıydı.

"Dalma komutan boğulursun.!" Ömür'ün ikazıyla düşüncelerinden arınıp karşısında ki kadına baktı. Haklıydı. 4 yılda yeterince boğulmuştu. Karısının ardından ne kadar yas tutsa azdı fakat biliyordu ki Efruz mesleğine geri dönmesini isterdi. Onun için askerlik demek her şeydi ve Aslan içinde öyle olacaktı.

Tam konuşacakken yanlarına yaklaşan Er ile sustu Aslan.

"Rıza Kocataş/ Mardin."

"Söyle Rıza."

"Komutanım biri sizi görmek istiyor. Bahçede ki çardaklar da bekliyormuş."

"Kimmiş Rıza.? İsim vermedi mi.?"

"Hayır komutanım."

"Tamam aslanım gidebilirsin sen."

Rıza selam verdikten sonra koşar adım yanlarından ayrıldı. Aslan ise bahçede bekleyenin kim olduğunu merak ediyordu.

"Gelmemi ister misin.?"

"Bakıcım değilsin üsteğmen."

Sert sesiyle yerine sinmişti Ömür. Onun bu hallerini çok iyi biliyordu ve yine bu hallerine döndüğü için üzgündü. Umursamaz Aslan Atay gitmiş onun yerine her şeye öfkelenen Aslan Atay gelmişti. Başlarda kendisine de öyle davransa bile sonra düzelmişti fakat şimdi eski hayatına dönüş yapmak onu etkilemişti.

Aslan, Ömür'ü arkada bırakıp bahçeye çıktı. Bir kaç çardakta gözünü gezdirse bile baktıklarının hepsi boştu. Binanın yan tarafına doğru adımlayıp orda ki çardaklara baktı. Ve evet aradığı kişiyi bulmuştu. En sonda sırtı dönük oturan adamdı ve Aslan bu adamı çok iyi tanıyordu.

Hızla üstüne çeki düzen verip beresini taktıktan sonra koşarak yanına ilerledi. Çardağın içine girdiğin de karşısında ki adama selam durdu.

"Rahat ol Asker, rahat."

Aslan rahata geçip babasına bakmayı sürdürdü. Zayıflamış vücudu, ara ara ak düşmüş saçları, ışıltısını kaybetmiş gözleri.... Ali Gurur eskisi gibi değildi. Hiç bu kadar kötü olmamıştı.

"Otursana."

Aslan oturmak istemese bile yediği azarla oturmak zorunda kalmıştı.

"Dönmüşsün.!"

Sesinde ki öfkenin sebebini biliyordu Aslan. Biliyordu ve bu durumdan nefret ediyordu.

"Döndüm."

"Bir çocuğumu daha kaybedeyim diye mi döndün.! Bir kere daha evlat acısını tadayım diye mi döndün he.?! Bir canım gitti be oğlum, başka canım gitmesin. Bir kere daha evlatsın kalmayayım. Mesleğimden nefret etmeyeyim, yapmayın bu bana."

Dolan gözlerini zorla kırpıştırıp babasının önünde diz çöktü. Şimdi iki dağ birbirine yaslanmış, içlerinde kalan acıyı dışarı vuruyorlardı.

"Yapma be babam. Konuşma öyle. Efruz olsa böyle mi olurdu babam.? O devam etmemi isterdi, arkasından bu kadar yas tuttuğumuzu görüyorsa eğer bize çok kızıyordur baba. Biliyorsun sende duramıyorum evde. Yere göğe sığamıyorum. Ev, şehir, insanlar her yer bana dar geliyor, her şey beni boğuyor. Yaşarken nefes alamıyorum be baba. Onun kokusunun olduğu evde ben nefes alamıyorum. Nereye baksam onu görüyorum. Yatağa yatsam yanımda o var. Koltukta otursam karşım da o oturuyor, gülümsüyor bana. Delirecek gibi oluyorum baba. Bırakta insan gibi yaşayıp, karıma yakışır şekilde öleyim. "

ŞEHİT TİMİ 2 - FİNAL -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin