ŞEHİT TİMİ- 11

7.9K 512 128
                                    



Bir insan ne kadar sevilebilirdi.? Bu soruyu durmadan kendisine soruyordu Efruz. Bir insan ne kadar sevilirdi.? Her sorduğunda gözlerinin önüne sadece Aslan Atay gelirdi. Onun gözleri, kokusu, gülüşü, konuşması.. yürüyüşüne kadar sadece o belirirdi. Ama şimdi yanına biri daha eklenmişti. Zeynep Adel Atay. Daha 3 yaşında, dünyalar güzeli bir kız çocuğu. Ona her baktığında gözlerinin içi gülüyordu Efruz'un. Yüreği ısınıyor, kalbinden bir şeyler midesine doğru akıyordu sanki.

İlk aşkı babasında daha sonra da kocasında tatmıştı. Fakat Adel... ah Adel hepsinden çok başkaydı. Onun 'Anne' demesi dünyalara bedeldi. Bilemediği şeyleri sorması, o minik elleriyle ellerini sıkıca sarması, gece korktuğu zaman aralarına sıkışması... her şeyi, her hareketiyle çok başkaydı.

Efruz onun için ölüp bitiyordu. Geldiği günden beri alerjisi dışında birde grip olmuştu Adel. Hastanede müşahade altına alındıktan sonra, çikolataya alerjisi olduğu kesinleşmiş ve yemesi kesinlikle yasaklanmıştı. O günden sonra 1-2 gün daha Ankara'da kalmışlar ve daha sonra Hakkari'ye dönüş yapmışlardı.

Şahsuvar çifti askeriyenin onlara verdiği daire de kalıyordu. Aslan'in isteğiyle altlı, üstlü dairelerde yaşayacaklar ve onlar görevde olduğu müddetçe, Adel anneannesi, dedesiyle kalacaktı.

Bu düzen 2 aydır devam ediyordu ve herkes alışmıştı. Atay çifti sabahları kızlarını, Şahsuvar çiftine bırakıyor ve işlerine gidiyorlardı. Uzun süreli görevlerde Adel anneannesi ve dedesiyle beraber kalıyor ve oldukça eğleniyordu. Okul yaşına daha çok olsa bile İzmir ona sürekli bir şeyler öğretiyor, dersleri eğlenceli hale getirip torununu sıkmadan bilgilendiriyordu. Ali Gurur ise daha çok yaramazlık yaptırıyordu. İzmir'i sinirlendirmek için onu korkutuyor ve bazen ondan habersiz abur cubur yiyorlardı.

"Baba ve anne ne zaman gelir anane.? Onlar için bir hediyem var." İzmir elinde ki patatesi kenarı bırakıp torununa döndü. Boya kalemlerini bütün masaya yaymış önünde ki resim kağıdına bir şeyler karalamıştı. Her renkte oluşan karalamaya gülümseyerek baktı İzmir. (Adel'in konuşmalarını gerçekte konuştuğu tarzda yazmama gerek yoktur herhalde değil mi.? Bazı okuyucular böyle yazdığım için yanlış anlıyorda. Siz nasıl arzu ederseniz öyle okuyun diye düz yazıyorum. Herkes okurken farklı hayal edebilir.😇)

"Görev yoksa eğer akşama gelirler bebeğim. Resmini buzdolabına asmak ister misin.?" Adel başını sallayıp ananesinin yardımıyla resim kağıdını buzdolabına astı.

Tekrardan masaya geçip eline aldığı pembe kalemle şekilsiz desenler çizmeye devam etti. İzmir ise yemek yapmaya devam ediyordu.

***

Şehit timi masanın etrafında toplanmış Albay'ın görevi anlatmasını bekliyordu. Bir kaç haftadır ortalığın sakin olmasından büyük şeyleri olacağı belliydi ve bu olmuştu bile. Şerefsiz piç kuruları büyük bir şey planlamışlardı ve 2 gün sonra Cumhurbaşkanının konuşma yapacağı alana saldırı düzenleyeceklerdi.

Bunu nasıl öğrenmişlerdi.? Onlar Türk askeriydi. Hiçbir şey imkansız değildi.

"Tepede olmayı...özlemişsindir.?" Albay'ın Efruz'a bakarak konuşmasıyla herkes gülümsemişti. Onun nişancılık konusunda ki becerilerini bilmeyen yoktu ve şimdi tekrardan en iyisi olma vakti gelmişti.

"Çok şey değişti komutanım. Onlar benden daha iyi. Dağdan gelip bağdakini kovmak bana yakışmaz. Herkes işini yapsın."

Ömer ve Asya'ya bakarak söylemişti bunları. Kendisi yokken onlar timin keskin nişancılarıydı ve geldi diye kimsenin yerini alamazdı. Böyle bir şeyi düşünmemişti bile.

ŞEHİT TİMİ 2 - FİNAL -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin