Bölüm 30

7.4K 719 48
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... GECİKME İÇİN ÖZÜR DİLERİM... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR...


Uçuyorlardı. Gerçekten de havadaydılar. Kathleen böyle bir şey yapabildiklerini bilmiyordu. Her safkanın kendisine ait bir gücü vardı ancak belli ki zaman pek çok şeyi ileri bir safhaya taşıyordu. Kaldı ki bildiği kadarıyla kendi ulusunu ihya edebilmek için hem Sybill Kourakin hem de Black Kuran, kara büyüle haşır neşir olmuşlardı.

Genç kadın aniden gözlerini kapadı. Bütün bedeni kasılıp kaldı ve bir anda rahatladı. Artık canını yakan o his yoktu. Daha da kötüydü bu. Kalbini saran korku ve bıçak batması gibi ani bir acı. Öyle ki yüzünü adamın omzuna gömüp inlemesini bastırmak zorunda kaldı.

Blake, ne olduğunu sorma gereği duymadı. Ancak kadının tırnaklarının omzuna batışı onu biraz rahatsız etmişti. Belli ki çektiği acıya katlanmakta biraz zorluk çekiyordu.

Başlamış olmalıydı. Bütün o ayin işleri. Kendi kanından olan çocuk yakalanmıştı ve kadında bunu hissedebiliyordu. Tek başına Kuran işe yaramazdı. Kadını da almaları gerekiyordu. İşin aslı Kathleen Kourakin'in en güvende olduğu yer kendi yanıydı ancak o tehlikede ve kocasıyla olmayı seçiyordu.

Anlaşmayı kabul etmemeliydi. Kadının aklını çelmesine izin vermemeliydi. Ancak ne yazık ki bunu durduramamıştı. Kathleen'in en büyük avantajı Sybill'e benziyor olmasıydı. Bunun Blake'in üzerindeki etkisi yadsınamazdı.

Genç kadın, kucağında hıçkırdı. "Onu aldılar" diye fısıldadı en sonunda.

"Biliyorum."

Bir an için gözlerini kapadı. Bu çocuklara yardım etmek zorundaydı. Tek başlarına bu işi başaramayacaklardı. Blake, annesini hiç unutmamıştı. Onun ne kadar güzel, ne kadar takıntılı ve korkunç bir kadın olduğunu asla unutamamıştı.

Elizabeth Vitkova, onun insan olduğu zamandan bu yana kâbusuydu. İnsanlık zamanlarında güzellikle kafayı bozmuştu. Tabi ki bunda Romanya'daki güzel kadınların tadına bakmayı seven babasının da payı yüksekti. Ancak dönüşümü Elizabeth'in yapacaklarının sınırı olmadığının da göstergesiydi.

Onunla ilgili anıları her daim korkutucuydu. Elizabeth, diğer kadınlar gibi değildi asla. O dönemlerde soylu kadınlar çocukları için bakıcılar ve mürebbiyeler tutarlardı. Ancak Elizabeth, kendi çocuklarını en mükemmel şekilde büyütebilecek kişinin sadece kendisi olduğuna inanıyordu.

Zaman içinde büyüdükçe sevgili anneleri hem Sybill için hem de Blake için bir canavara dönüşmüştü. Çünkü Elizabeth'in ruhu gerçek bir canavardı. Dönüşüm geçirip bir gece yaratığına dönüşmek bunu tetiklemişti sadece.

Sybill biliyordu. O zaman söylediği şey doğruydu. Gerçekten de bu dünyanın her daim bir ebeveyne ihtiyacı olacaktı ve Blake bu yüzden bu dünyadan ayrılamazdı.

Düşünceleri arasında Transilvanya'nın doğu sınırındaki ormana doğru ilerlediler. Burası Kuran çocuğun yakalandığı noktaydı. Yalnız da değildi belli ki. Kucağındaki kadını yavaşça yere bıraktı. Kathleen, koşarak sağa sola dönmeye başladı anında.

Kollarını kendisine sarmıştı. "Beneditc Hawthorn'da buradaymış" dedi en sonunda. "Jelal Hawthorne'ın kanından olan safkan ve gelecekteki klanın varisi" dedi. Artık bir an önce kocasına kavuşmak istiyordu. Bulunduğu yerden derin bir nefes alıp verdi. Tuhaf ama havada yoğun bir hanımeli kokusu vardı.

LANETLİ EVLİLİKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin