5. Bölüm

128 14 28
                                    

Kagura gece her zamanki gibi Lolita ile sohbet ediyordu. Bu kulübede zaman öldürmek için yapılacak başka bir alternatif yoktu.

"Peki kralınız nasıl biri? Ne zaman tahta geçti?"

"Thamuz'un bir çocuğu yoktu lakin Hayabusa onun elinde büyümüştü. Bu yüzden kendisini veliaht prens ilan etti. Thamuz öldüğünde Hayabusa henüz 10 yaşındaydı. Çocuk yaşta tahta geçmesini fırsat bilenler tahttan indirmeye çalıştı lakin arkası sağlam, ve bilgili birisiydi. Özel olarak yetiştirilmiş olduğundan dolayı zihin yaşı 10 yaşındaki birine göre fazla olgundu. O yüzden girişimler başarılı olamadı. Nasıl biri olduğuna gelirsek, ülkenin de halinden anlayacağın gibi, umursamaz birisi. Sarayından  çıkmadığı için hakkında pek bir şey bilinmiyor. Zaten görünüşü hakkında da bir bilgimiz yok. 16 yıldır ülkeye hükmediyor. Şu an 26 yaşında, genç bir kral." diye anlattı Lolita. "Zaten bana kalırsa, en azından Thamuz kadar acımasız değil. Tahta çıktığından beri köylere baskın düzenlenmedi."

-----------------------------------------------------------

Tam iki gün sonra Kagura artık yola koyulmaya hazırdı. Lolita'yla vedalaşıp kulübeden çıktı.

Kafasını çevirdiği an beyaz bir baykuşla karşılaştı. Baykuş evin çitlerine konmuş duruyordu. Kagura'yı görünce adını seslenmeye başladığında Kagura biraz ürktü. Daha sonra baykuşun ayağındaki beyaz kağıda gözü ilişti. Yanına yanaşıp elini kağıda uzattı. Baykuş hiç bir tepki vermiyordu. Bundan cesaret alarak tamamen kağıda uzandı ve ani refleksle çekip aldı.

Açıp okumaya başladı.

"Kagura, senin için endişeleniyorum. Lütfen bu mektubu okuyunca bize geri bildirim yap. Seni seviyoruz, dikkatli ol."

Mektup Miya'dan gelmişti. Kagura Lolita'ya seslenip kalem ve kağıt istedi. İyi olduğunu bildiren bir kaç şey yazıp baykuşun kağıt tutma mekanizmasına yerleştirdi.

Son kez Lolita ile vedalaşıp, "Geri döndüğüm zaman seni de alıp Mestia'ya döneceğim. O zamana kadar bir yere kaybolma." birbirlerine gülümsediler ve Kagura yola koyuldu.

İki gün boyunca yeterince düşünmeye vakti olmuştu. Şimdi ise adımlarını daha kararlı ve kendine güvenerek atıyordu.

"Ah Hanabi, şu an nasılsın acaba?"

Lolita'nın söylediğine göre çok az yolu kalmıştı. Yaklaşık 2 saatlik yürüyüş sonunda Kara Çiçek bitkisine ulaşacaktı.

Yolda görünmemek için akşama doğru yola koyulmuştu. Şimdi ise hava kararmıştı.

Kagura'nın cesareti tekrardan kırılmak üzereydi.

Haritada gördüğü büyük ağaç hemen karşısında duruyordu. Demek ki bitki de buralarda bir yerdeydi. Ama nerede?

Kagura biraz daha yürüdü. Bu sırada etrafına bakınmayı ihmal etmiyordu.

Saraydan çıkmadan önce şifacılara gidip bitkinin neye benzediğini sorma fırsatı bulmuştu.

Dediklerine göre sapı altın sarısı, öyle bir sarı ki, etrafını aydınlatabiliyordu. Yaprakları ise gece kadar karanlıktı.

Otların arasından yansıyan sarı ışık huzmesi arıyordu Kagura. Yarım saatini de böyle geçirmişti.

En son yorulup ağaca yaslanma kararı aldı. Ağaca doğru ilerlerken kulağının arkasından "Şşt." sesi işitti. Aniden arkasını dönmesiyle birine toslaması bir oldu.

Düşmek üzereydi ki, çarpan kişi onu son anda belinden kavramıştı.

Düşmek üzereydi ki, çarpan kişi onu son anda belinden kavramıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BÜYÜK DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin