Günler geçtikçe Kagura Fynoko'nun havasının değiştiğini hissediyordu. Balkona çıktığında uzaklarda bir yerlerden güzel kokular burnuna ilişiyordu.
Hayabusa gerçekten de köylere yardımlarda bulunmuştu.
Şimdi ise yıllarca saraydan çıkmayan kral, saraya girmez olmuştu. Günlerin çoğunu dışarıda, halkıyla geçiriyordu. Neredeyse hergün faklı köylere uğruyordu.
Kagura bu büyük değişimin farkındaydı.
Vexana bir gün Kagura'ya, "Gerçek sevgi donmuş bir kalbi eritebilir." demişti. Bu sözüne fazlasıyla hak veriyordu.
Bir muhafız odaya girince Kagura balkondan çıktı ve muhafızın yanına gitti.
"Kralımıza bir mektup var."
Kagura iyice yaklaşıp elinden mektubu aldı. "Ben teslim ederim, teşekkürler."
Muhafız odada çıkınca Kagura elindeki zarfa baktı. İlgisini çeken ilk şey zarfın üstündeki damgaydı. Kral Lancelot'un damgası kağıdın üzerinde parlakça kendini belli ediyordu. Kagura zarfı açmamak için kendisini zor zaptediyordu.
Usulca masanın üzerine bıraktı ve sandalyeye oturdu. Ellerini yanaklarına koymuş, zarfla bakışıyordu. Ne kadar süre öyle oturduğunu biliyordu ama Hayabusa'nın geldiğini duyamayacak kadar dalgındı.
"Hey, küçüğüm neye bakıyor öyle." Hayabusa gidip Kagura'nın başına bir öpücük kondurdu ve zarfı eline aldı.
"Kral Lancelot neden sana mektup göndersin ki?"
"Beklediğim haber buydu." Diyerek zarfı açtı ve içinden okumaya başladı. Mektubun sonuna geldiğinde suratında hafif bir tebessüm vardı.
"Ne oldu? Yoksa beni mi geri istiyorlar? Asla gitmem, seni bırakmam." Kagura ellerini göğüsünde birleştirdi.
Hayabusa bu haline içten ama kısa bir kahkaha attı. "Sen gitmek istesen de seni tek bensiz bir yere göndermem artık." Kagura'yı ayağı kaldırdı. "Seninle uzun bir tatile çıkacağız."
Kagura anlamadığı için kafasını yana yatırdı. "Ne tatili?"
"Senin de çok iyi bildiğin, hatta aşinası olduğun bir yere."
"Meraktan delirtme beni Hayabusa." Kagura güldü.
"Beraber Metsia'ya gidiyoruz."
"Anlamadım?"
"Duyduğun gibi."
"Ama seni orada tutuklarlar."
"Bu yüzden haber bekledim ya. Bizzat Lancelot ve Odette'in misafiriyiz. Hem bu sırada bana uğruna canını tehlikeye attığın arkadaşını da tanıtırsın."
"Hayabusa, sen ciddi misin?"
"Aman, fena mı olur? Büyüdüğün yerleri görmüş olurum." Hayabusa tekrar gülüyordu.
Kagura zarfı alıp okumaya başladı. Gerçekten de Lancelot onları saraya davet etmişti.
"Peki ne zaman yola çıkacağız?"
"Yarın sabah yola koyuluruz." Dedi Hayabusa. "Hava kararıyor. Bugün yola çıkarsak geç saatlerde orada oluruz."
"Evet mantıklı bir yaklaşım."
"Ben her zaman mantıklıyımdır." Hayabusa göz kırptı.
Kagura tek kaşını kaldırıp bakmaya devam etti. "Gerçekten öyle misiniz kralım?"
"Yani, mantıklıydım ama mantıklı davranmaya gerek duymuyordum diyelim."
Beraber kahkaha attılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK DEĞİŞİM
Fanfiction*Mobile legends karakterinden (sadece karakterlere) esinlenilmiştir.* *Büyü olayı yok.* *Hikayeler bir değil.*