Medyada Sayın Soylu, Dağlı kardeşler ve ekmek arası bir Arınç bulunuyor. Dikkat edin bağımlılık yapabilir.
...
Eve geldiğim ilk anda odama doğru adeta koşmuş ve hiç dışarı çıkmamıştım. Biraz ağlamış, kendime sinirlenip sövmüş ve bir çok kez telefonu elime alıp engellememe rağmen bir bildirim var mı diye bakmak istemiştim.
Ama bakmamıştım.
Çünkü yaptığım doğruydu ve ne olursa olsun vazgeçmemeliydim. Yattığım yerden aniden doğruldum. Yata yata içim sıkılmıştı.
Ateş hala bizim evdeydi. Yav gitsene çocuk. Ne var bu evde ben anlamıyorum ki. Oflayarak yataktan tamamen kalktım. Aynanın karşısına geçip bozulan saçlarımı tepemde dağınık bir topuz yaptım. Ve temizlemediğim için yüzüme dağılan makyajı masanın üzerindeki pamuk ve temizleme suyu yardımıyla çıkardım.
Bu işlem biraz uzun sürmüş ve daha çok sıkılmamı sağlamıştı. En nihayetinde işim bittiğinde kullandığım pamukları çöpe atıp masadan kalktım. Ne yapsam diye düşünürken odamın kapısının tıklatılmasıyla öylece kapıya dönüp "gir" diye bağırdım. Büyük ihtimalle Karan olduğunu düşündüğüm kişi kapıyı açıp kafasını uzattı.
Tahmin ettiğim gibi Karan'dı.
"Aç mısın?"
Evet, fazla açtım. Hemde çok fazla. Çünkü sabah kahvaltısından sonra yalnızca iki bardak kahve içmiş başka ne bir şey yemiş ne de içmiştim.
"Evet."
Kapıyı biraz daha araladı. Açtığı kapıya sırtını dönüp ilerlemeye başlarken aynı zaman da "o halde aşığıya gel" dedi. Arkasından adımlamaya başladığımda dilimin ucuna kadar gelen 'Ateş gitti mi?' sorusunu sormamak için kendimi sıktım.
Napcan Ateş'i gibi bir tepki verebilirdi. Hatta bilirdi bile değil. Verirdi. Her şeye burnunu sokma gibi bir huyu da vardı zaten.
İçimden umarım gitmiştir diye dua ederken çoktan alt kata inip mutfağa ulaşmıştık. Karan kapıyı açıp mutfağa girmişti ama ben girmeden önce içeriyi yokladım. Ortaklıkta kimse görünmüyordu. Sadece Ateş değil annemle babamda yoktu.
İçimden derin bir oh çekip rahatça mutfağa adımladım. Mutfakta ki masanın üzerini boş görünce kaşlarımı yavaşça çatmıştım. Halbuki Karan masa hazır olmadan beni çağırmazdı. Üstelik etrafta görevlilerde yoktu.
Aklıma gelen şeyle hafifçe ilerleyip terasa baktım. Muhtemelen masa orada kurulmuş olmalıydı. Ve haklıydım. Masa kurulu bir şekilde orada duruyordu. Ancak ne annem nede babam hala ortalıkta görünmüyordu. Muhtemelen evde değillerdi. Cam kapıdan çıkıp bahçenin terasına girdim. Karan çoktan masaya oturmuştu.
"Annemle babam yok mu?"
Soruma cevap olarak sadece başını hayır anlamında salladı. Eve geldiğimizden beri sıkıntıdan patladığım için içimde büyük bir istek vardı. Karan'a bulaşma isteği.
"Demek beni bile yiyebilecek kapasitede olan bir ayıyla aynı masada tek başıma yemek yemek zorundayım. Tüh."
Sözlerimle gözleri beni buldu ve iğrenir gibi baktı.
"Maalesef bugün de seni yok etme planlarımdan olan pişirip yeme eylemini gerçekleştiremeyeceğim. Yalnız değiliz. Tüh."
Beni taklit ederek konuştuktan sonra başıyla arkamı işaret etti. Söyledikleriyle kaşlarımı çatıp arkama döndüm.
Hay içine.
Ateş bahçenin köşesinde bulunan sallanan koltukta oturmuş sigara içiyordu.
Tam içine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abimin Kankası || Texting
Novela JuvenilBilinmeyen: Abimin kankası olmasaydın olmazdı değil mi? Bilinmeyen: Şu kocaman okulda gittin Bilinmeyen: Her yerden sik gibi fırlayan abimi buldun Bilinmeyen: Ve onunla kanka mı oldun Bilinmeyen: Bu mudur yani? Bilinmeyen: Hiç beklemezdim senden B...