AK/33

58.7K 2.9K 3K
                                    

Selam.

Hangi kitaba bölüm yazacağını şaşırmış yazarınız geldii.

Medyada; Gece güzelim varr

İyi okumalar diliyorum efenim.

...

"Gece nolur ya! Kırk yılın başı işim düştü sana."

Bir saat boyunca aralıksız aynı cümleleri kurup yalvarmaya devam eden Karan'a çıldırmak üzere olduğumu oldukça belli eden bir bakış attım.

"Sen hayırdan anlamıyor musun!"

Karan sesli bir nefes verdi. Ben elimdeki son iki bardağı makineye yerleştirirken sinirli bir şekilde mırıldanarak mutfağı terk etti.

"Aman iyi ki bir şey istedik. Bok var sanki."

Makinenin kapağını kapayıp bir kaç şeyi düzenledikten sonra telefonumu alıp kendimi bir sandalyeye bıraktım.

Yalçın, hastaneden gelen telefonla apar topar kalkmış ve babasının yanına gitmişti. Bende mutfağı temizlemeye koyulmuştum. O sırada Karan olayı başlamıştı. Yalvardığı şey ödevine yardım etmemdi. Ve yaklaşık bir saattir bunun üzerine tartışıyorduk. Hocanın seçtiği bir şarkının alt yapısını yapmalıydı. Buraya kadar bir problem yoktu çünkü Karan bu işte gerçekten iyiydi. Ancak şarkıyı birinin söylemesi gerekiyordu. Karan benden bunu yapmamı istemişti.

Ve bende yapamayacağımı söyleyince olanlar olmuştu.

Sesim güzeldi evet. Sorun bu değildi. Sorun, benim sahne korkumun varolmasıydı. İstesemde yapamazdım.

Benden imkansızı istiyordu.

Çalan zil nedeniyle düşüncelerimden koparak irkildim. Beklemeden mutfaktan çıkıp dış kapıya doğru ilerlemeye başladım. Karan'ın, bodrumda ki stüdyosundan gelen sesler yüzünden orada olduğunu anlamıştım.

Sonunda ulaştığım kapıyı açtığımda karşımda Kutay, Murat ve Ateş'i buldum. Gözlerim teker teker hepsinde gezdirirken Ateş'de oyalanmamaya çalıştım.

Hayır, onu görmek artık iyi gelmiyordu.

"Kaaanki!"

Heyecanlı bir şekilde elini yumruk yapıp bana uzatan Kutay'a gülümseyip karşılık verdim. Yumruklarımızı tokuşturduktan sonra onları içeri davet ettim.

"Naber Gece."

Murat'a gülümseyip "iyi" dedim. Sonra yüzümü buruşturup "ben sana bir daha şive yapmadan benimle konuşma demedim mi" dedim. O da gülerek "tatlım ben bu istanbul türkçesini yapana kadar bir yerlerimden ter akıttım. Senin için bunu bozamam" deyince bende gülüşüne katıldım.

En sonunda pes edip Ateş'e baktım. Üzerinde ki bomber ceketi çıkarmaktaydı. İstemsizce onu incelemeye başladım. Her zaman ki gibi üzerinde bir eşofman altı vardı. Ancak eşofman rengi bu kez neredeyse siyah gibi görünen lacivert tonlarıydı. Üzerinde ise düz beyaz bir tişört vardı. Siyah spor ayakkabılarının altından çoraplarını görmek imkansızdı. Bir keresinde Yalçın ondan bahsederken en nefret ettiği şeylerden birinin, ayakkabı altından çoraplarının görünmesi olduğunu söylemişti.

İncelemeyi bir kenara bıraktım. Ona normal davranmam gerekiyordu. Diğerleriyle bir problemim olmadığını oldukça belirten bir şekilde samimiyken ona farklı davranamazdım.

Bu, başta o olmak üzere herkesin dikkatini çekebilirdi. Ağzımı aralayıp düşünmeden konuştum. Çünkü düşünsem iki dakika boyunca ağzım açık ona bakar, ne söyleyeceğime karar veremezdim.

Abimin Kankası || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin