1.1

1.2K 112 39
                                    

"Yalan söylerken bülbül gibi ötüp, gerçeklere gelince iki kelimeyi bir cümleye sığdıramayan insanların içinde yaşıyoruz, baba

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Yalan söylerken bülbül gibi ötüp, gerçeklere gelince iki kelimeyi bir cümleye sığdıramayan insanların içinde yaşıyoruz, baba. Benden acımasız olmamamı bekleme."

§

Kemiksiz olan dilini istediği gibi kullanan insanlar, kalbi de kemiksiz sanıyordu, kalpleri kırılana kadar. Herkes en azından bir adım önünü tahmin etmeye veya söylediklerinin karşısındaki insanda ne gibi hisler bırakacağını düşünmeye çalışsaydı daha az faciaya sebep olabilirdi. İnsanların hepsi kötü değildi, fakat biri kötülük yapabiliyorsa demek ki, hepsi yapabilirdi. Kalbimde fazla kin vardı. Ben tüm insanlara, tüm insanlığa kızgındım. Ne olurdu ki, 'masumluk' duygusunu her geçen gün öldürmek yerine yaşatsaydılar? Dünyanın en ağır suçunu işleyen insan bile diline 'masum' kelimesini alıyorken, artık hiçbir değeri yoktu o kelimenin.

Ben masum olduğumu savunmuyordum. Çünkü kalp kırıyordum. Çünkü insanların hepsine önyargıyla yaklaşıp, kötü olduklarını düşünüyordum. Ve çünkü ben sevgi duygusunun etkisine kapılmadığım için, kalbimi dondurmuştum. Buzdan olan kalp, iyilik için sağır, mutluluk için kör ve acı için suskun olup, tek kelime etmezdi.

Akşamüstünün serin ayazı içimi titretirken, hafif rüzgara eşlik eden saçlarım, her saniye beni bugün onları salık bıraktığım için pişman ediyordu. Ki, Jungkook'u bu saçma siteye ikinci kez geldiğim için öldürme planları kurarken, aynı zamanda saçlarıma sinir oluyordum. Şu saçma yarışlarda bayrak tutmak için mi çağırmıştı beni? Öyleyse ölüm fermanına imzasını hiç düşünmeden atmış olması gerekiyordu.

"Neredesin sen? Attığın konumdayım. Ve bekletilmekten nefret ederim!"

"Arkandayım, Jennie.."

Telefon hala kulağımdayken arkamı dönmüştüm. Gece mavisi bol kapşonlusu ve siyah kot pantolonu ile günlük duruyordu. Yüzünde birkaç saat önce beni ararken çıkan tedirgin sesindeki duygulardan kırıntı bile yoktu. Neden gelmiştim ki, cidden..
Kapattığım telefonumu açık renkli kotumun arka cebine sıkıştırırken, yüzüne bakmadan konuşmuştum.

"Ne istiyorsun?"

"Taehyung'u nereden tanıyorsun?"

"Beni sadece önemli sorularını cevaplamam için mi çağırdın, Jeon?"

"Soruma cevap ver, lütfen."

Hep bunu yapıyordu. İsteklerini sıralıyor, sonuna da, 'lütfen' kelimesini ekleyerek konuyu tatlandırmaya çalışıyordu fakat ben sadece acı tadı alıyordum.

"Buna mecbur değilim. Ve sen, resmen emrivaki yaparak sırf gereksiz merakını tatmin etmek için beni buraya kadar getirtdin. Sakın, bir daha beni ararsan açmayacağım. Üniversitede yanıma bile yaklaşma. Anlıyor musun?"

First rule; don't love [ jenkook ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin