"-Ben insanlar içinde, insanlardan yardım istemek istedim. Ben üzüldüğümde teselliyi bulacak bir arkadaş istedim. Ve ben gülümsediğimde gülüşümü dudaklarına bulaştırabileceğim bir insan istedim. En büyük hatayı da, insanlardan yardım istemekle yaptım zaten."
£
"Ben bu elbisede nefes alamıyorum." diye mırıldandım kendi kendime derin bir nefes alarak.
O kadar dardı ki, tüm organlarım görünüyormuş gibi hissediyordum. Bir de rengi siyah olduğu için, beni tamamen kamuflaj ediyordu. Göz makyajım siyah tonlarıyken, dudağıma sadece parlatıcı sürülmüştü. Son olarak beş-altı rakam değerinde olan takılarımı taktığımda hazırdım.
Neden özel günlere bu kadar ilgiyle hazırlanmalıydık ki? Özel olan gündü, insanlar değil. Fakat insanlar muhtemelen eşsiz ve benzersiz olmak için yarışa girip çaba sarf ediyordular. Mesela bir elbiseyi yarıştırmak nasıl bir histi veya daha güzel görünmek? Gram ilgi alanıma giren konular değildi. Çünkü sıkıcıydı. Oturup saatler boyunca ne giyeceğimi düşünmek bile daraltıyordu beni. Kaldı ki, bunu uygulayayım.
"Bayan Kim, size ben eşlik edeceğim."
Dili korece kelimelere pek dönmeyen ingiliz şoföre diktim bakışlarımı. Annem çoktan mekana geçmişti. Gelin zaten mekandaki odalardan birindeydi. Bir tek ben kalmıştım yani. Dışarıya çıktığımızda, hızlıca arabaya binmiş ardından yola koyulmuştuk. Elbisem kısaydı, dardı ve saçmaydı. Gece boyu nasıl nefes alacağımı düşünüyordum. Artı olarak sahte gülüşüm yüzümde yer edineceği için boğuluyordum.
•
Nikah kıyılmıştı, pasta kesilmişti, içkiler içilmişti ve yukarı salona geçip guya dans ediliyordu. Yarıdan çoğu insan dedikodu peşindeydi ve çoğu da boş boş etrafı izliyordu. Ortalıkta dans eden Jisoo'nun üniversite ve liseden arkadaşlarıydı. Ve birkaç tanımadığım kişi daha. Dört saattir sadece selam verip, iltifatlar için teşekkür ediyor ve gülümsüyordum. Yanaklarım ağrımıştı. Saat geç olmuştu ve şu an ayrılsam, annem bir şey demeyecekti. Çünkü birçok konuk gidiyordu zaten.
Çantamı alıp, kısa yol olarak terasa ilerledim. Şansıma telefonla konuşan Taehyung karşıma çıkmıştı. Ki, telefonunu birkaç kelime söyleyerek kapatmıştı.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
"Bana ayrılan sürenin sonuna geldik."
"Bırakabilirim? Sonuçta geç oldu, buralarda pek taksi de bulamazsın."
"Kardeşinin düğünündeyiz?" diye mırıldandığımda tek kaşını kaldırarak aynı cümleyi bana söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First rule; don't love [ jenkook ] ✓
FanficBir kalp vardı derin bir okyanusa düşüp kaybolan ve bir ruh vardı o okyanusta boğulan. Ve de bir aşk vardı yaşam için o soğuk sularda çırpınan. [ Jungkook ๑ Jennie ] © thynights | 2020