Belki son bölüm için bolca yorum bırakabilirsiniz, ha? ;')
İyi okumalar dilerim♡
§
Aslında hepimiz küçük detaylardan ibaret bireylerdik. Büyütülecek bir taraflarımız veya özelliğimiz yoktu. Her insanın bir özelliği vardı, evet. Misal olarak biri güzel şarkı söylerdi, bir diğeri ise güzel resim çizerdi ve bununla da herkes aslında eşitlenirdi.
Evet, adaletsiz bir dünyaydı. Ki, bunu en çok da insanlar bu hale getirmişti. Kendilerini keşfetmek yerine, başkalarını kırmaya harcadıkları zamanla hayatı suçlayan insanlar.
Ben kızgın ve öfkeliydim. Her şeye karşı, herkese karşı. Ama bunun yanlış olduğunu bilecek kadar gelişmiş ve büyümüştüm. Bu özelliklerimden kurtulmuş muydum? Belki evet, belki hayır. Belkilere sığınıyordum çünkü öfkemi ikinci plana atan başka bir duygu vardı artık içimde. Güzel bir adam sayesinde kalbimin kilitlerini kırıp içeriye aldığım o duygu.
Sanırım onun benim için en değerli özelliği, güzel sevmesiydi.
"Neden telefonlarımı açmıyor?"
"İşi olamaz mı?"
"İşten çıktığımda beni alacaktı ama gelmedi. O zamandan beri arıyorum, Lisa. Bir şeyler olmuş gibi. Sen Taehyung'la konuştun mu hiç?"
"Aslına bakarsan o da mesajlarıma cevap vermiyor." dedi omuz silkerek.
"Daha yeni tanışıyoruz, hesap sorma gibi bir hakkım olmadığı için fazla yazmıyorum. Ama seninle bir arkadaşlığı vardı. Sen ara onu. Ben de Jimin'e sorayım."
Başımı sallarken, Taehyung'un numarasını bulup arama tuşuna bastım. Birkaç kez çaldıktan sonra meşgule atılmıştım. Kaşlarım çatılırken, kesinlikle ortalıkta bir şeylerin döndüğünden emin olmaya başlamıştım.
"Jimin'e mesajlar ulaşmıyor bile."
"Sanırım endişelenmeye başlayacağım."
"Sakin ol, evinin adresini biliyordun, hadi kalk da gidelim."
Alt dudağımı dişlerimle ezerken, odamdan çantamı aldım ve Lisa'nın bana yetişmesini bekledim. Geldiğinde evden çıkmış, onun arabasına binmiştik. Adresimi söyledikten sonra, aramıza derin bir sessizlik girmişti.
Bugün saat yedide işe gitmiş, öğlene kadar dosyalarla ara vermeden ilgilenmiş, ardından da üniversiteye gidip on'dan fazla derse girmiştim. Zaten eve geldiğimden sadece yarım saat sonra yola çıkmıştık. Yorgunluktan bacaklarım titriyordu. Düzgün yemek yemediğim için bu aralar kansızlığım zaten tavan yapmıştı. Ayakta güçlükle durmaya çalışıyordum. Üstüne üstlük Jungkook telefonlarıma cevap vermeyerek sanki beni daha çok dibe doğru itmişti.
"Burası."
Lalisa arabayı durduğunda, hızlıca inip eve doğru ilerledim. Kapı açıktı ve birkaç çalışan evde temizlik yapıyor gibiydi.
"Merhaba, acaba evin sahiplerinden herhangi birisi burada mı?"
"Merhaba, hayır. Bay Kim, birkaç saat önce eve geldi ve evin halini gördükten sonra ne olup bittiğini öğrenerek çıkıp gitti. Bizi bay Park aramıştı daha önceden. Üçü de evde yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First rule; don't love [ jenkook ] ✓
FanfictionBir kalp vardı derin bir okyanusa düşüp kaybolan ve bir ruh vardı o okyanusta boğulan. Ve de bir aşk vardı yaşam için o soğuk sularda çırpınan. [ Jungkook ๑ Jennie ] © thynights | 2020