0.9

1.3K 118 23
                                    

Kırılırdık da, parçalanırdık da

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kırılırdık da, parçalanırdık da.
Ama sonrasında o kırıkları ve parçalanmışlıkları birleştirmeye çalışıp, yüzümüzdeki acıyı kocaman gülüşü olan maskelerle kapatmamız daha çok incitiyordu.

£

Ne gibi bir hayat istediğimi hiç hayal etmemiştim, ama ne istemediğimi etmiştim. Yalnızlığı şu an seviyordum, fakat yedi-sekiz yıl önce istemediğim ilk şey yalnız kalmaktı. Neydi bu? Bir tür hayatın postaladığı cezalardan mı?

Babam ile ilişkimiz aman aman iyi değildi. Ki, çok az görebiliyordum. Onun eve geliş saati uyku saatimle uyuşmuyordu. Sabah ise ben okula gittiğimde, o benden bir saat önce çıkmış oluyordu. Bir pazar günü vardı, o zaman bile annemin türlü istekleri ile ilgileniyorduk ailece. Benden piano kursuna gitmemi istiyordu, ablamdan sırf ilk matematik sınavından doksan beş aldığı için sabahtan akşama kadar test çözmesini istiyordu. Babamdan istediği ise sadece çok çalışıp isteklerini karşılamasıydı. Bu 'sadece' bir istekti. Ki, babam ile son zamanlarda kavgalarına sebep de, 'sadece' bir isteğiydi. O kadar disiplin manyağı bir şekilde büyümüştüm ki, şu an etrafımdaki insanlara benimle muhattap oldukları için üzülüyordum. Her şey kendi ellerimdeydi, evet. Değişmek için tüm ipler de elimdeydi. Fakat, ruhum zincirliydi. Anahtarı da, herhangi bir okyanusun derinliğindeydi herhalde, ilgilenmemiştim açıkçası.

Çocukluğumdan beri ikilemi hiç sevmiyordum. Dakik olmak, ilk adımımdı. Fakat düzenim birkaç gündür yerle birdi. Bu bir haftada, birçok kez derslere katılmıştım ve hala bu süreç devam ediyordu. Nedendi bilmiyorum ama ilk kez kaçtığımı hissediyordum. Aynada kendi yüzüme bakarken bile gözlerimi kaçırmamın başka bir açıklaması olamazdı. Genelde bir konuda kalbimle karşı karşıya geldiğimizde bu hale geliyordum.

"İp ulaşmıyor sanırım."

Kaşlarım çatılırken, yanımda biten Lisa'ya garip bir şekilde baktım.

"Ne diyorsun yine?"

"Düşüncelerin diyorum, derin bir kuyuya düşmüş ve yardım için ip uzatmışsın da yetişmiyormuş gibi."

"Edebiyat öğretmeninin ben olduğumu sanıyordum?"

"Unutma, senin gibi ben de hem edebiyat hem de ingilizceye hazırlandım. Yolun sonunda iki kola bölündük. Fakat başlangıçımız aynı."

"Biliyor musun, sırf benim için geceleri gidip böyle konuşmalar hazırladığını düşünmeye başlayacağım. Ne zaman karşılaşsak normal insanlar gibi 'merhaba', 'nasılsın', 'iyiyim' ifadeleri geçmiyor aramızda. Direkt ortalara atlıyorsun."

"Seni bu kadar konuşturacak tek kişi olmak gururumu nasıl okşuyor, bir bilsen."

Göz devirdim. Sinirlenmemi hiçbir zaman ciddiye almazdı, aksine bu onu eğlendirirdi.

First rule; don't love [ jenkook ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin