"Hatırlıyorum, 14 yaşlarındaydım. Çoktan unuttuğum senle yeniden karşılaşmıştık. Aramızdaki tuhaflık sadece bir anlığınaydı, sana tekrar dokundum. Uzun zamandır ayrı olmamıza rağmen def etmeyip beni kabul ettin.Sabahı beraber karşıladık şafak yeniden sökerken... sakın elimi sonsuza dek bırakma."
....
Tekleyen kalbimin atışını düzene sokamadım, öylece yüzüme bakması nefes alışımı dahi engelliyordu. Beni bulmuş muydu?
"Ah... tanımadığım bir insanla proje yapmayı kabul ettiğime inanmıyorum."
Söylediklerine karşı bir anlık şaşkınlığa uğrayan bakışlarımla öylece yüzüne baktım.
"Adın ne?" diyerek oturduğu masadan inip yanımda ki boş yere oturduğunda refleksle kenara kaydım. Neyen bahsediyordu böyle?
"Hah, şaka gibi..."
Kendince mırıldanırken biraz önce söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Doğru muydu? Yani beni bulmadı ama benimle birlikte proje mi yapacaktı? Yoksa beni buldu mu? Tanrım neydi şimdi bu?
Omzuma koluyla vurduğunda yerimde irkilerek ona döndüm. Gözlatlarındaki morluklar yine belirgin bir hal almıştı. Sert bir yutkunuşla dikkat çekmemek için gözlerimi yüzünden kaçırarak önüme döndüm. Fırlattığı kitabı elime aldığım sırada parmakları üzerindeki çizikleri fark etmemle şaşkınlıkla yeniden baktım yüzüne.
Konuşmak için dudaklarımı aralamamla aklıma yeni dank eden durumun gelmesiyle dudaklarımı geri kapattım. Eğer ona sorarsam ben olduğumu kesinlikle anlayabilirdi.
Yeniden önüme dönerken anında aklıma düşen telefonumla yanımdaki çantama dönerek telefonumu içinden çıkarmadan hemen sessize aldıktan sonra derin bir nefes bırakarak önümdeki kitaba dönüp elime aldığımda yanımda sesli bir nefes bıraktığını işittim. Göz ucuyla ona bakarken oldukça rahat bir hareketle masanın üzerine doğru kollarını uzatarak öylece yatmasıyla burada ne kadar olmak istemediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Gerçekten de buraya proje için mi gelmişti? Yoksa beni bulduğu için çaktırmamaya mı çalışıyordu. Ah, ne yapacaktım şimdi?
"Dilin yok mu senin?"
Kolları üzerine koyduğu başını kaldırmadan uykulu gözlerle bana baktığında gözlerimi yüzüne odaklamamak için ara ara bakmaya çalışıyor bir yandan da hala ne söylemem gerektiğini düşünüyordum.
Yerinden dogrulduğunda önümdeki kitaba sabit kalan bakışlarımı ona çevirdim. Ayağa kalkmasıyla refleksle kolundan tutmamla kolunu hızla geri çekmesi bir oldu.
Bende onunla birlikte ayağa kalkarken, "Ne yapıyorsun ya." dediğinde ister istemez gözlerimi yüzünden kaçırdım. Etraftaki insanlar bize bakıyordu ve ah, aptal gibi kolundan tutmuştum.
"Ben... ayağa kalktın diye nereye diyecektim." dedim tuhaf cümlemin anlamsızlığını kafamda ölçerken. Iyice saçmalamaya başlamıştım.
Bakışlarımı yüzünden çekerken sınıfa gelen bölüm hocasıyla birlikte yerimize oturacakken hocanın eliyle işaret etmesiyle oturamadan ayakta kaldık.
"Siz ikiniz gelin bir."
Onunla aynı anda birbirimize döndüğümüzde, "Evet, evet siz." demişti hoca. Apar topar çantamı alarak kolumdan geçirirken o, masanın üzerindeki kitabını eline alıp önden yürümeye başlamıştı. Asker yeşili yağmurluğumu da elime alarak koşar adımlarla peşinden gittim. Ne için çağırmıştı şimdi bizi? Ah, gerçekten sinir bozucuydu bu.
Hocanın önüne gelerek bir şey söylemesini beklerken gözleri ikimizin üzerinde gidip geliyordu.
"Hocam, bir sorun mu var?" dedim çekingen bir tavırla. Bakışları bende durduğunda kolumda asılı kalan yağmurluğumu sıkıca tuttum. Neden böylesine rahatsız edici bakıyordu ki?
"Siz ikiniz..." dediğinde anında aklıma gelen şeyin olmamasını dilemeye başlamıştım. Fakat sandığımdan da kötüsü olmuştu.
"Proje dışında birlikte çalışacaksınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tear |myg| [Tamamlandı]
Teen Fiction"Aynı hayali kurmuş olsakta o hayal, hayal olarak kaldı sonunda. Kalbim zaten paramparça, yakıp küle çevir. Böylelikle ne acı ne pişmanlık, hiç biri geriye kalmasın."