"Sonu olmayan bu labirentin her tarafı kapalı. Boşluğun içine yürüyoruz, küçük bir ışık var orada. Umarım o cennete doğru gidiyoruzdur. Unutma, bazen yalanlar bizi ayırmaya zorluklar bir kandırmaya çalışabilir ama böyle zamanlarda bana odaklan sadece, karanlıkta da yeteriz biz bize. Bu geçici yalanın içinde birlikteysek eğer, sonu olmayan labirent bile cennettir."....
Aradan geçen günler sonunda o mesaj yüzünden onunla dip dipe kalmamak için fazlaca uğraş vermiştim. Fakat o inadıma yakınımda durmaya devam ediyordu. Beni korkutuyordu, o mesajı ise bu korkumu ikiye katlamıştı. Beni biliyor muydu diye düşünmekten bu lanet olası projeye bile odaklanamıyordum. Hocayla konuşmaya bile gitmiştim fakat beni olduğu gibi geri çevirmişti. Kelimenin tam anlamıyla onunla baş başa kalmıştım. Bu o kadar sinir bozucuydu ki, birde yetmezmiş gibi yüzüme sırıtıp duruyordu.
Derin bir nefes bırakarak önümdeki defterin boş sayfasını karakalemle neredeyse yırtacak kıvama getirirken omzuma vurmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.
"Tek başıma mı yapacağım...?"
Yüzüme anlamsızca bakışı hala ismimi bilmediği içindi. Bana hitap etmek için ismimi defalarca sorduysa da bir yolunu bularak söylememiştim.
Derin bir nefes bırakarak karaladığım defteri kapatıp onunla göz teması kurmamaya çalışarak sessiz kaldım. Bakışlarını üzerimde hissetmek oldukça rahatsız ediciydi. Mümkün olduğu kadar az konuşuyordum onunla fakat bu tüm dikkatini üzerime vermeme daha da sebep olmuştu.
Boğazımı temizleyerek yazdığı çirkin yazısını okumaya çalıştım. Tanrım... nasıl bu kadar kötü yazabilirdi? Hayatımda bu kadar çirkin bir yazım biçimi görmemiştim. Öğrenci olan biri o kadar çirkin yazmamalıydı.
Çirkin yazısına rağmen okumayı başararak, "Şu kısmı düzeltmemiz gerek." dedim. Sesim olduğundan da kısık çıkmıştı. Yeniden boğazımı temizleyerek, "Ayrıca gerekli malzemeler kimya odasında projenin geri kalanına orada devam etmeliyiz." diyerek geri çekildiğim sırada sırıtmasını işitmemle ondan uzaklaştım. Derdi proje falan değildi bunun, neden çalışmayı reddetmeyip kabul ettiğini de hala anlamış değildim.
Aramızda bıraktığım boşluğu kayarak kapatmasıyla kolunu sıranın başlığına yaslamış geri çekilmemem için elini omzumun hemen yanında doğru sarkıtmıştı. Tanrı aşkına ne yapmaya çalışıyordu?
"Bu projeyi önemsemediğini sanıyordum."
"Yanlış sanıyorsun." dedim sert bir ses tonuyla. Fakat o aksime sinir bozucu bir kahkaha atmıştı.
"Hayır doğru sandım." dediğinde etrafta dolanan bakışlarımı ona çevirdim. Ve bu hareketim yüzünün yüzüme yakın olmasını üstelik gözaltlarındaki morarıkları daha net görmemi sağlamıştı.
"Bu projeyi önemsemiyorsun çünkü yakalanma korkusundan sadece kendine odaklandın, Hwang Ju."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tear |myg| [Tamamlandı]
Teen Fiction"Aynı hayali kurmuş olsakta o hayal, hayal olarak kaldı sonunda. Kalbim zaten paramparça, yakıp küle çevir. Böylelikle ne acı ne pişmanlık, hiç biri geriye kalmasın."