On Dokuzuncu Bölüm: Gerçekler

7.1K 489 29
                                    

Alaz görüş odasında tek başına oturmuş, gerginlikten sırtı yay gibi gerilmişti. Ellerini masanın üzerinde birleştirmiş, donuk bir yüz ifadesiyle bekliyordu.

Kapı açıldı. Gardiyanın ardından saçları sıkıca ensesinde toplanmış, oldukça zayıf, sarışın bir kadın girdi. Alaz karşısında kafası yere eğik mahkuma baktı. Değişim bazılarına oldukça acımasız davranmıştı. Mahkum kadın gardiyanın kolundan iteklemesiyle kafasını kaldırdı ve Alaz'la göz göze geldi. Zayıflıktan küçülmüş yüzde gözler kocaman açıldı, dengesini kaybeder gibi sağa sola adımladı ve sonra yavaşça masaya yaklaşıp, onun karşısında ki sandalyeye oturdu.

Alaz karşısında elleriyle ağzını örten ve gözyaşı döken kadına bıkkınlıkla baktı.

-Sevinmiş numarası yapmayı bırak! Gördüğün gibi ölmedim. Şimdi şu duygusallık saçmalığını bırak. Sorularımı cevapla!

Mahkum kadın karşısında ki kadının yüzüne uzanmak istedi ama Alaz'ın ona uzanan ele bakışlarını görünce irkilip elini hemen geri çekti.

-Yaşıyorsun. Şükürler olsun! Nasıl oldu bu?

Alaz kadın hiç konuşmamış gibi kollarını göğsünde birleştirdi.

-Anlat bakalım. Atilla Kara ile tanıştığın vakte dön ve anlatmaya başla.

Mahkum kadın irkildi. Derince bir nefes bıraktı. Alaz'a ne sorsa cevap alamayacağının farkına vardı. Karşısında oturan onunla yıllarını geçirmiş, küçük kız değildi. Yalan dolan lafların işe yaramayacağını da biliyordu.

-Annem çok genç ve güzel bir kadındı. Ben iki yaşımdayken babamdan ayrılmış, sonra da dedenle evlenmiş. Dedenin de ölen karısından bir kızı vardı. Kızı benden üç yaş büyüktü, yıllar geçtikçe bizi gören herkes gerçekten kardeş olduğumuzu düşünürdü. Garip ki birbirimize görüntü olarak benzerdik. Ama o her zaman babasının biricik kızıydı. Yıldız Gök senin annen. Bense ikinci planda kalandım. Ferda. Bu adı kullanmayalı o kadar çok oldu ki!

Kadın duraksadı, kafasını kaldırmak istedi ama yapamadı. Alaz'sa bildiklerini bir de ondan dinlemek istemiş, vicdanında boğulması için konuşmasını beklemişti. Bu kadın anlatacaklarının altında ezilip kalacaktı. Alaz ona acımayacağından emindi. Eski hali olsa bir an için onun adına üzülebilirdi. Ama şimdi ki Alaz onun acı çekmesinden zevk duyardı.

-Devam et.

Alaz'ın tok ve duygu barındırmayan sesi oda da yankılandı. Kadın bir an korktu, yerinde zıpladı.

-Üniversiteye başladığım ilk yıl Atilla'yı tanıdım. Asker üniforması içinde öyle yakışıklı gelmişti ki gözüme. Onunla arkadaşlık kurmayı başardım, üç ay peşinde dolaştım. Tam her şey iyi derken Yıldız'la tanıştı.

Mahkum kadının kendi kendine alayla gülümsemesiyle Alaz yumruğunu sıktı.

-Resmen ilk görüşte aşık oldular. Sonra her şey hızla ilerledi. Atilla'yı ben sevmiştim. Dayanamıyordum. Sonra Yıldız bir gün bana geldi. Hamile olduğunu söyledi. Dedenin kabullenmeyeceğini biliyordu. Atilla'ya kaçacaktı. Aradığım fırsat doğmuştu. Onu kandırdım. Yardım edeceğim dedim ve beklettim. Atilla doğuya atanmıştı. Hiç bir şeyden haberi olamazdı. Yıldız'ın ağzından ona mektup yazdım. Onu terk ettiğini ve yurt dışına yerleşeceğine dair, tabi baban bunun peşini bırakmazdı. Ama o gelene kadar ben de Yıldız'ı gönderecektim. Dedene Yıldız'ın hamileliğini söyledim. Çok öfkelendi. Yıldız doğum yapana kadar dedenin köyündeki eve kapatıldı. Seni doğururken öldü. Atilla da köşke gelmişti ve deden ona annenin başka bir adamla evlenip gittiğini söyledi. Yıldız'ın yokluğunda ben dedenin biricik kızı oldum. Adam kızının ölmesinden ötürü çok pişmandı. Annemde bana yardım etti ve ben Yıldız'ın yerine geçtim.

Alaz kadının bir solukta anlattıklarını dinledi. Kıskançlık, kibir gibi kötü duygular insanı mahvederdi. Bu karşında ki kadın katildi. Annesi onun yüzünden küçük bir köyde, yaşlı bir kadının yanında doğum yapmıştı. Kan kaybından ölmüştü. Bu kadın annesinin katiliydi.

-Devam et. Daha bitirmedin dimi?

-Deden tüm mirasını bana bıraktı. Sonra da mahkeme kararıyla adımı değiştirdik. tabi beni de nüfusuna alıp, resmen kendisini babam olarak gösterdi. Sonrası arkadaşlarım ölen ablama üzüntümden adını aldım sandı. Seni de gönül ilişkim olmuşta gizli doğum yapmışım gibi gösterdim. Ona ait her şey benimdi. Baban dışında, ona ne kadar gitsem beni hep reddetti.

Kadın kafasını kaldırıp Alaz'a baktı.

-Bunları öğrenmiştin zaten değil mi?

Alaz tepkisiz bir halde onu izlemeye devam etti. Ferda, Alaz'ın tüm gerçekleri bildiğine emin oldu. Son kez şansını denemek istedi. Karşında ki kız ona karşı çok boştu, ama yılları aynı evde geçmişti. Belki de ona acır ve yardım ederdi. Burada çok zorlanıyor, devamlı hücre de kalıyordu. Üstelik nedenini kimse ona söylemiyordu. Her şeyin üstünden seneler geçmişti. Pişmandı. Bu yeterli olmalıydı. Son şeyi de açıklamak ve kızın dikkatini çekmek istedi.

-Kenan'dan hoşlanmıştım çünkü Atilla'ya benziyordu. Ama asıl onun sana olan bakışlarını görünce, ben kendimi kaybettim. Sen aynı annen gibiydin. Ne kadar kötü de davransam beni seviyordun. Benden daha güzeldin, gençtin. İstedim ki Kenan seni sevmesin. Ama bana öldüğünü söylediklerin de yıkıldım. Sen hep yanımdaydın.

Kadın son cümlelerini hızla peş peşe sarf etti. Kadının yüzünde garip bir telaş vardı.
Alaz ise içi kavrulsa da dışarıdan aynı durgunluk ve boş bir surat ifadesiyle gözüküyordu.

-Ama şimdi onunla olabilirsin kızım.

Alaz boynunu önce sağa sonra sola doğru yatırdı. Ve bir anda atılıp kadının boynuna parmaklarını doladı, onun boğulur gibi ses çıkarmasını önemsemeden masanın üzerinden kendine doğru çekti.

-Bana sakın kızım deme. Sen hastalıklı, zavallı yaratıksın. Demek artık Kenan'la olabilirim? İzin verdin yani?

Mahkum kadının boğulmasına az kalmıştı. Alaz'ın gülümseyen yüz ifadesi, soğuk kanlı bir katilin ifadesi gibi ürkütücüydü. Kadını geriye doğru fırlattı. Mahkum kadın sandalyesi ile birlikte yere düştü. Alaz yerinden doğruldu. Üzerindeki kalem eteği düzeltti, yere yığılmış kadına doğru yürüdü. Kadının başına dikildi.

-Yirmi yıl seni annem sandım. Annemin güzel adını kirlettin. Bugünden itibaren Yıldız Gök değilsin. Kalan mal varlığından beş kuruş hakkın yok. Tek bir gün bile gökyüzünü göremeyeceksin. Sözüm olsun.

Alaz çantasını astığı sandalyeden aldı. Ve topuklu ayakkabılarının tıkırtısı eşliğinde geçmişin pisliğini ardında bırakarak kapıdan çıktı.

ATEŞ AVIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin