Yirmi Dokuzuncu Bölüm: Pusu 3. Gün

5.9K 415 79
                                    

Kadın titreyen ellerini soğuktan morarmaya başlayan bacaklarının arasına sıkıştırdı. Alaz denen manyak onun giyinmesine müsaade etmeden, jartiyerli iç çamaşırlarıyla evinden sürükleyerek çıkarmış, kapının önünde bekleyen siyah film kaplamalı geniş araca zorla bindirmişti.

Cansu geniş aracın içinde resmen köşeye sıkıştırılmış haldeydi, karşılıklı koltukları olan lüks cipte cam kenarında oturuyordu. Yanındaki kısacık sarı saçlı kadın üç kişilik koltuğun iki buçukluk yerini kaplamış, sırtını sol taraftaki camın olduğu yere yaslamış uzun bacaklarını da büküp koltuğun üzerine bırakmıştı. Haliyle de Cansu kadının kaba siyah botlarından uzak kalabilmek için iyice sağ cama yapışmıştı. Onun bu halini kısa, sarı saçlı kaltak sırıtarak izliyordu. Hemen karşı koltuğunda oturan Alaz elinde tuttuğu evraklara dikkatini vermişken yanındaki kumral kadın da ondan tiksinir gibi sürekli yüzünü buruşturuyordu.

Cansu dikkatini toparlamaya ve soğuktan kasılan, sarsılan vücudunu kontrol altına almaya çalıştı. Araca bindiğinde klimanın açılmasını istemişti ve ön taraftaki koltukta oturan minyon kadın da sıcak yerine soğuk havayı açmıştı. Sinirden dolan gözlerini yumdu ve film kaplı camdan nerelerden geçtiğini ve nereye götürüleceğini bilmek için dışarıyı izlemeye koyuldu. Alnını soğuk cama dayarken ağzından çıkan sıcak nefesle camın buharlanmasına baktı. Bir şekilde Parker'a ulaşması gerekiyordu, çünkü adamın onu kurtaracağına emindi.

Araç sarsılmadan yavaşlayıp durdu. Cansu geldikleri yerin konumunu anlamıştı, ilk fırsatta ya kaçacak ya da Parker'a ulaşacaktı. Kapının kayarak açılmasıyla, önden diğerlerinin inmesini bekledi fakat inen sadece Alaz oldu. Piraye oturduğu şekli bozmazken Deniz, Cansu'nun koluna yapışıp, kadını acıdan inletene kadar sıktı ve açık olan kapıdan dışarıya fırlattı.

Dizlerinin üzerine yere düşen kadının çıplak bacakları ve elleri soyulmuş, ince ince kan damlamaya başlamıştı. Cansu öfkeyle ve acıyla bağırmak için ağzını açtığında saçlarına dolanan elle önce paniklemiş, saçının ense köklerinden yukarıya doğru çekilmesiyle çığlık atarak, çıplak ayaklarının üzerinde doğrulmuştu. Aracın kapısı kayarak kapanırken kadının son gördüğü ona gülerek bakan kadınlar olmuştu.

Alaz eline doladığı saçları çeke çeke kadını yürütmeye başladı. Arkasından eline vurmaya, onu tırmalamaya çalışan kadını önemsemeden yola devam etti. Soğuk hava deposunun önünde durakladı ve kargo pantolonunun cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Cansu'nun yerini tespit ettiği an ona yapacağı her şeyi hazırlamıştı. Açılan kapıyla suratına vuran soğuk havaya karışmış çiğ et kokusuna yüzünü buruşturdu ve adımını içeriye attı. Ardından sürüklediği kadın hala bağırıyor, hala çırpınıyordu.

İşkencenin de bin bir çeşidi vardı. Kanın akmaması demek daha az acı çekeceğin anlamına gelmiyordu. Alaz damakta kötü tat bırakan havanın içinde ilerlerken Cansu ayağı her yere değdiğinde daha çok titriyor, daha çok bağırıyordu. Soğuktan morarmış derisi ve kurumuş cildi ile hafif buzlanmış olan zemine çıplak ayaklarını her değdirdiğinde, kırık cam parçaları üzerinde yürüyor gibi hissediyordu. Saçlarını kadının elinden kurtaramadığı için çengellerden sarkan büyük baş hayvan gövdelerinin bazılarına omzunu ya da sırtını çarpmıştı.

Alaz kadının saçlarına doladığı elini daha önceden ayarladığı bölüme geldiğinde çekmişti. Cansu'nun acıyla saç diplerini ovaladığını ve bunu yaparken baştan tırnağa kadar her yerinin titrediğini görüyordu. Üşümeliydi. Çok daha fazla üşümeliydi. Alaz soğuk hava deposunun tam ortasına karşılıklı iki sandalye koymuştu. Karanlığın hakim olduğu mekanda ara ara aydınlatmalar vardı ve biri de onların tepesinde yanıyordu. Cansu titreyen vücudunu kontrol etmekte artık zorlanıyordu, yavaşça sandalyeye oturup, bacaklarını kendine çekti, topuklarını da oturağın kenarına koydu, kollarıyla bacaklarına sarılıp, kalan vücut ısısını korumaya çalıştı. Oldukları ortam öyle ürkütücü görünüyordu ki morarmış dudaklarını sıkarak etrafını sarmış et yığınına baktı, koku rahatsız etmiş olsa da şu an bunu umursayacak halde değildi.

ATEŞ AVIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin