Otuz Üçüncü Bölüm: Ayça'm

5.3K 386 94
                                    

2008

Toprağa kürek sallayan üç adama bakıyordu, içlerinden biri onu hiç sevmeyen babasıydı. Abartmıyordu. On üç yaşında olan kız çocuğu adama baba demeye korkardı çünkü ne zaman bir arada olsa ya dayak yerdi ya da tuvalete kilitlenirdi. Şu an toprağın altında kalan annesinin de onu iki gece önceye kadar koruduğu söylenemezdi. Annesi alkolik kocasını ve zorbalıklarını kabullenmişti. Ama ne olduysa iki gece önce babası olacak adam yanında kocaman göbekli bir adamla eve gelmişti. Küçük kızın oturduğu koltuktan burnuna dolan alkol kokusuyla midesi bulanmıştı. Annesi Ayça'ya yine ters ters bakmıştı, bu aralarında 'kalk odana git' demekti.

  Ayça rutubet kokan, üç gözlü gecekondu evde en küçük odaya sahipti. Bir divanı bir de bez dolabı vardı. Odasına gitmek için ayaklandığında babası tarafından yolu kesilmişti. Kız çocuğu koluna asılan ele korku dolu gözlerle bakarken, babası onu koltuğa yerleşmiş olan göbekli adama doğru fırlatmıştı. İşte ne olduysa sonrasında oldu. On üç yıldır her dayak yediğinde köşeden izleyen annesi şişman adama atılmış, kızını kucağından çekip arkasına almıştı.   

Bu defa Ayça'nın koluna asılan son kez gördüğü annesiydi. Kadın onu odasına sokmuş, kapısını kilitlemiş, anahtarı da kapı altından ona atmıştı. Sonrasında Ayça'nın kulak zarlarının neredeyse  delinmesine neden olan annesinin korkunç çığlıkları, babasının ve tanımadığı şişman adamın kahkahaları, küfürleri vardı. O zamanlar annesinin bazı geceler onu odaya kilitlemesini anlamazdı ya da evdeki yabancı erkek seslerini, alkış ritmi gibi çıkan vuruş seslerini, hiç birini anlamazdı. Sabahları kendi kalkar, giyinir, sessizce çıkar, okuluna giderdi. O gecenin sabahına kadar uyuyamamıştı. Babası ara ara kapısına dayanmış, yumruklamış gülmüştü.

Sabah gözlerini ovuştura ovuştura kalkmış,  okulun eski öğrencilerinden kalma, ona büyük gelen formasını giymiş, uzun siyah saçlarını örmüş, ayakkabılarını da ses çıkmasın diye eline almıştı. Kapının anahtarını yavaşça kilidinde döndürüp, tahta zeminde pıtı pıtı yürürken, sobaya yakın yerde yüzüstü, çırılçıplak, kan içinde yatan annesini görmüştü. Kadının sırtında sobanın kızgın demirinin bastırılmış izleri vardı. Bacakları ve kalçasının çevresi kan içinde kalmış, siyah,  gür ve uzun saçları yere yayılmıştı. Siyah gözleri donuklaşmış halde ona bakıyor gibiydi. Adımı havada kalan çocuk elindeki ayakkabıları yere düşürdü. Çıkan sesle iki koltuğun birinde açık fermuarıyla uyuyan babası sıçrarken, öbür koltukta çırılçıplak yatan adam hiçbir şey duymadan horluyordu. Ayça önündeki görüntüyle donup kalmıştı. Odaya yaklaşıp annesine bakmak istese de babası ve çıplak adamdan korkusuna yavaşça eğilip ayakkabılarını eline aldı. Dış kapıdan çıktığı an ağlamaya başlayıp, okula kadar koştu. Elinde hala tuttuğu ayakkabıları giymek aklına bile gelmemişti.

  Okula ulaşan çocuk olanları birilerine söylemek istemişti ama eve döndüğünde babasından yine dayak yeme korkusuna söyleyememişti. Hem annesini ilk yaralı görüşü de değildi. Eskiden de böyle olurdu diye düşündü,üç gün yatakta yatar sonra yine ayaklanırdı.  

Ama hiç bir şey düşündüğü gibi olmamıştı, eve dönen çocuk kimseyi bulamamıştı. Geceyi tek başına geçirmiş, sobayı yakmış, yerdeki kan lekelerini temizlemiş, yağda pişirdiği yumurtayı yemişti. Ayça on üç yıllık ömründe ilk kez kendini evde rahat ve mutlu hissetmişti. Sıcak sobanın başında uyuyakalan çocuk, sabah saatlerinde komşu kadının kapısını çalmasıyla uyanmıştı.

İşte şimdi mezarlıkta annesi gömülürken o da öylece dikiliyordu. Geçirdiği son huzurlu gecenin ardından dökmesi gereken gözyaşları takılıp kalmış  gibi akmıyordu.

***

-Ayça, gel lan buraya!. Gidiyoruz!

Ayça eve döndüğünde odasına kapanmıştı. Guruldayan karnını doyurmak için bile kilitlediği kapıyı açmamıştı. Ama babasının bağırtısını duymasıyla saklandığı yorganın altından başını kaldırmıştı.Biliyordu ki şimdi sessiz kalırsa babası onu zorla çıkartırdı. Kilidi çevirdi, çıktı. Sobalı odaya vardığında elindeki bira şişesiyle ayakta dikilip ona sırıtan babasını gördü.

ATEŞ AVIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin