Alaz sabah uyandığında yatağında tek başınaydı. Gece kaçırdığı rakı başına oturmuş gibi olsa da aklında hala Piraye'nin lafları dolanıyordu. Hak vermiyor değildi ama içine de sindiremiyordu.
Başını yastığından zorla ayırıp kendini itekleyerek duşa attı. Saatin kaç olduğunu bilmese de hazırlanıp gitmesi gereken bir işi vardı. Neredeyse soğuk suyla yıkanıp, toparlanmaya çalıştı. Bornozuna sarılı halde banyodan çıktı ve direk mutfağa ilerledi. Salondan geçerken koltuğun üzerinde gördükleriyle Kenan'ın gece geldiğini katlanmış battaniye ve altında ki yastıktan anlamıştı. Mutfakta kendine kahve yaparken adamın şaşırtıcı hareketini sorguladı. Pişirdiği şekersiz türk kahvesi fincanını da alarak mutfaktan salona geçti, koltuğa yayıldı. Kahvesini yudumlarken çıkmadan ağrı kesici içmeyi de kendine hatırlattı. Ağrıyan şakaklarını ovaladı. Sonra da gece yaşanan bir şey aklına geldi ve şaşkınlıkla ağzı açıldı.Eve gelip üzerindekileri çıkarıp atmış, iç çamaşırlarıyla yatağına girip uyku moduna kendini almıştı. Hem rakı hem de Piraye onu yeterince yormuştu. Sonra da uykusunun arasında yüzüne dokunan eli hatırlıyordu ve ona sarılan kolları.
Ah!
Kenan olduğunun farkındaydı ve ona seslenecekken bir an dalgalı düşüncelerine Kıvanç Tatlıtuğ'un dizisi girmiş, beyninde Behlül, Bihter, Adnan dönme dolap gibi dönerken, Kenan'a Kıvanç diye seslenmişti. Adamın onu sarstığını da hatırlıyordu ama uykusu daha ağır basmış, dönmüş yeniden uyumuştu. Alaz hatırladıklarıyla kahkaha attı. Keyifle güne devam etmek için eğlencesini bulmuştu. Kahvesini içtikten sonra kalktı yatak odasına geçti. Bordo, diz üstü vücudunu saran elbisesini giydi. Sade bir makyajla rutini tamamladı. Ofise geçmek için evden çıkıp kırmızı lüks, spor arabasına yöneldi.
***
Handan Hanım Alaz'ı büyük bir gülümsemeyle karşıladı. Kısa bir hal hatır konuşmasının ardından yanına gelen mavi saçlı asistanı İrem'le odasına yöneldi."Alaz Hanım Alp Çınar Bey dün yine aradı. Mutlaka sizinle görüşmeli ve sözleşmeyi yapmalıymış."
Alaz çantasını masaya bırakırken Alp Beyin derdinin sözleşme olmadığını düşünüyordu. Kafasını İrem'e çevirdi ve kızın da cin gibi bakan gözlerinden onunla aynı şeyi düşündüğünü anladı. Koltuğa oturmadan önce asistanına yapması gereken notları verdi ve son olarak da Alp Bey muhabbetinden kurtulmak için adama saat dört gibi geleceğini bildiren notu iletmesini istedi. Adamın holdingine ne kadar geç giderse o kadar iyiydi. Saatine baktığında on bire yaklaştığını gördü, henüz kahvaltı dahi yapamamıştı. Koltuğundan kalktı ve kapıyı açıp aralıktan Handan Hanıma seslendi.
"Handan Hanım sizden ricam bana atıştırmalık bir şeyler sipariş edebilir misiniz?"
Masasından arkasından doğrulan Handan Hanım Alaz'ın cümlesi biter bitmez gülümseyerek telefona sarıldı.
"Hemen hallediyorum."
"Teşekkür ederim."
Alaz masasının başına geri döndüğünde önündeki dosyalara odaklanmış halde iki saat geçirdi. Arada Handan hanımın bıraktığı iki sandviçi yedi, üç bardak çay içti. İşini tamamlamanın memnuniyeti ile kollarını başının üzerine kaldırıp belini esnetti. Kapısının tıklatılmasıyla içeri giren İrem'e gülümsedi. İrem'in yüz ifadesi sıkıntılı haberi nasıl versem dercesine bozuktu.
"Şey Alaz hanım...Eee... Arabanıza biri çarpmış."
Alaz'ın gözleri kocaman açıldı. Bunu onun güzel bebeğine kim yapabilmişti? Öfkeyle yerinden fırladığı gibi kapıya yöneldi, onun güzel bebeğine çarpanın boynunu kıracaktı. Park halinde ki arabaya çarpmak da neyin nesiydi? Arabasını park ettiği alana doğru koştur koştur giderken İrem de sinirli patronunu yakalamayı çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ AVI
Ficción General"Kış güneşi deyip geçmeyin. Aşık olduğum adamın yüzüne vurduğunda benim kalbimi parçalardı." Onun için hissettiğim şey tam da buydu. Bir bardak suyla başlayan hikaye kan dolu bir yatakla son buldu. Ben Alaz. Hayatı tek bir günde ikiye ayrılan kadın...