Yirmi Sekizinci Bölüm: Pusu 2. Gün

6K 441 147
                                    

Ayça uyandığında kendini geniş bir yatakta bulmuş, vücudunun durumunu kontrol etmek amaçlı hafifçe bacaklarını sallandırmış sonra da sanki kendi yatağından kalkıyormuşçasına  yavaş yavaş doğrulmuştu. Önce üzerindeki ince örtüyü sıyırmış, sonra ayaklarını soğuk zemine basmış ve kalkmıştı.

Üzerinde sadece iç çamaşırı takımı vardı, siyah dantellerden oluşan takımıyla vücudunu çekinmeden sergiler halde odada dolaştı. Geniş odanın her köşesini onu görebilecek kameralar yerleştirilmişti, hiç cam yoktu, havalandırma boşluğuna bayıltıcı gaz fıskiyesi vardı. Yatağının karşısına küçük bir masa yerleştirilmiş, üzerine de plastikten bardak, su ve paketlenmiş gıda bırakılmıştı. Odada bulunan iki kapıdan biri kilitliydi, diğerine baktığında tuvalet ve banyo için küçük bir duşa kabin vardı. Duşa kabinin camları çıkarılmıştı. Ayça izlendiğini bile bile yatağının köşesine bırakılmış kıyafetleri giymedi.

Adam, önündeki yedi ekrandan hareket eden kadını izledi. Vücudu inanılmaz güzeldi, sırtındaki yaraların üzerini kaplayan kocaman, ağzı açık bir kaplan dövmesi vardı. Kadın odada o kadar rahat geziniyordu ki, onun hakkında hazırlanan dosyayı okumasa zararsız, sıradan biri olduğunu düşünebilirdi.

    Adam merakla kadının ne yapacağını izlemeye devam etti. Tabi yanında bekleyen üç adamın ekranda olanları görmemesi için arkalarını döndürmüştü. Kadının iç çamaşırlarıyla kalkacağını biliyordu ama hemen giyinir sanmıştı. Oysa kadın inanılmaz bir şov sunuyordu. Adam bilgisayarına uzandı ve bu muhteşem kalçalar için seçtiği müziği açtı.

Ayça çevredeki her şeyi belleğine kazımıştı. Hoparlörden bir anda yüksek seste çalmaya başlayan Maroon 5(Animals) duyduğunda yeterince ilgi çektiğine emin oldu. Sonra dans eder tavırla parmak uçlarında yükseldi ve yankılanan müziğe göre hareket edip yakınına bırakılan masaya yaklaştı. Arada da kalçalarını salladı. Bu oyun iki kişilik olmalıydı. Masanın üzerindekileri elinin tersiyle fırlattı. Masayı ters çevirip çıplak ayağı ile baskılayarak, iki bacağı yerinden söktü. Ellerindeki ahşap masa bacaklarını parmaklarının arasında çevirerek kameralara yaklaştı ve duvara üç adım kala hızlanıp duvardan destek alarak zıpladı ve ilk kamerayı parçaladı. Sonra odanın içinde takla attı ve hızla koşarak kalan kameraları da parçaladı.  Adamın özenle fark edilmeyeceğini sandığı son kameraya doğru yürürken masa bacağının birini bırakıp diğerini elinde sallayarak ilerledi.

   Kameraların başında oturan adamın altı ekranı kararmıştı.  Odanın süpürgeliklerine sakladığı son mikro kamerasına yaklaşan siyah saçlı afeti, yüzünde kocaman bir sırıtmayla izledi. Kadın çok zekiydi. Adamın yedinci ekranı da karardığında odada gür bir kahkaha yankılandı.

   Ayça, kameraları devre dışı bıraktıktan sonra ona bırakılan lacivert eşofman takımını giydi. Elinde masa bacaklarıyla dövüş pozisyonunda bir süre bekledi. Ama kapı açılmadı. Gözden kaçırdığı başka kamera olmadığına emindi. Geçen zamana rağmen kimse gelmedi. Ayça beklemekten vazgeçse de tetikte kaldı. Saat kaçtı, bilmiyordu. Ses patlamaları yaşayan midesini daha fazla susturamayınca  hazır paketteki sandviçi çıkardı,  içinde herhangi bir şey olmadığından emin olunca da hızla bitirdi.

    Lacivert örtülerle kaplanmış yatağa geçti, sırtını yatak başlığına verdi, elinin altına masa bacağını aldı, ayaklarını uzattı. Hoparlörden Apocalypse - Cigarettes After Sex şarkısı duyulmaya başladığında Ayça da mırıldanmaya başladı. Şarkının son sözlerini söylerken aklına hiç bir şey ifade etmediği yalanını söylediği o gece geldi. Burak'ın dokunuşlarında kaybolduğu anları anımsadı. İçindeki burukluğa rağmen yüzünde gülümseme oluştu. 

"when you're all alone

I will reach for you

When you're feeling low

ATEŞ AVIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin