kırk dokuzuncu

4.8K 547 63
                                    

Anahtarı kenara koyup hemen montumu çıkardım. O kadar yorulmuştum ki bir an önce uyumak istiyordum. Ama arkamı dönüp Taehyung'u gördüğümde uyuma fikrim ona sırnaşma fikri ile değişti. İlerleyip arkadan omuzlarına sarıldığımda hemen ellerimi tutmuştu.

"İstersen duş alabilirsin."

"Hayır, istemiyorum. Üzerimi değişip yatmam lazım, sabah erken kalkacağım." Kollarımı çektim. Bir şeyler için çabalıyordu, bunun elbette farkındaydım ama yine de küçük şeyler de olsa kırılmadan edemiyordum. Odama geçip üzerimi çıkarmaya başladım, o da banyoda elini yüzünü yıkıyordu. Yatağa girip duvar tarafına döndüm. Harika bir akşam geçirmiştik. Hep elimi tutmuştu, bana yakın oturmuştu ve dans ederken kısacık öpüşmüştük bile. Fakat yetmiyordu hiç biri. Ben onun adı geçince bile kendimi kaybedecek gibi oluyordum. Ama o çok sakindi, birbirimize verdiğimiz değer eşit değildi.

Arkada hareket ettiğini duyuyordum. Muhtemelen üzerini değişmişti. Işığı söndürüp yanıma yattığında belimden sarıldı ve ensemi öptü. Kendimi yumuşamamak adına zor tutuyordum.

"N'oldu? Niye yüzünü sakladın benden?" Yavaşça yerimde ona döndüm ve parmaklarımla çenesini okşamaya başladım.

"Jungkook? Gözlerime baksana, hm?" Dediğini yaptığımda bana gülümsediğini gördüm. İçim eriyordu o böyle bakınca.

"Seninle antrenmana gelmek istediğimi söylemiştim ama yarın erken kalkmam gerek deyip duruyorsun. Benim de erken kalkmam lazım, gelmemi istemiyor musun?"

"Jungkook..." Sol gözümün altını usulca öptükten sonra orada mırıldanmaya devam etti.

"Ağız alışkanlığı, tabi ki gelmeni istiyorum. Unuttun mu, haftasonunu beraber geçireceğiz." Başımı salladım ama yine de bütün enerjim düşmüştü. Beni sevsin, beni çok sevsin istiyordum. Ben nasıl deliye döndüysem onun yüzünden, ona da aynısı olsun istiyordum. Dayanamıyordum buna.

"Taehyung, beni seviyor musun?"

"Seviyorum. Senin sevgine erişmeye çalışıyorum." Kolumu omzuna doğru sarıp boynuna yaslandım.

"Lütfen, görmüyor musun? Muhtacım sana, sevgine çok ihtiyacım var. Sularında boğulmaktan, derinliğinde boğulmaktan yoruldum. Sende kaybolmayı seviyorum, çok seviyorum ama sen beni görmüyorsun hiç." Fısıltı ile çıkan sesime karşılık beni daha da sardı, saçlarımı öptü ve konuşmam bitince yanaklarımı kavrayıp ona bakmamı sağladı.

"Beni öyle güzel seviyorsun ki Jungkook. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum, çok güzelsin ve ben bu güzelliğini içime sokmak istiyorum. Hiç istemiyorum seni üzmeyi, seni sevmek, öpmek varken ağlatmak istediğim son şey bile değil. Anlatabiliyorum, değil mi? Gözlerime bak, beni kendine çekiyorsun. Gör bunları, tamam mı?" Başımı salladım o yanaklarımı okşarken. Uzanıp dudaklarımı kavradı. Derin derin, içine çekercesine öptü beni. Öyle kırgındım ki ona ayak uyduracak mecalim bile yoktu. Ama yapıyordu işte, can veriyordu öpüşü ile.

"Bugün çok güzeldi, sen çok güzeldin. Seninleyken hiç sıkılmıyorum, hep mutlu oluyorum. Beni eğlendiriyorsun, güldürüyorsun, sevindiriyorsun. Senden çok hoşlanıyorum ben, gerçekten. Seni seviyorum. Bunları düşün, olur mu?" Bu defa ben öptüm onu küçücük. Göğsüne doğru yatıp gözlerimi yumdum.

"Taehyung, beni dans ederken neden öptün?"

"Çok güzel bakıyordun. Bir de köşedeki çocuklar sana gülüp duruyordu. Onları dövmek istedim." Saçlarımı okşarken gülümsedim.

"Beni seviyor musun?"

"Bunu hep sorup duracaksın, değil mi. Seviyorum, Jungkook. Senin kadar mı bilmiyorum ama seviyorum seni."

"Sana Mariana dememi seviyor musun?" Beni biraz yukarı çekip alnımı öptü.

"Hmhm. Sen benim Nemo'msun ama artık kayıp değilsin. Mariana çukuru bundan böyle senin evin Jungkook. Seni kaybetmeyeceğim, sonunda buldum seni." Başımı salladım sadece. Çok yorgundum ve Taehyung'un lafları, öpüşleri, sevişleri ile iyice mayışmıştım. Son kez yanaklarından, gözlerinden, şakaklarından, burnundan ve dudaklarından öptüm. Onu öpmenin müptelası olmuş gibiydim. Boynuna saklanıp, kollarına sığınıp kokusu ile dinlenmeye başladım. Haklıydı, ben artık sıradan bir Nemo değildim.

mariana'da nemoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin