mariana'da nemo

elli yedinci

"Kilitle kapıyı Jungkook." Koşmaktan nefes nefese kalmıştık. Oysa birine yakalandığımız ya da birinden kaçtığımız yoktu. Nihayet içeriye girdiğimizde ise Taehyung en yakın koltuğa kendisini bıraktı. Ben de kapıyı güzelce kilitleyip yanına iliştim.

"Başardık be!" Kendimizi kısaca alkışlamaktan geri kalmadım çünkü gerçekten de yapmıştık. Akşamdı ve biz okuldaydık işte. Baş başaydık.

Ayağa kalkıp en arka sıraya koştum. Gündüz oraya dört tane minder saklamıştım.

"Bak, rahat olalım istedim."

"İyi düşünmüşsün." En ön koltuğun önüne serilip minderlere oturduk bir güzel. Taehyung aldığımız şeyleri hazırlarken ben de bilgisayarı açıp indirdiğim filmi hazır hale getirdim.

"Tamamdır!"

"Gel bakalım o zaman." Kollarını iki yana açması ile çabucak göğsüne yattım. Öyle mutluydum ki resmen benimle yalnız kalmak istediği için bu işe kalkışmıştık. Film falan umurumda değildi hiç, kalp atışlarını dinlemek daha zevkliydi benim için. O sojusunu yudumlarken ben de kolamı içiyordum.

Film sonlarına doğru beklediğim gibi çıkmadığında çok sıkılmıştım. Taehyung'un kazağındaki düğmeler ile oynamak daha eğlenceliydi. Gerdanında gözüken yerlerde parmaklarımı yürütüyordum, arada da öpüyordum. O ise hala mısır yiyerek filmi izliyordu.

Nihayet film bittiğinde oturduğu yerde dikleşip bana baktı.

"Sıkıldın mı?"

"Hayır, filmi sevmedim sadece." Hala boynunda gezinen parmaklarıma hiçbir şey demedi. O da yanaklarımı kavradı ve çenemi öptü, tıpkı o günkü gibi. Sonra ben de alnını öptüm, o burnumu öptükten sonra ise sırada ne olduğunu ikimiz de biliyorduk.

Dudaklarına kapandığımda beni hafifçe minderlere yatırdı. Baskındı, bunu çok seviyordum. Aynı zamanda bana da izin veriyordu, çok düşünceliydi. Alt dudağımı kavradığı gibi emdiğinde dudaklarıma değen dilini yakaladım. Bunu beklemiyor olacaktı ki biraz durdu. Dilini ileri geri yapıp emdiğimde sesli bir şekilde ayrıldık ve beni kaldırıp kucağına aldı. Dediğim hiçbir şeyi unutmuyordu.

Ellerim saçlarında gezinirken bu defa o dilimi bulmuştu. Çenelerimize kadar tükürüğe boğulmuştuk ama umurumda bile değildi. Tam o an öyle mutluydum ve öyle zevk alıyordum ki bunu hiçbir şey durduramazdı.

Kucağında yükselip tekrar oturduğumda boğazından bir inilti yayıldı. Boynuna doğru indim ve orayı öpmeye başladım.

"Jungkook, kucağımdan indirmeliyim seni." Elleri sırtımda gezinip duruyordu. İşime devam ederken cevapladım onu.

"Neden? Etkileniyorsun benden, değil mi?" Beni kaldırdığı gibi tekrar yatırdığında bu sefer o benim boynuma yöneldi. Öptüğü yeri derince emdikten sonra yüzüme döndü.

"O kadar fenasın ki... " Kıkırdayıp elimi penisine attım. Çok fazla olmasa da sertleştiğini hissetmiştim.

"Etkileniyorsun işte." Hızla elimi indirdiğinde tekrar dudaklarıma kapandı. Kısa bir öpücükten sonra gömleğimin yakalarının açık bıraktığı yerleri öpmeye başladı. Düğmelerimi açtım, yarısına da o devam etti.

"Sen de çıkar." Olduğu yerde hafifçe dikleşip kazağını çıkardığında gördüğüm manzara beni şaşırtmamıştı elbette. Sporcuydu, oldukça iyi bir vücuda sahipti. Gömleği sırtımdan çıkarttığında ellerimi üst bedeninde gezdirip köprücük kemiğini öptüm. Sonra her yere değdirdim dudaklarımı. Göğüs uçlarına, karın kaslarını, göbek deliğine, pantolonunun sınırına kadar öptüm onu. Ben onu öptükçe saçları ellerimden inmemişti hiç.
Beni tekrar kucağına aldı ve sol göğüs ucuma kapandı. Gözlerimi açık tutamıyordum hiç. O emdikçe, öptükçe mahvoluyordum. Beni öptü ve her yerimi öptü o da. Dudaklarımı son kez öptüğünde beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Jungkook... Seni her gün, her an daha da çok seviyorum." Omzunu öptüm. Çıldırmak üzereydim.

"Ben de seni çok seviyorum. Kalbimin en derin yeri ile seviyorum seni, Taehyung." Uzaklaşıp tekrar öptüm onu. Geri çekilmeden, ıslak dudaklarına değen dudaklarımla fısıldadım.

"Seni tamamen görmeme izin ver, sevgilim." Yanaklarımdaki elleri ile beni uzaklaştırıp gözlerime baktığında ellerimi kemerine indirdim. Ne istediğimi anlamıştı.

"Jungkook..."

"Bir şey yapmayacağım. Sadece sana bakmak istiyorum, lütfen Taehyung. Söz veriyorum, burada daha fazlasını yaşamayacağız." Başını sallayıp omzundan öptü. Ayağa kalktığımızda ben onun pantolonunu çıkardım, o da aynısını bana yaptı. Baksırından penisinin belirginleştiğini görebiliyordum, ben de farklı değildim. Omuzlarından başlayıp güzelce okşadım onu. Kasıklarına yaklaştığımda ürperdiğini hissettim. Biraz gerilmiş olmalıydı. Onu cesaretlendirmek adına önce ben kendi baksırımı çıkardım.

Ondan utanmıyordum, saklayacak hiçbir şeyim de yoktu. Dikleşmiş penisim onun eseriydi, bununla gurur duymalıydı. O da bana karşı açık olsun istiyordum.

Yaklaşıp yavaşça sarıldım. Bekletmeden o da kavradı beni ama anlıyordum, hala gergindi. Uzaklaşmadan, omuzlarını okşayarak usulca öptüm onu fısıldadım.

"Biz aynıyız, Taehyung. Aynıyız. Burası koca bir okyanus ve bizim ruhlarımız aynı. Önemseme bedenini, sevgilim. Benimki de önemli değil." Elimi sol göğsüne indirdim. "Bak, ben buradayım." Derin bir nefes alıp başını salladı ve o da baksırını çıkardı. Bakmadım, gözlerimi gözlerinden çekmedim. Bu onu rahatlatmış olacak ki kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Ah, Jungkook... Bana öyle farklı hisler yaşatıyorsun ki... Lütfen, her zaman böyle kalalım. Beni hiç bırakma, yalvarırım." Hızla dudaklarıma kapandığında birbirine değen penislerimizi umursamadım bile. Çünkü onu bırakmak, ondan gitmek aklımdan şöylece geçen bir fikir bile değildi.

Öylece oturduğumuzda beni yine kucağına aldı. Onun penisi kalçalarıma değiyordu, benim penisim ise tam ortamızdaydı ama umursamadık. Biz bundan çok ötesiydik çünkü. Orada eve gidene kadar öpüşüp durduk. Sadece bir kez, parmaklarını penisimde gezdirdi ama bunun cinsel bir şey olmadığını biliyordum. Kucağında sakince, onu tetiklemeyecek şekilde oturmaya çalıştım hep. Beni göğsüne yatırdı, saçlarımı sevdi. Orada neler hakkında konuştuk bilmiyorum ama bana hep beni ne kadar sevdiğini fısıldadı. Benim için en önemli şey kesinlikle buydu.

NEDEN YORUM YAPMIYORSUNUZ :( İnanamıyorum yorum yapın diye söylendiğime ve tekrar bölüm attığıma)