Medyanın ilişkimizi öğrenmesi üzerinden bir hafta geçmişti. Bir haftadır evdeydik, ne ben okula gitmiştim ne de Taehyung dışarı çıkmak istemişti. Kulüp ile olan sözleşmesinin iptali için bile gitmemişti. Sosyal medyada Taehyung için bir linç kampanyası başlatmışlardı adeta. Ülkenin büyük bir çoğunluğu olimpiyatlarda eşcinsel bir ilişkiye sahip temsilci istemiyordu. Her şey berbat bir hal alıyordu git gide.
"Sanırım bunu söylemeliyim artık, ben de ayrıldım kulüpten." Kahveleri sehpaya koyduğumda Dustin hyungun lafı ile Taehyung oturduğu yerde kıpırdandı.
"Bunu neden yaptın?"
"Ne yapacaktım? Orada kalıp senin arkandan nasıl konuştuklarını mı dinleyecektim? Ben sana inanıyorum, Taehyung. Yeteneklisin, azimlisin. Birlikte aşacağız bu süreci." Yanına oturup ellerini tuttuğumda ikimize de dolu gözleri ile bakıyordu. Hayatı mahvolmuştu. Olimpiyatlara katılmanın onun için ne kadar önemli olduğunu biliyordum ve şurada çok kısa bir zaman kalmasına rağmen her şey mahvolmuştu. Kendimi suçlu hissetmekten alıkoyamıyordum.
"Teşekkür ederim, hyung." Dustin hyung kahvesini bitirdikten sonra kalktı. Saat henüz erkendi ama ikimizin de hali yoktu hiç. Yatağımıza girdiğimiz gibi onu kendime çekip sıkıca sarıldım.
"Yemek yemedin ama."
"Canım istemiyor hiç." Saçlarını okşayıp şakağını öptüğümde elini boynuma çıkardı.
"Seni çok seviyorum." Fısıltım aramızda dağıldığında başını göğsümden kaldırıp dudaklarımı öptü. Sakince, yorgunca ama yine de içindeki tüm aşkla öptü beni. Boğazımdaki yumruya engel olamıyordum hiç. O böyle olduğu sürece gözlerim yaşlanıp duruyordu.
"Ben de seni çok seviyorum. Sakın bu halimi görüp aksini düşünme, tamam mı? Tüm insanlık toplansın, sikimde değil hiçbiri. Kimse ayıramaz bizi, kimsenin gücü yetmez buna." Başımı sallayıp gülümsediğimde bu defa o beni çekti göğsüne.
"Biliyorum ama yine de bunlar olmasaydı diyemeden edemiyorum."
"Ama oldu. Yapacak bir şey yok. Uyu hadi." İnip kalkan göğsünde yatarken her ne kadar dünyanın en mutlu insanı olsam da o gece de kolay kolay uyuyamadım. Düşüncelerim rahat bırakmıyordu. Ya burada yaşamasaydık, ya sevgili olmasaydık, ya ben Seul'e, yanına gelmeseydim, ya hala birbirimizden haz etmeyen o çocuklar olsaydık? Bunları düşünmenin gereksiz olduğunu biliyordum çünkü bir kere elini tuttum ben Taehyung'un, bir kere öğrendim bu hissin nasıl olduğunu. Varsayımlar ve keşkeler kafamda dolanıp dursa da ondan bir adım uzağa gidemeyeceğimi biliyordum. Buna ikimizin de gücü yetmezdi.
İki hafta böyle geçmişti. Sürekli babamla konuşuyorduk, sürekli Dustim hyung ile irtibattaydık ama çıkmazda gibiydik. Taehyung hiçbir maça çıkamadı, antrenman bile yapmıyordu artık. Bense okula gittiğim her an insanların bakışları altında ezilecek gibi oluyordum. Sınavlarım bitmişti ama hiç umutlu değildim. Hayatımız alt üst olmuştu.
"N'apıyorsun?" Taehyung dolabın önünde oturmuş, yanındaki küçük valize bakıyordu. Geçip yanına oturdum.
"Eve gitmeye ne dersin? Biraz dinlenmiş oluruz." Yüzünü okşayıp başımı salladım. Bu ikimize de iyi gelebilirdi.
"Ryuji de çok özlemiş bizi, belki dönüşte o da gelir birkaç günlüğüne."
"Olur, aşkım." Elindeki kıyafeti alıp kenara koydum ve kucağına yatıp aynadan bize baktım. Onunla nasıl olursam olayım harika gözüküyordum. Ama şu son günlerde öyle mutsuzduk ki bunun güzelliği bile yetmiyordu bana. Saçlarımı okşuyordu, arada eğilip öpüyordu ama ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Suskunduk, konuşmaya mecalimiz kalmamıştı. Ellerini hissetmek yetiyordu ama onunla gülmeyi de çok özlemiştim.
Havaalanında beklerken Dustin hyung aramıştı, acilen bizimle konuşması gerektiğini söyledi. Yanımıza ulaştığında nefes nefeseydi. Meraklı gözlerle ona baktığımızda derin bir nefes alıp sırıtmıştı.
"Ne?"
"Çocuklar... Harika, harika bir şey oldu." Kendini koltuğa attığı gibi Taehyung'a dönmüştüm. Alnını sıvazlayarak bakıyordu hyunga.
"N'oldu?"
"Kanada'daki kuzenim aradı, seninle görüşmek isteyen bir kulüp var. Eğer, eğer kabul edersen on yıllık sözleşme teklif ediyorlar." Tanrım!
"Gerçek mi bu?" Taehyung çatallayan sesi ile Dustin hyungun yanına oturduğunda kanımın çekildiğini hissediyordum.
"Evet. Benimle irtibata geçtiler, uğradığın haksızlığı çok önemsemişler. Yurt dışındaki haberleri görmüştük ama böyle tesir edeceğini düşünmemiştim." Gözlerim acıyordu, bunun olabileceğini hiç düşünmemiştim. Artık nefes alabilecektir. Taehyung gülecekti artık.
"Ama, Jungkook'un okulu bitmedi daha. Onu bırakamam, hyung."
"Taehyung." Yanına geçip ellerini tuttum.
"Bir dönemim kaldı. Aşkım, bunu kaçıramazsın. Biz buna alışığız, sen önden gidersin ve ben de sana gelirim." İyice bana dönüp derin bir nefes aldı.
"Bunu istiyor musun?" Başımı salladım hevesle. Göz ucuyla Dustin hyunga baktı ve sıkıca sarıldı bana. Ondan bir dakika bile ayrı kalmak istemezdim elbette ama buna mecburduk.
Uçağa bindiğimizde ekrandaki tarihi yeni fark ediyordum. Camdan dışarı izleyen sevgilimin elini tuttuğumda bana dönmüştü.
"Taehyung, bugün yıldönümümüz." Anında gözleri büyümüştü. O da benim gibi dönüp ekrana baktı ve alt dudağını dişledi.
"Jungkook, hiç farkında değildim sevgilim." İki elimi de eline iyice sardım, elbette farkında değildi. Bunu biliyordum.
"Biliyorum, ben de unuttum." Birleşik ellerimize bakıp genişçe gülümsedi.
"Seninle geçirdiğim hiçbir gün için pişman değilim. Daha fazlasını istiyorum, ömrüm seninle geçsin istiyorum. Olimpiyatmış, tenismiş, bunları çok da düşünmüyorum artık."
"Öyle deme, düşünmelisin. Halledeceğiz, tamam mı? Dustin hyunga güveniyorum ben, Kanada'da iyi olacaksın." Ellerimi sıkıp bana döndü.
"İyi olacağız."
Bizi ne bekliyordu hiç bilmiyordum ama onunla aynı düşüncelere sahiptim. Ömrüm boyunca bu ellerin ellerimi sarması, tek isteğimdi.
Tabi ki de yeni yıla Nemosuz giremezdim. Bir de bölüm atamam falan demişim, biraz aptalım galiba.
Kontrol etmeden atıyorum HERKESE MUTLU MUTLU YILLAAAARR ✨🎊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mariana'da nemo
Fanfiction🌊 "Kaybolduğum için bu adı seçtim kendime." @loveoftaegguk Jungkook, tenis antrenörü olan babasının öğrencisi ve aynı zamanda komşusu olan Taehyung'tan pek haz etmez. Ancak Taehyung'un yaşadığı kötü bir olay sonrası arkadaş olan ikili daha sonra il...