altmış dokuzuncu

3.3K 351 45
                                    

Selam

Taehyung kapıyı kapattığı an dakikalardır tuttuğum nefesi nihayet bırakabilmiştim. Arkasını dönüp bana baktığında büyükçe gülümsemeden edemedim. Hızla yaklaşıp kollarımı boynuna sardım ve sıkıca sarıldım.

"Taehyung..."

"Bebeğim. Oh, kokuna nasıl hasret kaldım bir bilsen. Sekiz gün sekiz yıl gibiydi sanki." Burnunu saçlarımda, boynumda gezdirdikçe derin nefesler alıyordu. Ben de parmaklarımı saçlarında dolaştırıp durdum. Geri çekilip yüzümü avuçladığında dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi. Bu kadarcık mı diye düşünüp üzülecekken elimden tuttuğu gibi odasına sürükledi beni.

"Hadi, çıkar montunu." Dediğini yapıp çantamı ve montumu çıkardığımda kapısını kilitliyordu.

"Neden kilitledin?"

"Bilmiyorum. Teyzemler şimdi gelmez aslında ama yine de kilitli kalsın." Sadece başımı salladığımda o da üzerini çıkardı ve belimden tutup yatağına çekti beni. Önce kendisi uzandığında ben de yanına kıvrıldım. Bir yandan yüzümü okşuyor bir yandan da gözlerimin en içine yolluyordu bakışlarını.

"Öyle özledim ki seni, ellerini aradım hep ellerimin altında. Gözlerine bakmaya doyamıyorum Jungkook."

"Sen bir de bana sor. Çok ağladım hep. Ne kadar alışmışım meğer beni sevişine."

"Jungkook, her şey için üzgünüm bebeğim." Uzanıp alnındaki saçlarını sevdim.

"Konuşmayalım bunları artık. İkimiz de salaklık yapıp durduk. Ben şu anı yaşamak istiyorum."

Artık dayanamayıp dudaklarına kavuştuğumda büyük bir arzu ile kabul etti beni. Beni öptükçe kendime geldim, nefes alışlarım değişti. O beni öptükçe onsuz geçen her anı saniyesinde unuttum.

Alt dudağımı bırakıp kıvranıp duran dilimi kavradığında hafifçe üzerime eğildi. Elleri boynumda, saçlarımda turlarken ben de omuzlarını sıktım. Mırıltılarımın arasına derin bir inleme bıraktığında onu itip üzerine çıktım. Dayanacak gücüm kalmamıştı, bacaklarımı iki yanına açıp oturduğumda boynuna indi dudaklarıma. Derin derin aldığı soluklar kulağımın tam yanındaydı. Onu öptükçe, tenini emdikçe adım yükseldi o solukların arasından.

Yattığımız yerde doğrulduğumuzda bu defa o boynuma sürttü dudaklarını. Uzun sürmedi, tekrar dudaklarımı kavradı. Bir rüyanın içindeymiş gibi hissetmekten alıkoyamadım kendimi. Günlerdir fotoğraflarına bakıp ağladığım sevgilim nihayet kollarımın, dudaklarımın altındaydı ve ben bu rüya hiç bitmesin istedim.

İnip kalkan göğüslerimiz birbirine çarparken nefes almak adına geri çekildim. Alnını alnıma yaslayıp öyle güldü ki o gülüşünü içime sokup sarmalamak istedim. Sırtımda gezinen elleri kıravatıma ulaşıp onu gevşetti. Ardından düğmelerimi yavaşça açmaya başladı ve her açtığı düğmeden sonra tenime öpücüklerini kondurdu.

"Taehyung..." O göğsümü öpmeye devam ederken başımı geriye atmaktan kendimi alıkoyamadım.

"Taehyung, sevişmek mi istiyorsun?" Başını kaldırıp gözlerime baktığında uzanıp dudaklarımı kavradı kısaca.

"Sen istemiyor musun?" Ellerimi saçlarına geçirdim.

"İstiyorum ama aceleye getirmeyelim. Sadece iki saatimiz var, antrenmana gideceksin." Yüzündeki şehvet gülümsemesinin solduğunu görmemek imkansızdı. Başını sallayıp yarım bıraktığı işine geri döndü. Biraz daha göğsümü öptükten sonra başını yaslayıp sıkıca sarıldı.

"Jungkook, hala seni isteyip istemediğimi düşünüyor musun?" Kucağında otururken saçlarını öpüp okşamaya devam ettim. Sorusu göğsüme saplanınca onu ne kadar kırdığım geldi aklıma yine. Yanaklarını kavrayıp bana bakmasını sağladım.

"Aşkım, bak aşkım diyorum sana. Sana öyle aşığım ki senden uzak kalma fikri çıldırtıyor beni, sevgilim. Beni nasıl sevdiğini, ne kadar sevdiğini görüyorum. Özür dilerim tüm o aptallığım için. Sen beni bırakmazsın, buna aşkımız kadar inanıyorum ben." Başını salladığında bir kez daha öptüm o bal dudaklarını. Dudaklarımı yanaklarına yasladığımda o da aynısını yaptı ve öylece sarıldık.

"Gerçekten sevişmek istedin mi şu an, hm?"

"Maçtan sonra yapacağımızı söylemiştik, unutmuşum." Yanağına sulu bir öpücük bırakıp ona döndüm.

"Sevişmeyelim ama birbirimizi sevelim, benim aşkım." Gözlerinki merakı anında sezmiştim. Dudaklarına yaklaştığımda kucağında biraz gerileyip pantolonu içine sıkıştırdığı gömleğini eteklerini dışarı çıkardım. Kemerini çözüp düğmesini açtığımda dudakları üzerine fısıldadım.

"Hadi, sen de benimkini çöz." Aynı işlemleri o da bana yaptığında çoktan baksırının üzerinden onu kavramıştım bile.

Dudaklarım üzerine doğru aldığı derin nefesler benim soluklarıma karışıyordu. Ellerimiz tenlerimize değmemişti henüz fakat bu bile başımı döndürmeye yetiyordu.

"Jungkook..." Adımla inlediğinde penisine ulaşıp onu baksırının dışına çıkardım. Aynısını bana da yaptığında dudaklarından ayrılıp ortamızda kopan kıyamete göz gezdirdim. Hızlandıkça nefeslerimiz artıyordu. Bacaklarımdaki gücün azaldığını hissediyordum, aynı zamanda da dünyanın en güçlü insanı olduğumu.

O an Taehyung beklemediğim bir hareket yaptı ve elini sırtıma attığında beni kendisine daha da yaklaştırdı. Elimi itip ikimizi aynı anda kavradığında dudağımı dişlemeden edemedim.

"Taehyung..."

"İyi böyle, değil mi?"

Hızla başımı sallayıp onayladım. Eline ve birbirimizin sıvılarının karıştığı penislerimize bakmadan edemiyordum. O asıldıkça daha da inledim. Başımı omzuna yasladığımda ensemi öpmeye başladı. Sona yaklaşıyordum.

Gözlerim yanıyordu artık, yaşları durduramadım. Bunun sadece hazdan gelen bir ağlama olmadığını biliyordum çünkü. Kendimi geri çekip dudaklarını öpmeye çalıştım ama olmuyordu. İkimiz de sadece nefes almayı becerebiliyorduk, yine de çekmedim dudaklarımı dudaklarından. Açık ağızlarımız arasından nefeslerimiz karışıyordu, aşağıda tenlerimiz ve sıvılarımız birleşiyordu. Taehyung ile çoktan bir olmuştuk ve bunu kat kat arttırmaya devam ediyorduk.

İkimiz de boşaldığımızda kirli ellerime aldırmadan koynuma çektim onu ve birbirimizde dinlendik. Hala yavaş yavaş göğsümde açık kalan yerleri öpüyordu. Ben de aynı öpücükleri saçlarına konduruyordum.

Öyle ne kadar kaldık emin değildim ama sorgulamadım. Sonsuza kadar öylece kucağında otursam, göğsümü öpse sesimi bile çıkarmazdım. Nefeslerimiz çoktan düzene girmişti. Penislerimiz hala birbirine değiyordu fakat hiçbiri önemli değildi. Kokusunu aldığım her dakika, diğer her şey önemini yitiriyordu.

Biraz hareketlenip kendisini geri çektiğinde yüzüme baktı gülerek. Uzanıp dudaklarımı kısacık öptüğünde de hissediyordum bu gelişi. Geri çekildi ve önce benim önümü sonra da kendi önünü düzeltti. Beni yere indirmeden ayakladı, bacaklarımı beline sardım ve gözlerimi yumarak omzuna yattım.

"Gel, temizlenelim güzelce."

Sonrasında hiçbir şey yapmadık. Üzerimizi değişip yatağa uzandık ve birbirimize bakmaya, sarılmaya devam ettik. Hiçbir şey gibi gözüküyordu fakat bu hayatımda yaptığım en iyi şeydi.

mariana'da nemoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin