Geçen sadece zamandı.
Unutmak istediğimiz anıların üzerinden geçmiyordu. Sanki onlar hep oradaydı, onları hatırlamamızı ve dokunmamızı istiyorlardı. Elimden gelen ise zihnimdeki varlıklarını yok saymak ve görmezden gelmekti. Çünkü yapabildiğim sadece buydu.
Üzerine toprak atmak istediğim çok an vardı. Benzin döküp tutuşturmak istediğim...
Uyandığımda saat sekizdi.
Aynanın karşısına geçtiğimde fark ettim göz altımdaki mor halkaları. Hatırlayamadığım bir kabus görmüş olmalıydım. Hatırlayamadığıma sevindim zira gördüğüm rüyalardan bu denli etkilenmek sinir bozucuydu.
Yüzümü yıkayarak rutin işlerimi hallettim ve biraz ayılabilmek için kendime kahve yaptım. Bu gün okula erken gitmek istiyordum.
Koyu renk bir kot pantolon, üzerine de siyah bir tişört giydim. Hava yağmurlu görünüyordu, yaklaşan kasım ayıyla birlikte soğukta kendini yavaş yavaş hissettiriyordu. Yağmur atıştırmaya başlamıştı. Yurttan çıkmadan önce asker yeşili rengindeki yağmurluğumu giydim ama şemsiye almayacaktım. Yağmurun altında ıslanmak daha huzur vericiydi.
Dersim öğleden sonraydı, öncesinde kütüphaneye gidip ders notlarımı temize çıkarmak ve tekrar yapmak istiyordum. Yapmam gereken çok fazla şey vardı.
Gelen otobüsle birlikte araca bindim ve ücreti ödeyerek cam kenarı bir yere oturdum. Bu gün dolu gelmediğini görmek bir nebze mutluluk vermişti.
Ayaklarımı yükseltiye dayayarak yolu izlemeye başladım. Yolu izlemeyi daima severdim. Yanımdan hızla geçen arabaları... Yanımdan geçip kaybolan yeşil ağaçları. Bana daima huzur verirdi.
Okula varmak üzereydim ki, dünden beri ertelediğim çağrılara bir yenisi daha eklendi.
Annem arıyordu.
Fakültenin biraz gerisinde inip telefonu açtım ve kampüste yürümeye başladım.
"Yazgı?"
"Anne, nasılsın?" dedim kuru bir sesle.
"İyiyim işte, ne kadar iyi olabilirsem. Sürekli bir yerlerim ağrıyor... Sen?"
"İyiyim."
Biraz duraksadı. "Hiç beni arayıp sormuyorsun... Özlemiyor musun beni?"
"Özlüyorum, vaktim olmuyor anne. Kusura bakma."
"Babanı da hiç aramıyormuşsun."
Dudaklarımı ıslattım. "Anne şimdi derse girmem gerek, seni sonra arayayım mı?"
"Bu hafta sonu gel bak," dedi kapatmadan hemen önce. "Özledim seni."
"Tamam."
Kaçışım yoktu, özledim demişti. Kalbimin sızladığını hissettim, ben de özlemiştim, gidecektim.
Kabuslarıma rağmen.
*
Kütüphanede belli bir süre notlarımı temize çıkarıp tekrar yaptıktan sonra raflar arasında dolaşmaya başladım. İlgimi çeken kitapları raftan alıyor ve kitapları açarak içinden huzurlu cümleler çıkarmaya çalışıyordum. Sonra gözüme Tolstoy'un - İnsan Neyle Yaşar? kitabı çarptı. Uzanıp aldım. Bu kitabı uzun zaman önce okumuştum ama tekrar okumak istedim.
Kütüphanedeki köşeme çekilip, ders saati gelene dek kitaba gömüldüm.
Zaten ince bir kitaptı, bitirdiğimde yerine yerleştirerek ders kitaplarımı topladım ve kütüphaneden ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Önce Kendini Unut
Novela Juvenil"Neden ağlıyorsun?" diye tekrar sordu. Sesi biraz peltekti ve sarhoş olduğu belliydi. Muhtemelen ben uyuyakaldığım esnada o arka sıralarda sızmıştı. Sarhoş bir erkekle sınıfta mahsur kalmıştım! Harika. Gözlerimi elimin tersiyle silerken, "Ağlamıyoru...