'' Aşkın bu denli sıradan olmadığına inanıyorum ben. Önce sıradanları yaşayacaksın ki, gerçek olanı anlayabilesin.''
Uzun bir gecenin ardından gene masanın üstünde uyuyakalmışken çalan alarm ile sıçrayarak uyandım. Her yanım uyuşmuş bir vaziyette kalkıp gerindim ve saçlarımı gelişi güzel toplayıp hemen giyindim. Seslere bakılırsa babam çoktan kalkmış annemle mutfakta bir şeyler konuşuyordu ve onların konuşmalarına dahil olmaya hiç niyetim yoktu. Sessizce hazırlanıp kitaplarıma çantama attığım gibi odamdan çıktım. '' Ben çıktım! '' diyerek hızlı adımlarla çoktan kendimi temiz havaya bırakmıştım. Havanın ciğerlerime işlemesine izin vererek derin bir nefes aldım. Okula girince her zaman ki rutin kıyafet saç kontrolünü de atlattığıma göre sınıfa geçebilirdim. Sınıfa girdiğimde herzaman yanımda olan bütün çilemi çeken Mehmet'i çoktan sırada sabah uykusuna devam ediyor bir şekilde buldum. Ses çıkarmadan yanına oturdum. Benim oturmamla Mehmet'in uyanması bir oldu. Her sabah yaptığı gibi önce okula isyan sonra sınıfa isyan ederek beni selamladı. Anlaşılan Mehmet'in de gecesi uzun geçmişti. Ama benden tek farkı o ders çalışmış ben ise kitap okumuştum. Biz daha kendimize gelememişken dersler başlamış ve bitmişti. Derste bile düşündüğüm Nazım Hikmet'in kitabına kavuşmama çok az kaldığını düşündükçe heyecanlanıyordum. Onun heyecanı ile çıkışta koşar adım kütüphanenin yolunu tuttum. Mehmet benim bu heyecanımı görünce '' Ne buluyorsun bu Nazım Hikmet'te bir türlü anlayamıyorum. '' demiş ve gülmüştü. Bilmiyordu ki merakım ilgim Nazım'a değil Nazım'ın aşkınaydı.
Kütüphaneye girince hemen kitabı sakladığım yere gittim. İşte orada beni bekliyordu. Sanki okumamı ve aşka inanmamı istiyor gibiydi. Kitabı elime alır almaz hemen kendime boş bir yer buldum. Kitapta kaldığım yeri açmış okumaya başlamıştım. Mektupları okudukça Piraye yi anlamaya başlıyor ve onun gibi hissediyordum. Kim bu dizelere dayanabilir ki diyordum.
...
Kızım, annem, karım, kardeşim
sen
Başında güneşler esen
Altın gözlü çocuk,
Altın gözlü çocuğum benim;
deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menekşe olsun
getiremedim
sana!
Ne haltedek,
dostların karnı açtı
kıydık menekşe parasına! "Dayanmadan kağıda yazdım şiiri belkide yazarsam aşka daha çok inanacakmışım gibi hissettim ama yinede emin değildim. Daha sonra okumaya devam ettim. Hızlı hızlı okumak istemiyordum. Nefes ala ala soluklanarak Nazım'ı da Piraye'yi de anlayarak okumak istiyordum. Tam kendimi kaptırmış okurken telefonuma gelen mesaj ile irkildim. Mesaj babamdandı. '' Artık eve gel. '' saat kavramını unutup kitaba daldığım için kendime kızdım . Kitabı aynı yerine koydum. Bu sefer saklamadım. Nasılsa yarın tekrar gelecektim. Koşar adım eve geldiğimde beklediğimden daha az bir uyarı ve günü kapatmanın sevinci ile kendimi odama attım. Okuduklarımın etkisiyle Nazım ile Piraye'yi daha çok araştırmak istiyordum . Ama maalesef hiçte öyle olmadı. Annem mutfaktan bağırarak beni çağırıyor yardım etmem için hayıflanıyordu. Kendimce geliştirdiğim psikolojik taktik ile gidiyor işi yapıyor ve kimseyi duymuyordum. Çünkü her şey böyle daha kolay oluyordu. Yemekleri hazırlarken boşluğuma gelip anneme soru sordum'' Daha önce aşık oldun mu hiç anne?' '' sorduğum sorudan afallayan annem '' o
Oda nerden çıktı? Yoksa birisine mi aşık oldun? '' diye ardı arkası kesilmeyen sorular ve '' Bu yaşta alacağın kararlar hayatını etkiler sakın öyle bir hataya düşme! '' gibi bir sürü öğütlerle beni bunaltmıştı. Kendi kendimi yaktığımı anlamam maalesef geç oldu. Yemekten sonra hemen odama kapandım. Mektupları okurken not ettiğim şiiri bulmak için defterimi karıştırmaya başladım. Bu şiiride anı defterine koymak istiyordum.Ama bütün arama çalışmalarıma rağmen kağıt yoktu. Aramaktan vazgeçip kaybettiğimi kabullenmiştim.Sürekli bir şeylerini kaybettiğim için çok da umursamadım. Bu arada kahve vaktimin geldiğini hissediyor ama tekrar mutfağa gitmeyi göze alamıyordum. İşte bu yüzden biraz müzik dinleyerek vakit geçirmeye karar verdim. Nasılsa sınavlara daha vardı.Gözüme geçen senenin sonunda panoya yazdığım yazı takıldı. '' Eğer ki sınavlara önceden değil de bir gün kala çalışırsanız sınıfı geçmek oldukça zor oluyor. '' diye kendime not yazmıştım . Buna rağmen şuan ders çalışmak yerine müzik dinlemek daha cazip geliyordu. Bu yüzden kendimi müziğin ritmine bırakarak ruhumu serbest bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piraye Olmak Vardı
ChickLitHer genç kız gibi Eylül de aşkı merak ediyordu. Onun aşka merakı daha çok küçükken babasının ona okuduğu Nazım Hikmet şiirleriyle başlamıştı.. Eğer birgün aşık olursa Piraye gibi olur muydu? İşte olay tam da burada başlıyordu: Nazım Hikmet 'in Piray...