Gizemli Not

513 164 11
                                    

'' Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin…''

Sabahın ilk ışıklarıyla beraber yatağımdan kalkmam bir oldu. Anlaşılan daha kimse uyanmamıştı. İşte bu evden kimseyle konuşmadan çıkmak için bir fırsattı. Elimi oldukça hızlı tutarak hazırlandım ve evden çıktım. Sonra bir anda dün kütüphanedeki not aklıma düştü. Acaba gerçekten düşürdüm mü yoksa kütüphanede mi unuttum diye hayıflanırken okula varmıştım . Erken geldiğim için okulun içindeki bir banka oturup insanları izlemeye koyuldum. Kim şuanda ne hissediyor, nasıl biri, hiç aşık oldu mu gibi sorular çoktan zihnimde dolanmaya başlamıştı. Ben dalmış bir vaziyette otururken Mehmet çoktan yanıma oturmuş benim gibi düşüncelere dalmıştı. İşte bu bizim en güzel yanımızdı.Konuşmadan anlaşmak. Biz daha düşüncelere devam ederdik ama dersin başlandığını haber eden ziller durmadan çalarken  ikimizde toparlanmış günlük selamlaşma faslını bitirmiştik. İnsanların bize baktığını hala alışamadıkları ve her gördüklerinde saçma tavırlarına rağmen bizim dostluğumuz mükemmeldi. Mehmet ile tabiiki başlarda böyle değildik aksine birde kavgalıydık.Geçen sene okulun ilk haftası Mehmet ile sırada kavga etmiş birbirimize uyuz olmuştuk. Ben onu kendini beğenmiş  oda beni inatçı buluyormuş. Uyum sorunu yaşayan her zamanki ben sınıfta kimse ile konuşmuyordum. Takii okuldaki kavga gününe kadar. Gene bir sabah sırada beklerken kızlardan biri arkadan çantamı asılmış ve ben daha ne oluyor demeden bana bağırmaya başlamıştı . İşte o arada büyük bir hengame kopmuş kızla birbirimize girmiştik. Herkes bi yandan tezahürat yapıyor bir yandan da videoya çekiyordu. Kimsede ayırmaya da çalışmıyordu. İşte o sırada Mehmet araya girip beni ayırmış karşımdaki kıza bağırmış çantamı toparlayıp beni oradan uzaklaştırmıştı. Bu durumda ona teşekkür edeceğime bende Mehmet'e bağırmaya başlamıştım. '' Kendini ne sanıyor? Beni neden kurtarıyordu ki bıraksaydı da o kızı mahvetseydim. '' diye sinirle oraya buraya vuruyordum. Mehmet en son '' Seni kurtarmasaydım eğer uzaklaştırmasaydım şuan müdürün odasında atılmamak için zırlıyor olurdun o yüzden kes çeneni! '' demiş ve beni orada bırakıp gitmişti. Bir süre sakinleşmek için beklemiştim, sınıfa gittiğimde ise  Mehmet arka sırada oturmuş bir şeyler karalıyordu ve ben bütün bakışları umursamayarak onun yanına gitmiştim.Her ne kadar kendimi haklı olarak savunsamda Mehmet'e karşı, çocuksu davrandığımın farkındayım ama gel gör ki bunu asla dile getiremezdim. Hiç konuşmadan yanına oturmuştum oda bir şey dememişti. O günden sonrada zaten hep beraber oturduk. Ha başta konuşmak istemedi ama sonra oda dayanamadı ve barıştık. İşte Mehmet ile dostluğumuz böyle başladı. O günden sonra ne ben ne de Mehmet asla yalnız kalmadık.

Bütün dersler bitmiş ve ben resmen koşarak kütüphanenin yolunu tutmuştum. Hemen kütüphanede ilerleyerek kitabı aldım. Boş bir yer bulup oturdum ve kaldığım yeri açtım. İçinde bir kağıt parçası duruyordu. Önce kendi kağıdım sanmıştım. Ama anlaşılan bu kitabı okuyan tek ben değildim. Okuyan kişide bir not yazmış ve içinde unutmuş olduğunu düşünüyordum. İlk başta okumamam gerektiğini düşüyordum özel bir not olabilirdi sonuçta ama merakıma yenik düşüp notu okudum. Notta aynen şu yazıyordu...

Piraye Olmak VardıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin