"Sen yаnmаsаn, ben yаnmаsаm, biz yаnmаsаk nаsıl çıkаr kаrаnlıklаr аydınlığа..."
BALO GÜNÜ
Bu hafta içi diğer haftalardan biraz daha farklıydı. O gördüğüm çocuk ile defalarca karşılaşmış bir kerede konuşma fırsatım olmuştu. Mehmet o gün hastaneye gideceği için okula gelmemiş bende o yüzden kendi başıma sigara içmeye inerek en köşeye gitmiştim. Oda benim olduğum köşenin tam karşı tarafımdaydı. Bir süre beklemiş daha sonra bana doğru gelerek "Seni ilk defa tek görüyorum arkadaşın ile aranız mı bozuldu yoksa?" demişti. Ben bu ani soru ile afallamıştım ama sonra cümlemi toparlayıp '' Mehmet biraz rahatsız buğün gelmedi o yüzden tekim yani sıkıntı yok. " demiştim ama söylerken yanaklarım sanki alev alacaktı. O ise sadece gülümseyerek cevap vermişti.Sonrasında bir daha konuşmamıştık ama tenefüslerde karşılaşınca da başıyla selam vermişti. Hatta ismini de öğrenmiştim. İsmi Buğra'ymış.
Kütüphaneye ise sadece iki kere gidebilmiştim. İkisinde de önceden olduğu gibi sadece Nazım Hikmet'in sözleri olan not bulmuştum. Balo hakkında tek bir cümle bile yoktu. Belkide yazan kişi gelmekten vazgeçmiş o yüzden de balo hakkında bir şey yazmamıştı. Bende aynı şekilde sadece not yazarak bırakmıştım. Bu şekilde bir haftanın daha sonuna gelmiştik.Uzun zaman sonra cumartesi günüm sessiz geçiyordu. Sabahtan uyanıp kahvaltıdan sonra akşam giyeceğim kıyafetimi ayarlamak için dolabımın önüne geçtim.Diğer kızlar gibi elbise giymek yerine kot pantolon ve gömlek giymeye karar verip onları yatağımın üzerine koydum. Annem geçen bayram zorla aldırmıştı bu gömleği bana ve işte şimdi işe yaradığını düşünerek kendi kendime gülüyordum.
Balı için makyaj yapmayı sevmediğim için sadece parlatıcı ve siyah ojeyide sürdükten sonra tamamım diye düşünürken kapım çalınmıştı. Kapıyı açtığımda annem elinde siyah bir elbise ile öylece duruyordu. Ben ne olduğunu anlamadan odama girip elbiseyi özenle yatağımın üzerine koydu.Ben hala ne olduğunu anlamadan annemi izlerken:"Bu elbiseyi ben gençken babanla ilk beraber katıldığımız baloda giymiştim. Eğer birgün kızım olursa onun giyebilceğini hayal ederek sakladım.Eğer buğün bunu giyersen çok mutlu olurum. Biliyorum sen sevmezsin böyle kıyafetleri seni zorlamıyorum da ama fikrin değişirse diye bunu burada bırakıyorum." demiş ve odadan çıkmıştı. Ben ne yapacağımı bilemez bir vaziyette öylece kalmıştım. Annem ilk defa bir şey istemiş ve kararı bana bırakıp gitmişti. Bu duruma hiç alışık değildim çünkü bizim aramızda hep bir mesafe olurdu. Annem asla fikir danışmaz kendi karar verir sonra benim uygulamamı isterdi. Ama buğün durum tam tersiydi. Ve durum böyle olduğu içinde kendi içimde savaş vermem gerekiyordu. Ya kendi istediğimi giyip rahat olucaktım yada elbiseyi giyecektim ve annemle ilk defa yakınlaşıcaktık.
Zor olmuştu ama kararımı vermiştim. Elbiseyi giyecektim.Elbise uzun, siyah, balık tarzı, sırtı biraz açık, kalın askılı bir elbiseydi. Elbiseyi elime alınca direk bedenine baktım. Bir ihtimal olmazsa vicdanım rahat bir şekilde kendi istediğimi giyebilirdim. Ama maalesef elbisenin beden etiketi annemle bedenlerimizin aynı olduğunu gösteriyordu. Bu da demek oluyordu ki buğün bu elbise giyilecekti.Bunu kabullenip elbiseyi yatağımın üzerine geri koydum. Akşama daha vardı bu yüzden biraz kitap okuyup kendimi dinlemek istiyordum. Akşamki karmaşadan önce ruhumu ferahlatmam gerekiyordu. Çünkü böyle ortamları sevdiğim pek söylenemezdi. Daha çok sessizliği seven tiplerdendim.
Birkaç saat kitap okuduktan sonra hazırlanmam gerektiğini hatırlayıp aceleyle kitabımı masanın üzerine koydum . Mehmet beni almaya gelecekti ve eğer hazır olmazsam bir sürü şey söylemek ve kızacaktı. Bunu engellemek için hızlıca kalkıp önce saçlarımı yukarıdan sıkıca bağladım. Evet elbiseyi giyicektim ama kendimden de bir parça eklemem gerekiyor gibi hissediyordum. Beni yansıtan bir şey olmalıydı. Saçımı sprey ile sabitledikten sonra elbiseyi giymiştim.Altına düz siyah babetlerimi de giydiğine göre hazırdım.Kendimi acayip garip hissediyordum. Ayna karşısında daha fazla durmadım çünkü her an fikrim değişebilirdi ve daha şimdiden ter basmaya başlamıştı. Kendime "Eylül her genç kız gibi elbise giydin abartma bu kadar buğün herkes böyle olucak dikkat çekmiceksin bile merak etme." diye telkinde bulunuyorken dışarıdan gelen kapı sesi ile telkine son verip odamdan çıktım. Gelen Mehmet'ti. Her zamanki gibi balo yerine Mehmet'in abisi bırakacak dönüşte de yine o alıcaktı. Mehmet beni bu şekilde görünce birkaç saniye boyunca bakmış sonra:" Seni daha önce etekle bile görmemişken buğün elbise giymişsin ama yakışmış. " diye iltifat etmişti. Ben nazikçe teşekkür ederken gözlerim anneme kaymıştı. O da bana bakıyordu." Çok yakışmış Eylül. " demişti sadece. Ama ilk defa annemin gözleri dolu doluydu.Ve bu bana yeterdi. Biraz daha burada durursam ağlayacağım bildiğim için Mehmet'e " Hadi çıkalım geç kalıcaz. " demiş kendimi çoktan kapının dışına atmıştım.
Balo yerine geldiğimizde içeri girerken Mehmet koluma girmişti.Kendince bana sahip çıkıyordu. Gerçi kimsenin umrumda değildim bu yüzden de bu durum bana komik geliyordu ama ona herhangi bir şey söylemedim. Çünkü kabul etmeyeceğini biliyordum. Bu arada biz erken geldiğimizi zannederken herkesin çoktan gelip masalara yerleşmiş olduklarını gördük. Ben acaba hangi masaya otursak derken Mehmet çoktan beni bir masaya sürüklemeye başlamıştı. Kendi sınıf arkadaşlarımızın yerine sigara içerken tanıdığımız kişilerin olduğu masaya gelmiştik.Gözlerim direk ona takılmıştı.Masada Buğra da vardı. O karşısındaki oğlana gülerek bir şeyler anlatıyordu. Güldükçe de çukur gibi gamzesi daha çok ortaya çıkıyordu ve bu da benim ona daha çok bakmama neden oluyordu. Çabucak kendimi toparlayıp masada Mehmet'in yanına oturdum.İşte şimdi Buğra ile karşı karşıyaydık. Ben bakmak istemesemde kendime engel olamıyordum. O da fark etmiş olacak ki bana bakıp başıyla selam vermişti.Bende fark edilmenin utancıyla aynı şekilde selam verdim. Kafamı o an masanın altına sokup bu anı hiç yaşanmamış olmasını dinlemiştim ama onun yerine Mehmet bizi görmüş ve bana ona anlattığım ilk günkü sinirli yüz ifadesiyle bakıp sonra başını başka yöne çevirmişti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde hepimiz havuz kenarındaki açık alana geçmiştik. Elbisem ve bu kadar kalabalık ruhumu daraltıyordu. Yapmacık tavırlar, samimiyetsiz gülüşmeler yüksek sesle ne söylediği belli olmayan bir şarkı hepsi sanki beni boğmak için bir araya getirilmiş gibiydi. Gitmek istiyordum ama Mehmet masadaki oğlanlarla muhabbet ediyordu. Kendim sıkıldım diye bencillik edemezdim. Daha ne kadar sabredebilirim diye etrafıma bakınırken Buğra yanıma gelmişti. Herzaman ki gibi onu görünce kıpkırmızı kesilmiştim. Benimle hiç konuşmadan elime bir kağıt verip gitmişti. Kağıtta:
"Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya.''
yazıyordu. Nasıl ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piraye Olmak Vardı
ChickLitHer genç kız gibi Eylül de aşkı merak ediyordu. Onun aşka merakı daha çok küçükken babasının ona okuduğu Nazım Hikmet şiirleriyle başlamıştı.. Eğer birgün aşık olursa Piraye gibi olur muydu? İşte olay tam da burada başlıyordu: Nazım Hikmet 'in Piray...