Mutfak

346 145 5
                                    

'' Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin.''

Tüm gün boyunca adam akıllı konuşmamıştım. Ders bittiğinde ise sınıftan çabucak çıkıp kendimi çoktan kütüphane yoluna atmıştım. Yürürken yüzüme çarpan serinlik nefes almamı zorlaştırırken kendime gelmemi sağlıyordu.
Kütüphaneye geldiğimde günlerdir uzak kaldığım kitabımı aldım elime ve kendime hızlıca bir yer bulup yerleştim. Kitabın kapağını açtığımda iki gündür unuttuğum not bi anda aklıma düşüverdi. Şok içinde ikinci nota bakıyordum.

'' Sende uzaklığı; sende ben, imkânsızlığı seviyorum.''

Gene Nazım Hikmet'ten bir sözdü bu. Tekrar tekrar notu okudum. Kimdi bu?
Bu zamana kadar hoşlandığım beğendiğim çocuklar olmuştu ama hiç aşkı tatmamıştım. Mesela hiç çocukluk aşkım olmamıştı. Gönlüm hep Nazım gibi sevecek birini aramıştı . Öyle sıradan olmamalıydı yani seveceğim adam. Öncelikle edebiyat aşığı olmalıydı ki beraber şiir okuyabilmeliydik. Sonra nazik ve kibar bir adam olmalıydı. Ben onun yanındayken özel hissetmeliydim. Hep böyle birini bekledim. O yüzden de hiç sevgilim olmamıştı. Ama şimdi aldığım ikinci not ile değişik duygular içinde ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette sandalyede oturuyordum.
Ne yapıcaktım şimdi? Nota cevap vericek miydim yoksa görmezden mi gelicektim?
Buğün en yakınımın da başka çevresi olabilmesi ihtimali bile beni bu kadar etkilerken üstüne birde bu eklenmişti. Sonra tekrar nota döndüm. Kağıttaki not öyle derindi ki düşündükçe içine çeken bir araf gibiydi.
Yazanın Nazım Hikmet'i tanıyor olması bile beni meraklandırmaya yetmişti.
Kendi kendime '' Ya bu maceraya atılacak farklı şeyler yaşayacaksın yada görmezden gelip bir daha asla not yazmayacasın Eylül. '' dedim.
Belki de aradığım Nazım'ı bulmuştum. Belkide Piraye olmam için bir şanstı bu. Eğer denemezsem asla öğrenemezdim. Ve işte kararımı vermiştim.

'' Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik. ''

Kağıda yazıp ön kapağa koydum. Sonra tekrar kitabıma döndüm. Ben okudukça sanki ruhumdaki yaralar sarılıyor, yalnızlığıma ortak çıkıyordu.
Okudukça Piraye'ye daha çok hayran oluyordum. İki saatin geçtiğini telefonumun titremesi ile anladım. Mesaj tabi ki annemdendi: '' Neredesin? '' cevap vermeden önce bütün eşyalarımı toparlayıp kütüphaneden çıktım. Dışarıda sert bir rüzgar vardı. Sanki bütün öfkesini böyle çıkarıyordu. Bende rüzgarın ritmine uyup düşüncelere dalmakta geç kalmadım. Düşüncelerimle eve çoktan varmıştım. Anahtarımla kapıyı açtığımda içerden hiçbir ses gelmiyordu ama ışıklar açıktı. Demekki annem içerde televizyon izliyor babam da kitap okuyordu. Çünkü bir tek böyle zamanlarda evde ses olmazdı.
Eşyalarımı kapının önüne koyup hemen babamın yanına gittim. Beni edebiyatla tanıştıran kişi babamdı.İlk Nazım Hikmet şiiri okuyan, bana Piraye'ye tanıtan da babamdı. Öyle çok vakit geçiren baba kız gibi değildik ama onun kitaplarını okumama izin verir hatta bazen beraber okurduk.
Ben odaya girdiğim de babam Nazım Hikmet'in bir sözünü yüksek sesle okudu :''Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.'' bu sözünü defalarca kitaplarda okumuş ama babamdan hiç duymamıştım ve sonra babam: '' Yaşlandım. '' demiş ve susmuştu. Tek bir kelime yetmişti.İçindeki zehri tek kelime ile bana akıtmış ve  rahatlamıştı. Bana bırakmıştı anlamam gerekeni. İşte onun için bu kadar kolaydı. Kendi söyleceğini söylemişti nasılsa onun için başka birşey önemli değildi.
Bunun üzerine odada daha fazla duramadım. Kaldıramadı küçük yüreğim. Ne demekti bu? O kadar mı uzaklaşmışlardı.Ben  olmasaydım sanırım  evlilikleri çoktan bitmiş olurdu. Ve bu durum ikisine iyi gelirdi sanırım. Bu yüzden var olma yüküm ağır geliyordu . Daha ne kadar taşıyabileceğimi kendim bile bilmez bir vaziyette odama kapanmış her zaman yaptığım gibi olayın üzerini kapatmıştım.Gecenin hüznü içime işlerken kendimi yatağıma bırakmıştım.

Sabah uyandığım mutfaktan sesler geliyordu. Annem birine sanki bişeyler anlatıyordu. Ve anlattığı kişi babam olmazdı. Çünkü uzun zaman önce konuşmayı bırakıp sadece kavga ederlerdi. Uyku sersemliğiyle odamdan çıktım. Mutfaktaki kişi...

Piraye Olmak VardıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin