Jisung gözlerini açtığında yatağındaydı. Pencereden gelen güneş ışığı gözlerine yansırken mırıldanarak yüzünü yastığa gömdü ve hala daha uyku için yalvaran gözlerini geri yumdu. Gelen "Günaydın~" sesi ile tekrar araladı. Sesin sahibi olan Minho pencerenin önünde ayaklarını kendine çekmiş oturuyordu. Mırıldanarak başını kaldırdı Jisung. Minik elleri ile gözlerini ovaladı
"Günaydın"
Esneyerek gerindi. Minho pencerenin önünden inerek Jisung'un yanına geldi
"Yemek saatleri ne?"
"Sabah 7, öğlen 12, akşam 7"
Minho duvar saatine baktı. "Yarım saat var. Gidip yüzümüzü yıkayalım"
Jisung başıyla onaylayarak yataktan indi. Önden ilerleyen Minho'nun yanına koşturup elinden tuttu. Kendisine utangaç gözlerle bakan küçük çocuğa bakıp gülümsedi ve elini iyice kavradı
Banyodaki aynanın karşısına geçip birlikte dişlerini fırçaladılar. Ikisinin mutlu kıkırtıları ve sevimli görüntüleri gerçek bir abi kardeş ilişkileri olduğunu düşündürtebilirdi
Yüzlerini de yıkadıktan sonra banyodan çıktılar. Jisung Minho'ya vurup "Ebesin!" dedi ve odasına doğru kahkaha atarak koştu. Minho gülümseyerek peşinden gitti ve Jisung odaya girmek üzereyken onu yakalayarak havaya kaldırdı
"Sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyorsun!?" Omzundaki Jisung gülerken Minho'nun ellerinden kurtulmak için tekmeler savuruyordu
İkisinin de enerjisi ve ruh hali yerindeydi. Mutlulardı. Sadece bir gün içinde kaynaşmışlardı. Arada bir güven bağı olduğu söylenemezdi ama. Jisung için Minho şu anda sadece bir oyun arkadaşıydı. Minho için Jisung'sa işi gereği uğraşması gereken sevimli bir çocuk
Pijamalarını değiştirip günlük kıyafetlerini giyindikten sonra aşağıya indiler. Geniş salonda hizmetliler koşturuyordu. Saat hala 7 olmamıştı ve onlarda masayı hazırlıyordu
Televizyonun karşısındaki koltuğa geçerek usluca oturdular. Jisung televizyonu açıp ayaklarını sallayarak ekrandaki çizgifilmi izledi
Az sonra Han Bey de gelmişti. Masanın yanından usulca geçmiş ve koltukta oturan ikiliye doğru adımlamıștı
Jisung görüş açısına giren babası ile gülümseyerek yerinde doğruldu "Günaydın, baba"
Han Bey hemen yandaki koltuğa geçerken "Günaydın" dedi. Minho'da araya kaynayarak "Günaydın demişti
Masa hazırlanana kadar birlikte çizgi filmi izlediler. Han Bey yine tuhaf bir şekilde mutlu görünüyordu. Sanki çizgi film izlemekten mutlu gibiydi
Yemekler hazır olunca yemeğe geçtiler. Bayan Han da gelmişti. Birlikte mutlu bir kahvaltı yaptılar. Jisung yine susmak bilmemiști
Yemeğin ardından dışarıdaki çardağa geçtiler. Bayan Han ve Han Bey konuşurken Jisung ve Minho bahçede koşturuyordu
"Bugün ne yapacaksın?"
"Toplantım var" Bayan Han basitçe başını salladı. Bugün hafta sonu olduğu için eşinin evde kalacağını düşünmüştü
"Minho'yu da alıp alışveriş merkezine gitmeye ne dersin?" Han Bey'in ani teklifi ile gözlerini oyun oynayan çocuklardan ayırdı
"Pek kıyafeti yok. Burada kalacaksa daha birçok ihtiyacı da olacak"
Bayan Han'ın gözleri parladı "Boş odayı Minho için hazırlayabilir miyim?" sevinçle ellerini birleştirdi. Ev dizayn etmeyi çok seviyordu. Yeni bir oda hazırlama fikri onu deliye çeviriyordu
"Hayır. O odayı Jisung için bekletiyorum. Ikisinin birlikte kalması daha iyi"
Üzülerek birleştirdiği ellerini ayırdı. Yine de mutluydu. Minho için bir sürü kıyafet seçecekti
__________________
"Burada bekleyin, şuraya da uğrayıp geliyorum"
"Çabuk!"
Minho ve Jisung bıkkınlık ile kendilerini banklardan birisine attı. Alışveriş merkezinin altını üstüne getirmişlerdi ve tonla kıyafet almışlardı. Minho'nun bütün günü kıyafet denemekle, Jisung'un ise sıkılarak ayakta beklemekle geçmişti. Ikisi de isyan edince Bayan Han bu sefer de kendisine kıyafet almaya başlamıştı. Çocuklar artık oraya da gitmek istememiş ve dışarıda onu bekleme kararı almıştı
Yanlarında 3 tane koruma vardı. Onlar adına kötü hissetmişti Minho. O ve Jisung bu kadarına bile dayanamazken adamlar bütün günü böyle geçiriyordu. Ayrıca bütün poşetleri onlar taşıyacaktı
Onlar bankta otururken yanlarında dikilmiş korumaya baktı Minho. Uzun boylu adam ile göz göze geldiğinde gülümseyerek kenara kaydı. Eliyle yanına vurduktan kısa bir süre sonra adam yanına oturmuştu
Jisung can sıkıntısı ile etrafını izlerken başını Minho'ya çevirmiş ve yanındaki adamı görmesiyle kaşlarını çatmıștı. Minho'nun üstünden uzanarak adamı ittirdi
"Git!"
Minho şaşkınlıkla neredeyse kucağında duran Jisung'a baktı. Adamı zorla ittirdi ve oturduğu yerden kaldırdı. Sinirle bir eliyle adamı işaret etti ve "Git buradan!" diye çıkıştı. Adam sessizce birkaç metre geriye gitmişti. Jisung adama kötü kötü baktı ve önüne döndü
Minho bir adama birde Jisung'a baktı. Han Bey Jisung'un korumaları sevmediğini söylemişti ama bu kadarını beklemiyordu. Adam hiçbir şey yapmamış sadece yanlarına oturmuştu
"Neden gitmesini istedin?"
"Çünkü hepsi kötü!"
Kafası karışmış halde etrafına bakındı Minho
Korumalar neden kötü olsun ki?Ayrıca aslında kendisi de bir korumaydı
Görüş açısına giren Bayan Han ve çantaları taşıyan korumalar ile yerinden kalktı. Jisung ile onları takip ederek eve döndüler
__________________
"Jisung neden korumaları sevmiyor?"
"Bilmiyorum"
Han Bey bıkkınlık ile nefesini verdi. Jisung korumaları neden sevmediğini söylemiyordu. Sadece sevmiyordu işte
Minho'ya güvendikçe ona söyleyecekti büyük ihtimal ama henüz zamanı değildi
__________________
Kısa bir bölüm yazdım. Bundan sonraki kısımları belirli yaş aralıkları ile anlatırım büyük ihtimal
Birde ben Death Game deki yaşlarını 27 25 yapmıştım diye hatırlıyordum aq meğer 19 a 21 yapmışım DMSMSMSMMSMX girip düzeltmem lazım onu da
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Past // MinSung (DG)
FanfictionLet's Play a Death Game kitabındaki Minho ve Jisung karakterlerinin geçmişlerini anlatan yan kitaptır. Spoi yememek için önce birinci kitabı okuyunuz Her şey Minho'nun içinde bir huzursuzluğa sebep olan o adamın gelmesiyle başladı...