Gözlerini aya odaklayarak derin bir iç çekti Minho. Tıpkı ayın geceyi aydınlattığı gibi Minho'nun hayatını da aydınlatacak bir şeye ihtiyacı vardı. Mutlu olmak istiyordu. Hayatını yaşamak istiyordu. En azından yaşıyor olduğunu hissetmek istiyordu. Ama bunlar imkansız şeylerdi
Minho için gidilecek sadece iki yol vardı
Ya o eve dönecek ve kardeşlerini korumaya çalışırken babasıyla uğraşacak, eğitimine yıllar boyu devam edecekti, ya da Han Bey'in evinde kalacak ve Jisung yaşadığı sürece bir robot olacaktı
İki şıkkı karşılaştırdığında hangisini seçmesi gerektiği çok barizdi. Gerçi Minho'nun seçim hakkı bile yoktu. Bu konuyu neden kafaya taktıysa?
Ama düşünmeden edemiyordu. Kardeşleri ne haldeydi? Babası Minhyuk'a çok yükleniyor muydu? Minki o ağır eğitimlere başlamış mıydı? Hyunjin hala yaşıyor muydu...? Peki ya yeni doğan küçük kardeşi? Tanrım daha adı bile yoktu. Acaba adını ne koyacaklardı
Derin bir iç çekiş sesi odada yankılandı. Gözlerini parlayan aydan alıp yatağında mışıl mışıl uyuyan Jisung'a odakladı
Keşke Minho'da onun gibi uyuyabilseydi
Üst kata çıkmaktan ölesiye korkuyordu. Merdivenlere tutunduğu an başının döndüğünü hissediyordu ve vazgeçiyordu çıkmaktan
Bu eve geleli 5 gün olmuştu ve Minho ilk 3 gün uyumamıș, 4.gün Jisung'la oyun oynarken uyuyakalmıştı. 5.günde ara ara uyuyakalmış ve sıçrayarak geri uyanmıştı
Tanıdık bir histi. Ormanda geçirdiği gecelerde böyle uyurdu. Tetikte olduğu için duyduğu her seste geri uyanırdı. Şimdi yaşadığı bu büyük ormanda saldırılarından korunmak için uyuyamadığı şey vahşi bir hayvan değil Jisung'du
Melek gibi görünen çocuğa bakarken gülmeden edemedi. Uyurken çok masum görünüyordu ama uyanınca tam bir canavar oluyordu
Gözlerinin kapanmak için yalvardığını fark edince minik elleriyle gözlerini ovaladı. Etrafına bakındı ve gördüğü uzun bir hırkayı alıp camın önünde oturduğu mermere serdi. Üzerine kıvrılarak ayı izlerken birazcık olsun uyuyabilmeyi diledi
Biraz imkansız gibiydi
Çünkü farkındaydı
Minho'nun ayı izlediği gibi dışarıdan birisi onu izliyordu
__________________
"Jisung seni çok mu yoruyor?"
"Hayır efendim"
Han Bey kaşını kaldırırak Minho'yu süzdü. 7 yaşındaki bir çocuk olmasına rağmen gözaltıları oluşmuştu
"Sorun ne o zaman?"
"Bir sorun mu var, efendim?"
Gerçekten farkında değil gibiydi. Gözlerini kırpıştırarak masum bakışlar attı
"Uykusuz gibisin"
Açık ağzıyla etrafına bakındı ve yutkundu
"Pek... Uyuyamıyorum"
"Neden? Yatak rahat mı değil?"
"Hayır şey..." gözlerini etrafta gezdirdi "Birisinin beni izlediğini hissediyorum"
Yalan değildi
Pekala uyuyamamasında yatağın da etkisi vardı ama Minho huzursuzdu. Etrafındaki korumalara alışmıştı ve onların varlığı artık rahatsız edici değildi
Başka bir şey vardı. Birisi onu sadece geceleri Jisung uyurken izliyordu
"Korumalardan mı rahatsız oluyorsun?"
"Hayır, onlar değil"
Yaşadığı o tuhaf durumu Han Bey'e anlattı. İnsanları panik etmeyi ve korkutmayı sevmezdi ama önlem almak daha iyiydi
"Pekala. Korumaları arttıracağım"
Eğilerek "Teşekkür ederim" dedi. Odadan çıkıp koltukta tek başına oturmuş sıkıntıyla ayaklarını sallayan Jisung'un yanına gitti
"Sıkıldın mı?"
"Evet!!" gülümseyerek bahçeyi gösterdi
"Dışarı çıkalım mı?"
"Annem esmerleșirsin, olmaz dedi"
"Çardakta oturursak bir şey olmaz"
"Olmaz mı?" gözleri parlarken sorduğu soruya gülümsedi Minho "Olmaz"
"O zaman çıkalım~!" heyecanla koltuktan indi ve Minho'yu beklemeden koşarak dışarı çıktı. Minho güldü ve peşinden gitti
Onlar çardakta kendilerince oynarken Bayan Han yanlarına geldi
"Bu kadar oyun yeter, afacanlar" ikisinin de karşılarına geçip eğildi
"Bugün babanız sizi çok önemli bir yere götürecek"
Jisung heyecanla "Nereye, nereye?" dedi
"Baloya~"
"Nee!?" Jisung'un saniyesinde yüzü düştü ve Minho'nun arkasına geçip saklandı
"Hayır! Istemiyorum ben!"
"Ama sana yeni bir takım elbise almıştım, Jisung!"
"Istemiyorum! Bana yine o aşırı rahatsız kıyafetleri giydireceksin!"
Bayan Han ayağa kalkarak ellerini beline koydu. Jisung'a gözlerini kısarak baktı
"Minho sen geliyorsun, değil mi!?"
Bayan Han'ın imalı sorusu üzerine Minho uslu bir çocuk olmaya karar verdi
"Evet~ Ben geliyorum"
Jisung ikisine bakıp inat ederek "Ben gelmeyeceğim!" dedi
Bayan Han Minho'ya elini uzattı ve onu kendisine çekip ilerlemeye başladı
"Gel biz gidelim Minho. Jisung da evde tek kalsın!"
Jisung duyduğu ile koşarak peşlerinden gitti ve Minho'nun elinden tutup kendine çekti
"Hayır! Minho abi gitme!"
Kendisine yalvaran gözlerle bakan Jisung'u görünce içi gitti Minho'nun. Gitmiyorum demek ve onunla kalmak istedi
"Minho gelmek zorunda, Jisung. Babanın arkadaşları Minho'yla tanışmak istiyor"
Yerinde zıplayarak "Amaa~" dedi. Kollarını Minho'ya sarıp gitmesini engellemeye çalıştı
"Sen de gel Jisung" eğilerek Jisung'la aynı boya geldi "Gelirsen gece sana kitap okurum"
"Tamam!!" sevinçle Minho'nun boynuna atladı. Minho da gülerek kollarını sardı ona. Bayan Han ikisinin ilişkisi karşısında gülümsemeden edemedi
Artık iki oğlu vardı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Past // MinSung (DG)
FanfictionLet's Play a Death Game kitabındaki Minho ve Jisung karakterlerinin geçmişlerini anlatan yan kitaptır. Spoi yememek için önce birinci kitabı okuyunuz Her şey Minho'nun içinde bir huzursuzluğa sebep olan o adamın gelmesiyle başladı...