(29)

887 154 80
                                    

Kasadaki işlemlerini tamamlayıp adama gülümseyerek fişini uzattı Minho. Adamın yanındaki sevgilisinin kendisini alıcı gözle süzdüğünün farkındaydı ama pek oralı olmadı. Çıkışa ilerleyen çiftin ardından "Yine bekleriz~" dedi sadece.

Arkasına yaslanıp iç çekti. Kenara koyduğu kahvesinden bir yudum aldı. Jisung bugün sınavı olduğu için kafede yoktu ve kasa boşta kaldığı için onun yerine Minho ilgileniyordu. Jisung'u tebrik ediyordu bu yönde, kasada olmak aşırı sıkıcıydı çünkü. Garsonluk yapıp oradan oraya koşușturmak daha cazip geliyordu Minho'ya.

Tek eliyle gözlerini ovalayıp tekrar kahvesini içti. Bütün bir haftada toplam 7 saat anca uyumuştu ama yapacakları hiç bitmiyordu. Han Bey sanki Minho ile dalga geçiyordu, ikinci bir kafeyi daha Minho'nun sorumluluğuna vermişti ve iki kafede şehrin farklı uçlarındaydı. Arada gidip gelirken geçirdiği sürede birçok şey yapabilirdi halbuki.

Nefesini verdiğinde yeni bir müşterinin içeri girdiğini gördü. Siyah saçları, dolgun dudakları ve sert bir mizacı var gibi duran adam masalara ilerlemek yerine doğruca kasaya geldi. Minho'nun karşısına geçip kibarca "Bakar mısınız?" dedi "Dün buraya gelmiştim de sanırım kitabımı burada unuttum."

Dün Minho kağıtlarla uğraşmaktan odasından dışarı adımını bile atmamıștı. Yine de "Bekleyin lütfen" dedi ve yerinden kalkıp personel odasına gitti. Dolabın üzerine bıraktıkları kayıp eşya kutusunu kucaklayıp geri geldi. Tezgahın üstünden karşısındaki adama uzatıp kitabını aramasına yardım etti. Eşyalarını unutup giden çok fazla kişi oluyordu, kutunun ne zaman bu kadar dolduğunu bile bilmiyordu Minho.

Eline aldığı test kitabına baktı. Tam olarak hangi tür kitap aradığını bilmiyordu ama kitabın kapağına yazılmıș isim dikkatini çekti.

"Hwang Hyunjin..?"

Adının söylenmesi ile direkt başını kaldırdı adam. Bir Minho'nun boş bakışlarına bir de elindeki kendi kitabına bakıp "Evet, benim" dedi. Yarım ağız gülümseyip kitaba uzandı ama kitabı geri çekti Minho. Şüphe ile gözlerine baktı.

Hyunjin miydi? Minho'nun kardeşi olan Hyunjin?

"Bir şey mi oldu?" dedi kaşlarını çatarken. Bir şey olacağından korkmuş gibi arkaya doğru bir adım attı.

"Kangdae diye birisini tanıyor musunuz?"

O lanetli ismi duyar duymaz tüyleri ürperdi Hyunjin'in. Omuzları dikleșirken kaşları çatıldı.

Yüzündeki ifade Minho için yeterli cevabı veriyordu. Bakışlarını kaçırıp kitaba bakarken yandan güldü "Seni tekrar görmek güzel"

Kitabı Hyunjin'e uzattı. Kitabı aldı Hyunjin ama bakışlarını Minho'dan ayırmıyordu. Hala anlamamıștı onun kim olduğunu. Minho eskiye göre çok farklı görünüyordu çünkü. Uzun, yapılı, düzgün giyinimli, daha olgun yüz hatlarına sahip birisi olmuştu ama Hyunjin sanki hiç büyümemiști. Yüzünde ciddi ve korkmadığını belirten bir ifade vardı ama Minho'nun gözünde ilk tanıştığı andaki o ürkek çocuktu hala.

Göğsündeki isim kartını yerinden çıkardı Minho. Soyismi kapatarak Hyunjin'e gösterdi. Bir isme bir Minho'ya baktıktan sonra büyümüş gözlerle geriye gitti "Hadi canım!" eliyle ağzını kapatıp Minho'yu inceledi ama birden gülmeye başladı. Birkaç saniye önce somurtan yüzüne bir anda gülümsemesi yayıldı. Kocaman sırıtıp "İnanamıyorum!" dedi.

Elini uzatan Minho'nun elinden tutup tezgahın üstünden yapabildiği kadarıyla sarıldı ona. Yıllar sonra Minho'nun yüzünde gerçekten samimi olan bir gülümseme görebilirdiniz o an.

Kardeşi geri çekilip de hala daha gülmeye devam ederken isim kartını tekrar göğsüne taktı. Soyismi görünce "Han?" diye sordu Hyunjin.

"Beni verdikleri aile işte" dedi önemsiz bir şeyden bahsediyormuș gibi. Kaşlarını kaldırıp "Hala mı o görevi yapıyorsun?" diye sordu Hyunjin de. Başını salladıktan sonra etrafına bakındı Minho. Dudağını kemirdi.

"İşim 1 saate bitecek. Biraz bekleyebilir misin?"

Büyük bir coşkuyla "Tabiki!" dedi Hyunjin. Yeni müşteriyi görünce ona el sallayan Minho'ya baş selamı verdi ve köşede bir masaya geçti.

1 saat sonra işi bitmişti Minho'nun. Masada tek başına oturmuş test çözen Hyunjin'in yanına gidip onunla birlikte üst kata çıktı. Müdür odasına girip koltuklara kuruldular. Masanın üzerindeki isim tabelasına bakarken "Müdür sen misin?" diye hayretle sordu Hyunjin.

Tırnak işareti yapıp "Eğitim" dedi Minho. Han Bey ve onun saçmalıklarıydı işte.

Uzun zamandır görüşemeyen iki kardeş uzun uzun sohbet etmeye başladılar. Konuşacak çok şey birikmişti. Minho'nun hayatı içinde birçok şey barındırmasına rağmen monotondu aslında. Basit haliyle anlatıp geçti. Kardeşinin ilk kez küfrettiğine de şahit olmuştu böylece.

Hyunjin ise birbiriyle aynı olan iki gün yaşayamıyordu. Hayatı oradan oraya koşturmakla geçmişti. Annesinin de ölümünden sonra gidecek kimsesi yoktu ama sokak çocuklarıyla yaşamıştı bir müddet. Bazen çalmak ve kaçmak zorunda kalmıştı ama bir şekilde hayata tutunmuştu. Kendi imkanları ile okula yazılmış ama bir ailenin eksikliğini de her zaman çekmişti.

Şimdi 17 yaşındaydı ve üniversite için hazırlanıyordu. Notları iyiydi ve Seoul'deki harika bir üniversiteyi tam burslu okumak vardı hedefinde.

Onu dinlerken gülümsüyordu Minho. Kardeşinin fiziksel açıdan hiçbir zaman güçlü olmadığını biliyordu ama zeki olduğunun farkındaydı, akıllıydı. Uzun zaman sonra karşılaştıktan sonra böyle şeyler öğrenmek gururunu bile okşamıștı.

Hyunjin'e maddi açıdan yardımcı olmayı çok isterdi ancak sahip olduğu zenginliğin bir kuruşunda bile hakkı yoktu.

Çıkış saatinin geldiğini fark edince ayaklandı Minho. Eve sadece bir dakika bile geç giderse neler olacağını tahmin edemiyordu.

Hyunjin'le birlikte dışarı çıkarken telefon numaralarını aldılar.

İyi gelmişti o gün. Boktan hayatında güzel şeyler de olabileceğini fark etmişti Minho.

Ama birkaç yıl sonra Jisung için Hyunjin'den vazgeçmesi gerektiğinin ve kardeşinin ondan nefret etmesine sebep olacağının farkında değildi.

__________________

Düşünüyordum da bu kitap 32 bölüm falan anca olabilir. Uzatacak bir seylerim olsa 35 e çıkaracam ama şu an aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sonraki bölüme oyunun öncesini anlatırım.

Past // MinSung (DG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin