Keyifli okumalar dilerim. 🍁🍁
~Solan güller yeşermiş gibi, kırılan umutlar onarılmış gibi, kuruyan diller umut bulup sözleri döküyormuş gibi bir gündü bugün.
Ulu ortada ne varsa herşeyi savururdu kızgın rüzgar. Öyle güzel esiyorduki kızın uzun saçları ordan oraya savruluyor, birbirine dolaşmış saçlar yerini kızın yüzünde bırakıyordu. İki kolunu erkeğin ince beline sarmış olan kız ve kızın canını acıtmayacak şekilde sağ elini kızın yüzündeki saçlara atıp usulca kulak arkasına yerleştiren genç mutluluk içerisindeydiler. Yüzündeki tatlı gülüşüyle, genç erkeğe bakıyordu. Genç, karşısında duran kızı, bronz teni ve yüzüne çizilmiş gibi duran kahverengi gözlerine bakıyordu. Gözlerindeki kirpikleri uzun bir ipin kıvrık şekli gibi gözlerini tamamlıyordu. Uzun doğal renkte duran saçları pamuk gibi yumuşacıktı. Mizgin görkemli bir güzelliğe sahip değildi fakat sevdiği adamın gözünde çok güzel bir kızdı. Buda, her insanın duygusunu ön plana çıkaranı ve gözünde hoş görüneni sevip beğenmesi gibiydi. Çocukluklarında bile kırılmayan bir zincir gibi kuvetli bağları vardı ikilinin. Çocukluklarında bile birbirlerinin elini tutup, koca bir gülüşe sahip olmaları bugünün göstergesi oluyordu. Genç kız ise kafasını göğsüne koyduğu gençi, deliler gibi seviyordu. Kendi gözlerinin aynası gibiydi gencin göz rengi. Tıpkı onun gözleri gibi parıldayan kahverengimsi bir göze sahipti. İnce, uzun boylu , saf temiz bakan bir gençti. Genç o kadar çok seviyordu ki Mizgin'i, kızın o ince beline ellerini bağdaştırıp, sımsıkı sarmak istiyordu. Onu kollarının arasına almış tüm dünyanın kötülüğünden, nefsinden korumak istiyor, bunu yapmakta onun hayat amacına dönüşmüştü. Kızın yüzünü avuçlarına alıp, gülümsedi. Sonra alnına hafif bir öpücük kondurdu. Bu genç, bu kızın görünüşünden tek değil ruhuna dokundurduğu hava ve elle tutulmayan kokusuna tutulmuştu.İçi içine sığmayan Mizgin;
" Sevgilim. Seni çok özledim." diyip sıkıca sarıldı
"Bende özledim papatyam." diyip ona karşılık verdi genç
Yüzüne dokunan mahsum bakış ve alt dudağının bükülmesi gencin çok hoşuna gidiyordu.
"Yine ne oldu. " dedi genç tatlı kıza bakarak
"Ne zaman istemeye geleceksin? Bizim buraları biliyorsun laf söz olmadan kavuşalım birbirimize." dedi
Genç birkaç adım ötede duran sandalyeyi işaret edip;
"Oturalım mı?" dediSandalyede oturup girdi konuya genç.
"En az bende senin kadar istiyorum. Olanları duydun ortalık sakinleşince babamla konuşacağım. Şimdi bir derdini iki etmiyeyim adamın. Olur mu?" dedi elini tutarak"Peki olur ne olursa olsun bekliyeceğim."dedi
Endişeli bir ifadeye bürünen yüzü hızla konuşmasına neden oldu.
" Konağa geç kalmamam lazım. Çarşı niyetine çıktım. Yokluğum fark edilmeden gitmem lazım. "dedi ve olduğu yerden kalkıp gencin yanağına bir öpücük kondurup mutlulukla koştu." Dikkat et kendine " demesiyle yetindi genç
Mizgin ve genç birbirlerini çok seviyorlar. İki bağlı zincir gibi sıkı bir ilişkileri var. Ne kadar imkansız gibi dursada evlenmeleri, onlar hiçbir zaman çabalamaktan vazgeçmediler. Çocukluklarındaki zinciri her geçen gün daha çok sağlamlaştırıyorlardı.
****
Soyluyor Konağında konuşulan konu ne kadar Dilhun'u ilgilendirsede o odasından çıkmıyor olacaklara boyun eğiyordu. Sırf anne ve babası üzülmesin diye rezillik çıkmasın diye ağzına bant yapıştırır gibi konuşmuyordu. Onu yakan ateş alevlenmeyi bırakmıştı. Huzur mutluluk vardı şimdi. Heleki Ateş'in Belfü ile evlendiğini duyduğu an kalbi ateşten çıkıp huzura yakalanmışçasına huzur hissiyatı veriyordu. Kapının eşiğinde duran hizmetlinin kızı olan Emine'yi gördü. Gülümseyip gel içeri dedi Dilhun. Emine Dilhun'u çok seviyordu. Annesi bu konakta çalışmaya başlayınca hemen hemen aynı yaştaydılar ikisi. Dilhun'un temiz kalpli merhametli olduğunu çok iyi biliyordu. Odaya girip yatağın üzerinde iki bacaklarını büklüm eden Dilhun'un yanına oturdu. Ellerinden tutup sevdiğini hisedercesine sıktı.