13.BÖLÜM

406 165 145
                                    

Keyifli okumalar dilerim 🌺🌺

Doktor odaya gelmişti. Dilhun'nun iyi olup olmadığını kontrol ediyordu. Dilhun'a yaklaşıp
"Geçmiş olsun. Kendini iyi hissediyorsan seni göndereceğim." dedi

Yorgunluğu yüzünden beli olan Dilhun "Evet iyiyim ben."dedi

"Peki tekrardan geçmiş olsun."

" Çok sağol" dedi Heja Xanım gülümseyerek

Dilhun'un koluna giren Heja Xanım arabaya kadar yürüdü. Heja Xanım, Behram Bey, Dilhun ve Ateş arabaya girdiler. Hasan Ağa ise işim var diyip gitmişti. Bi yarım saatlik yol Soylular Konağının önünde son buldu. Ateş onları içeri uğurlayıp eve doğru yol aldı. Dilhun kendi odasında uzanıyordu. Ablasının odasını tıklayıp içeri girdi. Dilhun yatağından doğrulup kapıya baktı. Gelen kardeşiydi.
"Abla iyi misin?"diyip kucakladı ablasını

Çok özlemişti ablasını sımsıkıca sarıldı. Anlat dedi ne oldu ne oluyor abla? Neden hastanedeydin?" dedi üzgün bir yüz ifadesiyle
Dilhun erkek kardeşinin başını okşayıp ;
"Merak etme iyiyim ben. Sakın ablanı kötü bilme! Sadece ben bu evliliği istemiyorum yapamadım olmadı. dedi sulanan gözleriyle

" Abla üzme kendini doğrusunu yapmışsın sen istemeyerek geçiremezdin bu evliliği. Güzel yürümezdi zaten bu evlilik. " dedi elini tutup ablasına güç verircesine sıkarken

"Canım benim." diyip sarıldı kardeşine

Çok özlemişti odasını Dilhun. Kafasını koyduğu yastığını, odasının kokusunu, her gün pencereden
gökyüzüne baktığı, uçan kuşları çok özlemişti. Bu dört duvar arasında neler yaşamıştı Dilhun. Acısını, sevincini, öfkesini herşeyi bu odada yaşamıştı. Bağlıydı bu odaya buradaki huzuru hiçbir yerde bulmuyordu. Banyoya girip rahat bir duş aldı. Sonra bavulunu açıp içinden, bileğine kadar inen kırık beyaz tonlarında bir elbise, bel kısmına kadar dar, ondan sonrası hafif bol ve eteğin aşağısına kadar kahverengi düğmüleri vardı . Kolu ise kol bileğine kadar uzundu. Eline alıp baktı. Sonra yine bavula koyup çekmecesi de duran pijamasını giydi üzerine boğazlı bir kazak giyip, bavulunda duran defteri çıkartıp, yatağına uzandı. Elindeki defter, dün gece Asaf'ın ona verdiği defterdi. Açıp okumak istedi. Heyecanlıydı Dilhun. Dudağında ki gülüş mutluluğu sergiliyordu. Sayfayı açtı Dilhun, defterin kendi has kokusu yüzüne çarptı. Gözlerini kapatıp kokuyu içine çekti. Sabırsızlıkla okumaya koyuldu.

Sayfada ;

BU GECEDE DÜŞTÜN DİLİME
İçimde uçuşan kuşlar ayazda donmaya başlıyor.
Ya hüzün gelmezse
Mutluluğa kavuşmazsa
O kuşlar ayazda donup öleceklerdi.

Ruhunu okşamadan
Sana sevgimi anlatmadan
Aşkımı sana kanıtlamadan
Seni dizimde uyutup
Ellerimi saçlarının arasına alıp oynamadan
Nereye gidiyorsun hüznüm.

Kalbimde saklı hüznüm
Gönlüme düşüp, acımı dindiren hüznüm
Bu gecede sözcükler dolandı dilime
Bu gecede yazdı seni kalemim

Hüzün olmaktan çıkıp mutluluğa sarılırsan
Şahidim olsun Şanlıurfa hüznü unutturup,
Yeni bir hayat sunacağım kapına.

Gece gökyüzünü hapsalan yıldızlardan en parlağını alıp,
İsmini sen koyacağım
Bir gün unutursam seni Şanlıurfa her gece düşürsün seni dilime diye

Yazıyordu.

Her bir kelimede aşkı hissediyordu Dilhun. Öyle saf öyle temiz seviyordu ki Asaf onu, işin içinde ölüm dahi olsa savaşırdı yine. O masumluğu, merhametliği yüzünde görmüştü Dilhun. Neden bilmiyordu Dilhun lakin onu gördüğü andan itibaren güvenmişti ona. Kolay kolay güven olmaz derler ama Dilhun'un güveni hiç bilinmedik bir şekilde gerçekleşmişti. Gözlerini şiire dikmiş, gözlerinin önüne gelen Asaf'ın yüzüne bakıyordu. Yüzündeki tebessümü ve kalbinin hızla atışı dıştan görülüyordu. Bedenine huzur işleyen bu his neydi? Alıp götürmüştü onu başka diyarlara.
"Ne oluyor sana Dilhun kendine gel. " diyip silkelendi. Ama onu düşünmeden de edemiyordu. "Ya o olmazsa ben belki şuan Ateş'in yanında, Kaleli Konağında olacaktım."dedi
Yüzüne dokunan tebessüm onu dünyanın en mutlu insanı etmiş gibiydi. Defteri kapatıp, yastığın altına koyup, elini üzerinde bıraktı. Gözlerini kapatıp, yorgun bedenini dinlendirircesine uykuya teslim etti.

******
***

Odanın kapısı, penceresi sımsıkı kapalı içi sıcaktı.
Beynini kemiren düşünceler baş ağrısına sebep olmuştu. Odun sobasının karşısında duran sedirin üzerinde bedenini yatırıp, düşüncelerini yeniliyordu. Özlem dolu kalbi mutlulukla dolmuştu. İçinin ısısı yüzünü kızartmış, güzel bir gülüşe neden oluyordu. Dilhun'nun mahsum yüzünü gözlerinin önüne getirdi. Gün gün artıyordu ona olan özlemi. Gözlerini iki defa üst üste kırptı. Yüzüne büyük bir tebessüm alıp, derince bir hayale revan ediyordu. Bu geceyi Dilhun'la baş başa geçirmeyi istiyor, başını Dilhun'nun omzuna dayayıp saatlerce onu izlemek ve dinlemek istiyordu. Sanki büyülü bir serüvendi bu. Mahsumluğuyla kendini bu kalbe hapsetmişti. Asaf'ın içine öyle bir sevinç hisi doldu ki, mutluluktan havalara uçmak istiyordu. Sanki bu hayali gerçek veya gerçek olacakmış gibi bir hisse kapılmıştı. İki üç gündür yaşananların gerçek mi hayal mi olduğunu kavramaya çalışıyordu çünkü 5 senedir hayal bile edemediği olaylar gerçekleşiyordu. Kalbine kazıdığı hüznü kendi kendine, gün artıkça, oda onu o kadar içinde mutluluğa çeviriyordu. İçi rahat bir şekilde uyuyacaktı bu gece fakat cevabını alamamıştı Dilhun'dan. Kabul edecek miydi hüzün olmaktan çıkıp ,mutluluk olmayı. Bu savaşa girip herşeye gögüs germeğe hazırdı Asaf peki ya Dilhun hazır mıydı? Bir gün önceki aşk itirafını yaptıktan sonra izin alıp namazını kılarken, oracıkta uykuya dalan Dilhun, şaşkınlıktan başka bir kelime dahi etmemişti. Onu oracıkta uyurken gören Asaf, yatağına yatırmıştı onu. Kendi odasına gidip uyumaya çalıştı o gece. Gözlerinin önünden bir film şeridi gibi tekrarlandı dünki yaşadıkları. Yanında duran yeni bomboş defteri eline alıp içindeki siyah kalemi parmaklarının arasına aldı ve kalbindeki duygularını önce diline sonra kaleme döküp yazdı.

****
RÜYAYSA UYANDIRMAYIN

Rüyaysa uyandırmayın sevdiğim beni
Sen rüyana hapsolayım günlerce.
Hasret kaldım gülüşüne, hasret kaldım kokuna
En büyük cezam olsun ölmek ama olmasın
Sen özleminle yaşamak.
O deniz rengine buhulanmış gözlerim
Gözlerinde kayboluyorum.
Yoksa deniz miydi gözlerin?

Sen bana uzakların en uzağından daha uzaksın
Kalbime kazığım gün
Sanki çok yakınsın gibi sanmıştım
Halbuki seni içimde sayıklıyormuşum
Atan kalbimle beraber yaşatıyormuşum seni.

Her geceki gibi bu gecede düştün kalbime
Sonra dilime dolandı sen kokan cümleler
Yazdı kalemim dilimden dökülen senle dolu hisleri.

****

Asaf her bir satırı yazdığında yenileniyordu aşkı. Düşüncelere fazla dalıyor, saniyenin artışı ile göz kapakları yavaş yavaş kapanıyor, kehribar olan göz rengini yok ediyordu. Bu gecede düşmüştü diline hüzün. Bu gecede, karanlığını hapsalacak ikinci günün, aydınlığına revan ediyordu.

****************************
BÖLÜM SONU 🌻🌻
Bölüm nasıldı?
Yorumlarınızı ve oylamalarınızı eksik etmeyin. Allaha emanet olun🙋‍♀️🙋‍♀️

AFİTAP(Şanlıurfa) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin