31. BÖLÜM

163 37 23
                                    


Keyifli okumalar dilerim papatyalarım 💜🌼🌼

Siz hiçbir zaman kendinizi bir boşlukta hissettiniz mi ya da yüreğinizin bir çıkmazda olduğunu? Bir türlü o çıkmazdan çıkamadığınızı düşünün ve yalnız başınıza yolu bulmaya çalışıyorsunuz. Birkaç yol görüyorsunuz ve hangisinden devam edeceğinize bir türlü karar veremiyorsunuz.

Ürkek ve şüpheli bakışlarla yürüyorsunuz. O yoldan o yola sapıyorsunuz ve omzunuza bir eli dokunuyor. İlk olarak korku sarar bedeninizi kalbiniz hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başlar. Yavaş yavaş o kişiye doğru başınızı çevirirsiniz. Çok şaşırırsınız hiç ummadığınız biri size yardım etmek için gelmiştir. O kişi hiç sevmediğiniz biri ve o gün azda olsa ısınır kalbiniz. Elini uzatır size yardım etmek ister ama siz hala teredüt içerisindesiniz. Aslında elini tutmaktan başka şansınız olmadığının farkındasınız.

Ateş'in durumu tam olarak buydu. Bilmediği bir yolun çıkmazında delirmek üzereydi ya Asaf'ın yanında olup olayı toparlayacaktı ya da o çıkmazda uzun bir süre hapis kalacaktı.

İçinde sevgisi biten bir adamın gözü körelir. Akli dengesini kaybedip istemsizce kötülük yapar.
Öfkesini sırtına alıp yola koyulmuştu Ateş. Adeta gökyüzü endişe içerisinde kıvranıyordu. Dilhun'a karşı nefret besliyordu şimdi. Onu kalbinde yok etmiş ama aklına gelince sinir damarları oynuyordu. Asaf onu neden çağırmıştı bilmiyordu ama Asaf'a olan öfkesi o kadar fazlaydıki Ali dahi ondan korkmuştu. Onu yalnız bırakmamak için kendisininde geleceğini söyledi. Ateş'in şuan ki suskunluğu fırtına öncesi sessizliği andırır gibi direksiyona geçip Ali'nin arabaya binmesini bekledi. Ali'ye bakıp "Hadi atla." dedi

Ali ön koltuğa geçip emniyet kemerini taktı. Ateş arabayı sol yapıp diğer sokağa giriş yaptı. Tek bir kelime etmeden devam ediyordu. Endişelenen Ali başını ona doğru çevirip,
"Ateş aşırı öfkeli değil misin? Karşılıklı oturup dinleyeceksin söyleyeceklerini bu kadar tepki vermene anlam veremiyorum ben. Yani biliyorsun ne olursa olsun yanında olacağım ama sakin davran biraz." dedi Ali

"Benimle ne konuşacak ki? Konu umarım Dilhun değildir! Elimden aldı onu şimdi ne diye çağırıyor ki ayağına beni?" karşılık verdi Ateş öfkeyle

Ali hiç bişey demeyip sustu çünkü biliyordu ne desede Ateş istediğini yapacaktı. Yarım saatlik yolu suskunluğuyla bitirdi Ateş. Yolun sonuna varınca baktı Ali'ye

" Sen bekle arabada ben geliyorum. " dedi ayaklarını yere basarak. Ali'nin konuşmasına izin vermeden arabanın kapısını kapatıp düz yolda yürümeye başladı. Etrafındaki yeşillikler gölden gelen su sesi ve kuşların gökyüzünde ötüşme sesleri huzur veriyordu insana ama bir yandan da gökyüzünde ki gök gürültüsü ve bulutların grimsi rengi insanın içini daraltıyordu. Bugünün tüm güzeliğini bulutlar kapatıyordu sanki.

Düz yoldan sağa dönünce basamaklardan adımlarını atıp karşısında sandalyede oturan Asaf'a doğru yaklaştı. " Dinliyorum" dedi karşısında oturarak. Masa üzerinde bulunan çay bardağını dolduran Asaf, bardağı Ateş'e uzatıp "Anlatacaklarıma şaşırabilirsin bende ilk duyduğumda çok şaşırmıştım sadece sonuna kadar beni dinlemeni istiyorum Ateş. Seninle alıp veremediğim birşey yok bu konu ikimizide ilgilendiren bir konu anlatmam gerekiyor." dedi çayını yudumlayarak

" Konu nedir? " dedi Ateş ve çay bardağını sağ tarafa aldı.

" Konu baban. "

" Babam ne alaka? "dedi Ateş

Asaf mezarlık gününden hastahane gününe kadar teker teker anlattı herşeyi. Duyduklarını bir türlü algılayamıyordu Ateş. Babasından bunu beklemiyor ve Asaf'a inanmak istemiyordu. Biz kardeşiz diyince Asaf, Ateş'in alnında oluşan sinir damarları yüzünde şekil oluşturmuştu sert bir şekilde indirdi kaşlarını bir patlamaya hazır bomba gibi duruyordu Asaf'ın karşısında. Sağ elini yumruklayıp sinirini azaltmaya çalıştı ama öfkesi o kadar fazlaydı ki dinmiyordu bir türlü.

AFİTAP(Şanlıurfa) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin