Keyifli okumalar dilerim 🌼İki dudağının arasında geçmişin izleri
Çenesi sarktı gözleri sanki tekrar
o anı yaşıyor gibiydi. Başını hafif
sağa sola salladı. Sanki kafasının içinde dönen soru sivriliği ile çoğalıyordu. Sırtında vinçle konulmuş yükleri taşıyor gibi eğildi, titrek ve gergin parmaklarını kapı tokmağına sarıp indirdi. Kapıyı ittirip yavaş adımlarla girdi odaya.Gözleri tüketiyordu sözcükleri
teker teker düşüyordu gözlerinden. Yahu bu beden böyle acı karşısında nasıl ayakta durabiliyor ki? Adımlarını hafif basarak atıyordu.
Gözleriyle süzdü odada duran
herşeyi. Duvarlarında gezindi sonra karşısında duran ahşap masaya.
Dokundu sandalyeye sevdiği
adam her gece buraya gelir
otururdu okşadı masayı sanki sevdiğinin yüzünü okşar gibi.Aktı gözlerinden damlalar
düştü masaya. O kadar sessizdi ki
oda nefes alış verişini duyuyordu. Masada duran çerçeveyi eline
alıp baktı. Dakikalarca bakakaldı parmaklarıyla okşadı Hüseyin
Bey'in suratını. "Niye beni yalnız bıraktın? Ben sensiz ne yaparım?" dedi sesi boğazının düğümü ile karışınca çatal gibi çıkmıştı.İnanmak istemiyordu hiçbir şeye.
Ne desende fayda etmez lakin
bir yanı dürtüyordu onu herşey gerçek diye. Hayat o kadar
dönembeç ki nerde olduğunu saniyesinde unutuyorsun. Bir bakıyorsun hiç ummadığın
bir yerde hiç sezmediğin bir
duyguyla baş başasın. Sakin
olmak yerine aceleci davranırsın.
Ve bu yüzden kaybedersin çoğu şeyi.Hüseyin Bey'in çalışma odasından çıkıp sola kendi odasına doğru yöneldi. Dizleri kırılacak gibi
zor duruyordu ayakta. Odasına
girip kapıyı kapattı ardından. Bu
oda ona Hüseyin Bey'i hatırlatıyordu unutmak mümkün müydü ki?
Elbise dolabını açıp mavi gömleği
aldı eline gömleği ıslak gözlerine bastırıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bedenini daha fazla ayakta tutamadı. Dizlerini kırıp oturdu halının üzerine.Ah o acı ah! Bedenini sarmış acı pençeler canını acıtıyordu. Yaşamak bu muydu gerçekten böyle hayata kalmaya kim yaşamak demişti de
biz diyelim? Bazen arkamızda öyle bir anı bırakırız ki aylar, haftalar, seneler geçse o anının zerresine
kadar ne yaşadığımızı unutmayız. Neden bilir misiniz? Çünkü canımızı en çok yakan, geceleri gözlerimizi
kan çağına çeviren,parmaklarımızdan tüm bedenimizi sızlatan o acılı anı büyük bir iz bırakır içimizde. Belki gözlerimizin kırmızılığı belki artık bedenimizin sinyali biter ama asla akıldan ve kalpten çıkmaz.Boğazının damarları isyan eder durumdaydı. Yeter ağlama der gibiylerdi lakin Dilşah Xanım
onları hissetmesine rağmen acıyı umursamayıp devam etti ağlamaya. Çekti gömlekte bulunan ağır parfüm kokusunu içine. İki kollarının
arasına alıp sıktı sarmak istiyordu
bir pez parçasını iyi gelir diye düşünüyordu. Gömleği bırakıp kalktı oturduğu yerden. Yazması omzu üstüne düşmüş saçlarının birkaç tutmamı alnına ve yanağına yapışmıştı.Odasında ki çapraz duvar tarafından geçip uzunca bulunan tahta kapıya baktı. Arkasını dönüp dördüncü çekmeceyi açıp içerisinde bulunan küçük sandığı eline alıp ağzını açtı. Birkaç anahtar bulunuyordu içerisinde.
Uzun olanını eline alıp diğer eliyle yerden yardım alarak kalktı.
Tahta kapının anahtarlık bölümüne anahtarı yerleştirip
çevirdi üç kez.