25.BÖLÜM

355 77 100
                                    


Dinlerken okumayı seviyorsanız bence bunu açmalısınız💜

Bol bol yorum beklerim sizleri çok seviyorum Keyifli okumalar dilerim papatyalarım🌻🌻

2 gün sonra...

Oysaki ruhumuzu tartsak bedenden daha ağır olur.

Bazen öyle bir hale geliriz ki ruhumuzun bizi dürtüğünü hisseder gibi oluruz. Bazen mutlu olduğunu söyler bazen de bitkin. Öyle bir  yarası var ki melhem sürsen geçmez ilaç versen çare olmaz. Ruhen kötüydü Hüseyin Bey başka birşey değildi onu bu hale getiren. Geçmişi geleceğinin önüne koyarsan geleceğinden yararlanmazsın. Gelecekten kaçmaya devam edersen sadece mutluluğunu değil hayatını da engellemiş olursun. Bu durum tıpkı Hüseyin Bey'in durumu gibiydi. Herşeyi silebilsede geçmişi silemiyordu zihninden. Peşine takılmış bir mıknatıs gibi geçmiş, istesende gitmez istemesende gitmez.

İki gün önce gece vaktinde oluşan sarsıntı Kaleli ailesini dondurmuş durumdaydı. O gece telaşlı bir halde ambulansa bindirilen Hüseyin Bey'in yanından ayrılmıyor ona bakıyordu Dilşah Xanım. Ateş, Dilşah Xanım ve Belfü'de yardım olur diye onlarla gitmişti. Ambulansın sesiyle yankılanan sokakların sesi saklanmış gibiydi.

Hastanenin önüne geldiklerinde  Hüseyin Bey'i sedyeye yatırıp hızlı adımlarla götürdüler. Arkasından hızlı adımlar atan Dilşah Xanım hem yetişmeye çalışıyor hem de kendini ayakta tutmak için güç alıyordu kendinden. Koluna giren Belfü ona yardım edip büyük adımlarla doktorun yanına yetiştiler. Saatlerce haber beklediler. Tam iki gün beklemişlerdi Hüseyin Bey'in iyi olmasını. Lakin hala haber yoktu. Koltukta başını duvara yaslayan Belfü gözlerinden yorgunluk akıyordu. Ateş yorgun düştüklerini görünce dışarı çıkıp çay ve simit aldı. Belfü'nün yanına yaklaşıp kolunu dürtükledi.

"Belfü uyan birşeyler aldım." dedi

Gözlerini açan Belfü karşısında Ateş oluşunu farkedince buhulanmış gözlerini ovup tekrar baktı yüzüne. Evet doğru görmüştü onu uyandıran Ateş'ti. Elindeki çayı ve simidi ona uzatıp almasını bekliyordu Ateş. Yüzüne dokunan saçlarını kulak arkasına çekip  simit ve çayı aldı Ateş'in elinden. Ateş annesinin yanına oturup uyandırdı onu zaten Dilşah Xanım uyumuyor sadece yorgunluktan gözleri kapanıyordu durmadan. Oğluna bakıp tebessüm etmeye çalıştı. "Canım çekmiyor oğul." dedi yorgun yorgun bakarak

Ateş çok kötü olmuştu çok üzgündü lakin annesinin yanında olması gerektiğinden ayakta durmaya çalışıyordu. "Anna bari biraz at ağzına ayakta durman için."

Dilşah Xanım simidi alıp bir diş attı çayı diğer eline alıp bir yudum içip bıraktı masaya. Doktorun çıktığını gören Belfü elindekileri bırakıp kalktı oturduğu yerden. Ateş ve Dilşah Xanım doktorun yanına varınca merakla sordular " Durumu nasıl doktor bey? "

Yüzündeki gülümseme herşeyin yolunda gittiğini söylüyor gibiydi. "Durumu iyi merak etmeyin lakin kanser hastalığı senelerdir var her hastahaneye geldiğinde ameliyat olmayacağını söylüyor Hüseyin Bey. Onu ikna etmeliyiz belki bir umut herşey iyi olur." dedi ve ardından

"Şimdilik gidiyorum tekrardan konuşacağız Dilşah Xanım"diyip kolunu sıvazlayıp devam etti adımlarını atmaya. Doktorun ardından gelen hemşire onlara yaklaşıp "Hastayı görebilirsiniz ama çok kalmamak şartıyla." dedi

Gülümseyen Dilşah Xanım "Hadi Ateş gidelim." dedi heyecanla. Odaya vardıklarında ayakları yerden kesilir gibi oldu Dilşah Xanım'ın. Ateş koluna girip yardım etti annesine. Odanın kapısını açıp içeri girdi. Yatağında uzanmış olan Hüseyin Bey'in dudakları üzerinde oluşan çatlaklıklar ve yorgun bakan gözleriyle buluştu keskin gözleri. Yanı başına duran sandalyeyi çekip oturdu Dilşah Xanım. Ellerini tutup güç vermek istercesine sıktı. Yaralı bakışlarının hali yoktu konuşmaya zoraki bir şekilde dudaklarını aralayıp "Merak etme iyiyim ben." dedi Dilşah Xanım'a moral vermeye çalışırken.

AFİTAP(Şanlıurfa) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin