Bazı geceler başımı yastığa usulca koyduğumda özlemin körüklenen yangınını içimde hiç sönmeyecek zannederdim, sanki her zaman tütecek, beni yakmaktan başka bir şey yapmayacaktı. Kirpiklerimi yalnızlığın beni esir aldığı bu dünyanın üzerine örter uyumadan evvel kendimi hayallere teslim ederdim. İmkansızdı, bilmiyor değildim. Ancak en güzel imkansızlık geceleri uyumadan önce kurduğum hayallere sakladıklarım değil miydi? Zaten biz aydınlıkta kaybolmasından sakındığımız o kırık hayalleri gecenin karanlığında koynumuza sarıp usul usul sevmek için bitirmiyor muyduk günleri? Öyle gecelerde yalnızlığımı terk edip hayallere dalmaktan ürkmezdim, çünkü sessiz sessiz adımladığım o hayallerde umutsuzluğuma yer açılmazdı. Sevdiklerim, sevmeye korktuklarım ve belki hiçbir zaman sevemeyeceklerim... Düşlerim çok kalabalıktı. Bu dünyada hiç sahip olmadıklarım orada kendine bir yer bulmuşlardı.
Gözlerim ağır ağır karşımdaki ufak kız çocuğunun tebessümünde gezinirken boğazıma koca bir yumru oturmuştu. Belki özlem yutkunamamaktı. Seyrettiğim manzara öyle naif öyle hoştu ki eğer kendime hakim olabilecek kadar güçlü olmasam hemen burada saatlerce ağlardım.
''Şimdi oldu,'' diye mırıldandı genç adam. Ardından kucağına oturttuğu kızının bozulmuş örgüsünü son bir kez düzeltip saçlarının ucunu lastik bir tokayla bağladı. Dakikalardır büyülenmiş gibi bu anı izlemekten kendimi alamıyordum. İçimde bir yerlerin paramparça olduğunu hissettim. Emir uzandı, ufak kızının taramayı bitirdiği saçlarına dudaklarını bastırdı. Kuş gibi hafif ancak bir babanın evladına duyduğu o sevginin sıcaklığını bana bile hissettirebilen bir öpücüktü bu. Ela artık daha güzel görünen örgülerini salladıktan sonra halinden memnun bir gülüşle babasının boynuna tırmandı. Onun yanaklarını sulu öpücüklere boğdu. İkisi birlikte gülmeye başlarken Gece tekrar huysuzlanmaya başlayan Rüzgar'ı kucağına almış, onların baş ucunda dikiliyordu. Sesinin melodisi hafifçe kulağıma ilişiyordu, belli ki bebeğine güzel bir ninni söylüyordu.
Yaşarmak üzere olan gözlerimi onlardan kaçırdığımda parmaklarımla oynuyordum. Yarım kalmış bir çocukluk büyüdüğünüz her günü kapanmayan bir yara gibi sızım sızım sızlatırdı. Yaşayamadığım çocukluğum sanki ruhuma sıkışıp kalmıştı, bedenimin aldığı yaş bir hiçten ibaretti. Sanki geçmişe sıkışmıştım. Hayatım boyunca belki ilk kez küskün ufak bir kız çocuğu hissettim. Hiç başımı okşamayan babamı, bana ninniler söyleyerek huzurla büyütmeye mecali olmayan annemi, yokluğumda acılarla büyüyen kardeşimi... Sahi, özlem zalim bir histi. Özlem yutkunamadıklarımdı.
Masadaki kalabalık salonun farklı yerlerine dağılmış, herkes kendi halinde bir sohbete koyulmuşken yanımdaki insanları dinliyor gibi yapıyordum. Kaçamak bakışlarımı karşımdaki güzel tablodan hüzünle çektiğimde bugün ikinci defa kalbimin neredeyse teklercesine göğsümde sıkıştığını hissettim.
Kahve gözler dikkatle gözlerimi izliyordu.
Yakalanmış olmanın verdiği o ufak suçluluk bana hücum ederken oturduğum yerde hafifçe dikleştim, sanki bir yabancıdan parçalanmış duygularımı, yarım kalmışlıklarla dolu ailemi saklamak istiyormuşum gibi bakışlarıma ifadesiz bir perde indirdim. Sebepsiz bir savunma güdüsü bedenime büründü, ona bakmadım.
''Kahve ister misiniz?'' diye sordu isminin Hande olduğunu öğrendiğim tatlı genç kadın. Gece ve Emir'in aile dostuydular. Erkek arkadaşı Giray yardım etmek için oturduğu yerden ayaklanıp onun yanına ilerledi, çok güzel bir ilişkileri vardı, uzun zamandır rastladığım en uyumlu çift olduklarını düşündüm.
İçeridekiler kahve siparişlerini Hande'ye iletirken ben yerimden kalkıp konuşmadan önce hafifçe boğazımı temizledim. ''Geç oldu. Müsaadenizle...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARA DOKUNMAK (Kitap Oldu)
RomanceGenç kadın, yalnızlığın hüküm sürdüğü yoğun hayat temposunda bir gece hastane nöbetinden yorgun bedenini sürükleyerek evine döndüğünde kapısının önünde gizemli notlar bulana dek hayatını çizdiği kurallarıyla, disipliniyle yöneten, tuttuğunu koparan...