Şaşkınlık bütün bedenime yayılırken emin olduğum birkaç şey vardı. Bunlardan ilki insanların bana karşı kesinlikle büyük bir garezinin olduğuydu. İkincisi ise var oluş sebebimin sürekli olarak içine düştüğüm tuhaf durumlardan kendimi kurtarma çabamla ilişkili olduğu... Kirpiklerimi kırpıştırarak karşımdaki insanlara bakarken Umay Hanım hiç hoşuma gitmeyen bir sırıtış ile gözlerini gözlerimden çekmeye tenezzül etmiyordu.
Sahi, ne demişti o?
''Ah, yanakları pespembe oldu! Ne şekersin Rüzgar'cığım. Sizi daha fazla rahatsız etmeyelim madem.''
Bir şey söylemek, belki aptal birkaç cümle ile kendimi açıklamak için dudaklarım aralandı ancak şaşkınlıktan konuşamıyordum. Açık kalan ağzımı tekrar kapattığımda Tuna'nın hemen arkamda gülmemek için direnirken hafif bir kıkırtı kaçırdığını duydum.
Ona baktım. ''Ne var?''
Omuz silkti, şirin sayılabilecek bir şekilde gülümsüyordu. ''Hiç.''
Hastane çıkışı birkaç dakika içinde boşalmış, az evvel gözlerini merakla üzerimize dikmiş insanlar etrafımızdan kaybolmuşken hala yaşadığım şeyi algılamakta güçlük çekiyordum. Hayatımda ilk kez bir adamla randevulaşmış ve aksi gibi bunu bütün hastanenin gözleri önünde ilan etmiştim! Üstelik tamamen kontrolsüzce gelişmişti. Ve ayaklarımı yerden kesen bu adamın haddinden fazla yakın dudaklarının şakağıma doğru bıraktığı sıcak öpücüğü hatırladıkça hissettiğim duygu karmaşası artıyordu, belki de bunu en azından şimdilik halka açık bir yerde yapmamalıydık.
''İnanamıyorum,'' diye homurdandım esefle.
Tek avuntum o şaşkın kalabalığın içinde Elvan'ın bulunmamasıydı! Eğer Tuna ile aramdaki aniden gelişen bu tutkulu anı seyretmiş olsaydı onu sahiden hiçbir şey yaşamamış olduğumuza inandıramazdım, adım kadar emindim.
''İnanamadığın şey ne fırtına?''
Tuna'nın sesi çok keyifliydi. Rahat adımlarla arabasına ilerledi ve benim için ön kapıyı tuttu. Hazırlıksız yakalandığım bu tuhaf anı hemen zihnimden atmalıydım, bütün akşamı kendime işkence ederek geçirmek istemiyordum. Usul adımlarla onun yanına ilerledim ve arabasına geçmeden önce kendi arabama yandan bir bakış attım. ''Gelmeden önce haber vermeliydin. Arabamı bırakmak zorunda kalacağım.''
''Bir dahakine öyle yaparım,'' dedi.
Cümlesini noktaladığında kastettiği şeyi yeni fark edebildim. Biz şimdiden sonraki buluşmamız için mi sözleşiyorduk?
''Hayır,'' diye çabucak karşı çıktım. ''Öyle değil.''
''Nasıl?''
Artık tamamen suratını kaplayan gülüşüyle bana bakarken derin bir nefes verdim. Bu akşamın sonu nasıl bitecekti ve ona karşı ne gibi hislere kapılmış olarak yanından ayrılacaktım, bilmiyordum. Henüz bunlar hakkında fikrim bile yokken sonraki görüşmelerimiz için plan yapmak son derece anlamsızdı. Etkisi altına girdiğimi ne kadar kabul edersem edeyim ben onu tanımıyordum.
Ve o da beni.
''Ben...'' diye kararsızca mırıldandım. Aslında yorgunluktan dağılmış haldeydim ve görüntüm insanlıktan çıkmıştı. Onunla buluşmadan önce biraz toparlanabileceğimi, kendime çeki düzen verme fırsatım olacağını düşünmüştüm. Nihayetinde o karşımda fazlasıyla iyi görünürken benim bu halim fazlaca göze batıyordu.
''Eve gidip hazırlanabilirim,'' diye mırıldandım. ''Sonra seninle buluşur ve...''
''Böyle zaten çok güzelsin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARA DOKUNMAK (Kitap Oldu)
RomanceGenç kadın, yalnızlığın hüküm sürdüğü yoğun hayat temposunda bir gece hastane nöbetinden yorgun bedenini sürükleyerek evine döndüğünde kapısının önünde gizemli notlar bulana dek hayatını çizdiği kurallarıyla, disipliniyle yöneten, tuttuğunu koparan...