[8.Bölüm] : Düğüm

15.7K 1.2K 586
                                    

Düğüm. 

Nefesim kördüğümdü. Ne içime çekebiliyor ne de ciğerlerimdekini serbest bırakabiliyordum. Göğsüm sanki acımasız bir çift sert el kaburgalarımı kırıyormuşçasına sıkışıyordu. Ellerimde tuttuğum not kağıdı titrerken bir felaket tellalından farksız zarf çoktan yere düşmüştü. Ve ben donup kalmış halde harfleri seyretmekten kendimi alamıyordum.

Belki yüzüncü kez gözlerim satırları hafızama işliyor, anlam vermeye çalışıyordu. Kelimelerin o çirkin manayı kazandığı her an daha da ürperiyordum. Kendimi bir çığ gibi büyüyen korkumun altında ezilmekten kurtaramıyordum, yapabildiğim tek şey öylece bakakalmaktı. 

''Fırtına?'' 

Sesim nefesimle birlikte boğazımdaki o kördüğüme hapsolmuş kalmıştı. Çözülemiyor, kendini içimden kurtaramıyor, duyulamıyordu. İçimde bir yer çığlık atıyordu ancak beni birinin duyduğunu zannetmiyordum.

''Rüzgar?'' 

Tuna'nın sesi bu defa daha kalın, pürüzsüzdü. Biraz evvel benimle kahkahalar atan o şakacı ton kaybolmuş ve yerine duymaktan pek haz etmediğim o ciddi hava bürünmüştü. Gözlerimi kağıttan çekebildiğim ilk an kahvelere çevirdim. Olduğum yerde donakalmıştım. 

''Ne oluyor?'' dedi bana doğru iki büyük adım atarken. Elimdeki kağıdı avuç içimde buruşturup yok etmek istercesine sıkarken nihayet göğsüme sıkışıp kalan nefes bir kuş gibi ciğerlerimden havalandı. Dudaklarım hafifçe aralanmıştı. Tuna'nın kaşları çatıldı, bakışları yüzümü taradıktan sonra sorusunu kendi cevapladı. ''Kötü bir şey oluyor.'' 

''Hayır,'' dedim bir anda. Boşluğa düşmüşüm hissini üstümden atamıyordum, ellerimi gayri ihtiyari arkamda birleştirdim, sanki notu sakladığımda bunu gönderen kişi de hayatımda karanlık bir perdenin ardında kalacak, çirkin ellerini bir kez daha bana uzatamayacaktı. Oysa yalnız kendimi kandırıyordum. 

''Neden saklıyorsun?'' diye sordu ses tonuna yayılmaya başlayan bir şaşkınlıkla. Gözleri merakla kısılmış, sıkıca yumruk yaptığım avuçlarımın içinde buruşan kağıt parçasına dikilmişti. Onu göremeyeceğini bilsem de bir çocuk gibi ellerimi arkamda tutmaya devam ettim. ''Unut gitsin. Önemli değil.'' 

Düşünceli bir tavırla başını sağa yatırdığında kahve saç tutamları hafifçe alnına düştü. Uzanıp dağılmış kıvırcık saçlarını teninden uzaklaştırma isteğimi bastırdım.

Bastırmam gereken çok daha tehlikeli dürtülerim vardı, belki çığlık atıp yerlere kapanarak ağlamak, belki kapıyı çarpıp evden çıkarak doğrudan polis merkezine kendimi atmak... 

Yutkundum.

''Yüz ifaden öyle söylemiyor,'' diye mırıldandı bana doğru bir adım daha atarken. İlgisi iyiden iyiye artmış, istemsizce onda merak uyandırmıştım. Onunla eş güdümlü olarak ben de bir adım geriye gittim. Sırtım hafifçe girişteki portmantoya değdi. 

''Paylaşmak isteyeceğim bir şey değil,'' dedim tek nefeste. Bu cümleden ne anlam çıkaracağını o an umursayamazdım, çabucak ekledim. ''Özel hayatımla ilgili.'' 

Adımlarını durdurdu. Meraklı bakışlarına bugün ikinci defa gölge düştüğüne şahit oldum, öyle ki az evvel üzerime diktiği kısılmış kahve gözleri hafifçe aralandı, sözcüklerimdeki bir şey sanki ona unuttuğu bir detayı hatırlatmıştı. 

''Özel hayatın...'' dedi usulca. Zihninin içini delicesine görmek istediğim garip bir ana savrulmuştum, bakışları anlamadığım bir şeyi kavrıyor olmanın verdiği hisle koyulaştı. ''Elbette. Özel hayatınla ilgili.'' 

RÜZGARA DOKUNMAK (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin