Birçoğunuzun merak ettiği doktor Rüzgar Hanım'ı sizin için multimediaya ekledim. Kahve gözümüz Tuna'yı merak edenler için de instagramımda görselleri paylaşıyorum, şimdiden görenlerin nutku tutuldu, diğer bölüm kendisini de multimediaya eklerim. Sevgiler :)
instagram: k.k.berk-
Güneş gözlerimin ardındaki karanlığa dokunmaya başladığında yattığım yerde huzursuzca kıpırdanıyordum. Dudaklarımdan keyifsiz bir mırıltı yükselirken günlerce hiç uyanmamayı diliyordum, kirpiklerim bütün bu anlamsız yaşama telaşımın üzerine örtülsünler ve uzun bir süre beni dışarıdaki bütün kötülüklerden uzak tutsunlar... Belki gözlerimi açtığımda her şey daha aydınlık olurdu.''Saat sekiz!''
Elvan'ın telaşlı sesi kulağıma iliştiğinde yattığım yerden bitkin bedenimle doğruldum. İç çekip uykulu gözlerimi duvardaki saate çevirdiğimde sahiden de hastaneye geç kalmak üzere olduğumu gördüm. Elvan çoktan yataktan fırlamış, alelacele pantolonunu çekiştiriyordu. Birkaç defa zıplayıp hızla kotun içine girdi. Dağılmış saçlarını eliyle geriye iterken komodine takıldı ve tökezledi. Ufak bir çığlık attığında kaşlarımı çattım.
Zavallı gözlerim acıyla sızlıyorlardı, korkunç olayın ardından yalnızca iki saat uyuyabilmiştim. Ağır ağır yataktan kalkıp dolabıma ilerledim. Elvan bu defa başını ovuyordu. ''Ağrı kesicin var mı?''
''Mutfakta.''
Hızlı adımlarla mutfağa koşarken ben kendime temiz kıyafetler çıkarıp işe gitmek için hazırlandım. Çoktan geciktiğimi kabullenmiştim ve son zamanlarda hep yaptığım gibi bunun için endişelenmek benim için oldukça yorucu gelmeye başlamıştı. Banyoya bıkkın adımlarla ilerledim, yüzümü yıkadım, saçlarımı taradıktan sonra sıkıca at kuyruğu yaptım. Odama dönüp çantamı aldıktan sonra mutfağa ilerledim. Elvan bu defa mutfak dolaplarını karıştırıyordu. ''Lütfen bana kahve olduğunu söyle.''
Kahve.
Gözlerim usulca masanın bir kenarına itilmiş kahve kutularına kaydı. Eğer güneş bu sabah usul usul doğup havayı yeni aydınlatırken kendime güçlü olacağıma dair bir söz verip uykuya dalmamış olsaydım belki burada bir süre ağlardım. Ancak yapmadım. Çünkü güneş yalnızca gökyüzüne değil, içime de doğmuştu. Derin bir nefes verdim.
Omuzlarım sanki bir düşmanla karşı karşıya gelmişim gibi dikleşirken gözlerim masaya sabitlenmişti.
''Burada var,'' dedim sesim bile titremeden.
Elvan bu durgun halimi fark etmeden kendi telaşına kapılmış halde kahve kutularına saldırdı ve temiz bir bardak çıkardı. Ben dün gecenin anılarını zihnimden kovmak için çabalarken o bir yandan, ''Kahvaltı yapacak mısın? Yapmayacaksan yolda bir şeyler alıp atıştırabiliriz...'' diye konuşmayı sürdürüyordu.
Ona cevap vermedim. Gözlerim masada kalan son kahve kutusundaydı. Belki de bir daha hiç gecenin bir yarısı yolda yalnız yürüyemeyecektim. Belki de attığım hiçbir adım artık bana güvendeymişim hissini vermeyecekti. Belki de bir daha hiç...
''Rüzgar?''
Elvan nihayet bu halimi fark etmiş gibi kahvesini yudumlamadan önce bana seslendiğinde bakışlarımı zar zor masadan çekip ona baktım. ''Neyin var?'' diye ciddi bir ifadeyle sordu.
Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Bunu nasıl anlatabileceğimi bilmiyordum. Doğrusu artık bana polislerden başka hiç kimsenin yardım edemeyeceğini fark etmiştim, sanki bir başkasıyla bunları paylaşmak debelenip durmaktan başka bir şeye sebep olmayacaktı. Eğer biri yanımda olacak olsaydı bu dün gecenin hiç var olmaması, yaşanmaması gerekirdi. Ancak olan olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARA DOKUNMAK (Kitap Oldu)
RomansaGenç kadın, yalnızlığın hüküm sürdüğü yoğun hayat temposunda bir gece hastane nöbetinden yorgun bedenini sürükleyerek evine döndüğünde kapısının önünde gizemli notlar bulana dek hayatını çizdiği kurallarıyla, disipliniyle yöneten, tuttuğunu koparan...