AURORA BAKKER
WOERDEN, HOLLANDA
Gri
29.12.2014
15:42
Bu adam beni deli ediyor. Gerçekten. Kafasını saatlerdir uğraştığı resimden kaldırıp elindeki kalemi ona atmayı düşündü, fakat bu sadece işleri daha da zora sokardı. Bana bakmayı kes be adam!
Yuvarlak masada, tam karşısında oturmuş olan otuzlu yaşlarının sonundaki adam, karşısındaki kızı dikkatle incelemeye devam ediyordu. Bir nevi transa geçmiş gibiydi. Etraftaki herkes, onun kıza herhangi bir zararının dokunmayacağını biliyordu çünkü her gün yaptığı bir şeydi bu, karşısındaki kız hâlâ bu duruma alışamasa da. Sinirden elindeki kalemi kırmamak için uğraşan kız, çizdiği çiçekleri gölgelendiriyordu şimdi. Kalemi sayfaya fazla bastırmaya başlamıştı. Gözlerini kaldırıp baksa bir türlü, bakmasa bir türlüydü. Yerini değiştirmenin bir yararı olmayacağını da biliyordu. Denemişti.
Sinirini düzenlemek için yavaş yavaş nefes alıp veriyordu, fakat adamın gözlerinin kendisine hâlâ dikili olduğunu düşününce artık patlamıştı. Elindeki günlüğü hızlıca masanın üstüne yapıştırıp etrafındaki insanlardan birkaçının zıpladığını gördü, bir tane kadın çığlık atmıştı hatta, ama karşısındaki adam gözlerini bile kırpmamıştı.
"Niye bakıyorsun hâlâ? Oyun mu oynamak istiyorsun? Bu bir oyun mu? Benim de mi sana bakmamı istiyorsun, ne istiyorsun benden? Konuşsana!" diye bağırdı kız sakinliğini daha fazla koruyamadan.
Saçları yolunmuş gibi duran adamın yaptığı tek şey kafasını hafifçe sağa yatırmak olmuştu. Belki de kendisi yolmuştur, diye geçirdi kız içinden. Bir an ürperse de gerçeği kabul etti, sonuçta bir akıl hastanesindeydi, her şey mümkündü.
"Gel, Leonard." dedi Doktor Wetenkamp gaipten gelip adamın dikkatini kendisine çekmeyi başararak. "İlaç saati geldi." Adamla beraber birkaç adım kapıya doğru yürüdükten sonra beyaz kıyafetleri içerisinde güçlü görünen iki hasta bakıcısına teslim etti adamı.
"Aurora, lütfen beni takip eder misin?" dedi daha sonra kıza odanın çıkışını göstererek. Aurora, günlüğünü masanın üstünden alıp denileni uyguladı. Rengârenk yuvarlak masalarıyla çocuk yuvasını anımsatan odadan çıkıp şimdi gerçekten bir hastanede olduğunu hatırlatan koridorda yürümeye başladılar. Normalde olduğundan daha sessizdi bugün, yoksa doktorun giydiği topukluların koridorda yankılanmasını daha önce duvarlara tablolarda olduğu gibi fark etmemiş miydi? Tam da bunu sorgularken Doktor Wetenkamp araya girdi:
"Leonard ile seni aynı odaya koymamalarını söylemiştim." Sesi öylesine güçlü, tonlaması o kadar yerindeydi ki Aurora, onun sahip olduğunun onda biri kadar bile kendine güveni olsun isterdi. "Seni çağırdım çünkü Profesör burada." Koridorun yarısında durup gözlerini kısarak kıza baktı. "Onu hatırlıyorsun, değil mi?"
"Tabii ki." dedi Aurora gücendiğini belli etmemeye çalışarak. Bir akıl hastanesinde terapi görüyor olabilirdi ama bu Alzheimer olduğu anlamına gelmiyordu bu, sesindeki kırgınlığını saklamaya çalıştı. "Geçen görüşmemizde bugün uğrayacağını söylemişti zaten." Söylemişti, o yüzden günlüğünü de yanında getirmişti, günlüğünü istemişti Profesör ondan.
"Peki, o hâlde şu an benim odamda bekliyor seni." Koridorun ucundaki buzlu camları olan odayı gösterdi.
"Teşekkür ederim, Doktor Wetenkamp."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Günlükleri
خيال علمي"Ruhunun rengârenk olduğunu rüyalarında anlayacaksın." İlkim Aksoy... 26 yaşında. Başarısız bir evliliğin sancılarıyla kıvranırken yıllar önce karşılaştığı bir adamın apansız telefonu üzerine izini kaybettirmek için yola çıkıyor. Yıllardır tuttuğu...