G.R.İ. - Bölüm 17.5

1.6K 138 14
                                    

12 Aralık 2014

13:12

Uzun bir günden sonra karnını doyurmanın keyfini çıkarıyordu Sam. Açlığın ne denli illet bir şey olduğunu bildiğinden her lokmanın değerini vererek çiğniyordu. Tabağını tamamen temizlemek üzere patatesinin son parçasını da ağzına attıktan sonra çatalı ve bıçağını bırakıp kardeşine baktı. Sophie, gülümseyerek kendisini izliyordu. Elinde çatalıyla yemeğini yemeyi bırakmıştı. Sam ile göz göze gelince açıklamaya başladı.

"Hayır, yemek yemeyi hep sevdin zaten ama bugün ayrı bir heveslisin."

Sam şişen karnını gururlu bir gülümsemeyle ovalarken yanıtladı: "Haklısın, biraz fazla kaçırdım bugün. Evden adeta kaçarcasına çıktığım için kahvaltı yapamadım. Sonra çekim prova derken yemek yemeye zaman bulamadım."

Sophie hak verir gibi kafasını sallayıp yemeğine devam ederken Sam, açlıktan karnına ağrılar girdiği günleri düşünüyordu. O günler öyle hafızasına kazınmıştı ki, o günlerden şansına sağ çıkıp her iki yaşamına da devam edebildiğinde yemek yeme fırsatını hiçbir zaman kaçırmamış, sanki bir daha ne zaman yemek bulabileceği kesin değilmiş gibi önüne gelen her yemeği son kırıntısına kadar değerlendirmişti. Kâbuslarındaki korkusu, buradaki yaşamını da etkilemişti.

"Ah, şimdi aklıma geldi. Annem aradı bu arada sen lavabodayken. Yanımda olup olmadığını sordu. En azından bir haber verseydin okula gidiyorum diye. Sana ulaşamamış. Kriz geçirmek üzereydi. Zor sakinleştirdim." dedi Sophie.

Sam, kardeşine döndü, iç çekti. "Küçük bir baygınlık geçirdim sadece. Annem beyin kanaması geçirmişim gibi hareket ediyordu. Bir eve kilitlemediği kalmıştı. O raddeye gelmeden duruma el koydum."

Sophie çiğnemeye devam ederken Sam'i onaylarcasına başını sallamaya devam ediyordu. "Annem işte." dedi gülerek. Sam, kardeşinin yemeğini bitirmesi için zaman tanırken camdan dışarıyı seyrediyordu. Gökyüzü gümüş rengine boyanmıştı yine. Bulutlar sevimsiz, hava soğuk ve ıslaktı. Caddeden geçenler adımlarını hızlandırmış, mesai saati tekrar başlamadan iş yerlerine yetişmeye çalışıyorlardı. Günlük koşuşturmacanın içinde kaybolmanın nasıl hissettirdiğini hep merak etmişti Sam. Tek bir zamana ait olmak... Tek karakter. Tek ruh. Tek çizgi.

"Daldın gittin yine." dedi Sophie.

Sam "Öylesine bakıyordum işte." diye yanıtladı.

"Hayır, canın bir şeye sıkkın." diye ısrar etti Sophie. Gözünü kısmış, kardeşini süzüyordu.

"Hayır, Sophie, gayet iyiyim."

"Zamanımız var, Sammy. Anlat bana. Neyin var? Ben mi canını sıktım? Kara için mi kızgınsın bana?"

İsmini duyunca vurulmuş gibi hissetti Sam. Bugün defalarca yaşamıştı bunu.

"Hayır." dedi Sam.

EVET! diye bağırmak istemişti aslında.

"Uykuluyum biraz."

"Neden doktoru dinlemiyorsun? Yine uyumadın, değil mi? Yemin ederim şu dünyada uykudan nefret eden tek numune kişisin. Neden dinlenmiyorsun, Sammy? Yoksa yine kâbuslar görmeye başladın, çocukluğumuzdaki gibi? Bu yüzden mi?"

Sam, bombardıman gibi yağan sorular altında ezilmişti.

"Nefes al, Sophie. Erken kalktığım için yoruldum sadece. Uyudum. Kâbus falan da görmedim." O kâbusları her gün görmeye devam ettiğimi kimsenin bilmesine gerek yok, bunca yıl sakladım, devam edebilirim. "Uzun süre aç kaldıktan sonra birden yemek yiyince mayıştım o kadar. Hiçbir sorun yok. Sakin ol, şampiyon."

Rüya GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin