G.R.İ. - Bölüm 18.1

1.6K 134 12
                                    

Aurora Bakker
Woerden, Hollanda
Gri
07 Ocak 2015
14.22

Sessizliğine dokunabiliyordu Aurora.

Kucağında birleştirdiği ellerinin arasına sakladığı şeffaf kelimelerden cümleler vardı. Dört aydır neredeyse her hafta görüştüğü Profesör'ü parmaklarının arasından izliyordu isyan çığlıklarının ünlemleri. Bezginliğinin, umutsuzluğunun ve hüznünün üç noktası patır patır yere dökülüyordu. Soru işaretleri sonsuzluk işaretini kıskanmıştı sanki, Aurora'nın tüm yaşam çizgisini hırsla işgal etmişti.

Zaman sarısı sayfaların çevrilme sesi gök gürültüsü gibi patlamıştı odanın içerisinde.

Kendisine ilk terapi saatinde bambaşka bir amaçla verilen defter artık yorgundu, yapraklarında mürekkep siyahı bezgin çizgilerin ağırlığını taşıyordu. Aurora'nın rüyalarında tül perde arkasından izlediği filmden zar zor koparabildiği kareler kesit kesit yansımıştı defterine.

Profesör, hastasının emeğine saygı gösterircesine her çizginin üzerinde duruyor, ayrıntılara dikkat ediyor; bir kriptoyu çözermiş gibi uğraşıp akıl çarklarının döndüğünü görebiliyordu Aurora.

Defterin yegâne beyaz sayfasının, son sayfasının, çevrilme sesi yine bir gök gürültüsü gibi koptuktan sonra Profesörün heceleri dökülmeye başladı sessizlik topraklarına.

"İlaçlarını alıyor musun Aurora?"

"Evet."

Başka şansı varmış gibi...

"Uykuyla veya rüyalarınla alakalı bir sıkıntın var mı?"

"Hayır."

Normal olabilmek uzun zamandır tek isteğiydi zaten.

Profesör defterin son sayfasını da irdeleyip kapağı kapattıktan sonra sahibine uzatmadan önce parmağına bulaşan mürekkebi silmek için mendiline uzanmıştı. Aurora'nın gurur lekeleri olarak gördüğü bu masum boyaya kir muamelesi yapması zarif ruhunu incitse de, üstünde durmadı. Defterini şeffaf kelimelerinin yanına, avuçlarının arasına alıp parmaklarıyla sardı.

Kelimeler hep çok basit kaçmıştı onun için. Bir nefeste yitip giden kesik çizgilerdi onlar. Aurora'nın bir zamanlarki rüyalarıyla bölünen hayatı gibi, kelimelerinin arası da boştu işte, bir nokta sınırlıyordu bağırmak istediklerini, sonsuzluğa ve özgürlüğe olan aşkın8, kelime kalıplarına sığdırmak zorunda kalıyordu sanki.

"Tedavinin son basamağına geçmeden önce bunu artık aradan çıkarmamız gerek, Aurora. Leonard'a neden saldırdığını öğrenebilir miyim?"

Aurora cevap vermedi. Bakışları hâlâ parmaklarının ucundaki rengârenk lekelerde yüzüyordu. Güçsüz bir nefes verdi, kafasını kaldırmadan önce.

"Dokunulmaktan hoşlanmıyorum." dedi sadece.

"Leonard'ın kötü bir emeli olmadığını ikimiz de biliyoruz, Aurora. Neden böyle bir tepki verdiğin bizim asıl konumuz."

"Uzun hikâye." diye geçiştirdi Aurora hızlıca.

"Zamanımız var."diye yapıştırdı Profesör cevabı.

Önce koca bir sessizlik...

Sonra Aurora'nın Profesöre yönelttiği, acele etmeden kirpiklerinin altına sakladığı okyanus bakışları...

On yıl önce babasının çenesini nazikçe kaldırdığını anımsıyordu yüreği sızlarken. "Asla utanma kendinden." demişti. Kızının altın saçlarında güven kokan ellerini dolaştırdıktan sonra yavruağzı kelimelerden yeni bir gündoğumu tablosu çizmişti küçük ruhuna. "Mutluluk, barışın çocuğudur. Kendini sevmediğin sürece, barış andını içmediğin sürece mutluluk çalmaz kapını, uyuyan güzel."

Kendim için, diye düşündü Aurora kelimelerine üflemeden hemen önce.

"Burası benim hapishanem bir nevi."

Profesörün tepkisini merak ettiği için cümlesine devam etmeden doktorunu yokladı Aurora. Jonathan Cooper'ın bir çift kristalinde doktor-hasta mahremiyetinin çelikten güvencesinin barındığını görünce fırçasındaki boya gibi özgürdü sırları artık.

"İhtimaller üzerine birini suçlamanın kefaretini ödüyorum. Çaresizim. Öyle çaresizim ki güçsüzlüğüm sanki iliklerime işlemiş, gece karanlığındaki bir tuvale yaşadıklarımı kömürle çizmek gibi bu."

Profesörün bakışları dalga dalga yayılıp kendi üzerinde toplanırken devam etti.

"Zehirli dokunuşların açtığı yaralar var vücudumda. Sadece ben görebiliyorum akan irini, Profesör. Sadece ben."

Rüya GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin