G.R.İ. - Bölüm 17.6

1.8K 156 39
                                    

O geceden sonra her şeyin karışacağını ve işlerin eninde sonunda bu raddeye geleceğini tahmin etmeliydi Sam. Lisa karşısında, hiç ara vermeyecekmiş gibi konuşmaya devam ederken bu kararı daha önce vermediği için pişmanlık duyuyordu. Bir kez daha Sophie haklı çıkmıştı ama Sam ne olursa olsun bunu ona duyurmayacaktı. Gözlerini Lisa'ya dikmişti, başını onu dinliyor ve onun hararetle anlattıklarını onaylıyormuşçasına hafifçe sallıyordu. Ama gerçekte şu an Lisa dışındaki her şey daha ilgi çekici geliyordu kendisine. Dinlemediğini belli etmemek için gözlerini hâlâ ondan ayırmamıştı ama gözlerinin içine ruhunu irdelercesine bakmak yerine göz makyajını incelemeye başlamıştı Sam. Lisa'nın kişiliğinde ilgisini çekebilecek bir şey bulabileceğini düşünmüyordu nasılsa. Onun yerine sağ göz kapağının üstündeki çizginin çok az kaymış olduğunu fark etti, demek ki elleri titremişti. Kızın gözlerinin rengine takıldı daha sonra. Buz mavisi olarak tanımlayabilirdi bu rengi. İsmi gibi soğuk bir renkti ve bu renkten dolayı hiçbir zaman gülümseyişinin samimi ve zarif olduğuna güvenmemişti. Gözyaşları bile buzların eriyişini andırıyor olmalı, diye tahmin etti Sam. Ya da aradığı sadece bir bahaneydi... Güvendiği kişileri sıraladı aklında. Sophie ve Richard... Kendi annesinden bile bu listeye aday gösterecek kadar şüpheciydi. Lisa'yı mı suçlamalıydı, kendisini mi? Romantik filmlerdeki klişeleşmiş repliği kullanmadan edemezdi bugün, Sam.

Sorun sende değil, Lisa, sorun bende.

Kendi kara deliğine düşmemek için canını sıkacak düşüncelerin etrafından dolaşıp tekrar Lisa'yı analiz etmeye devam etti. Gözlerinin renginden ne kadar sık kırpıştırdığına ve gözlerinin hemen altındaki boya tabakasına kaydı dikkati. Çocukluğundan itibaren farklılığını belli etmemek için insanları yıllardır öyle dikkatli gözlemliyordu ki, bu artık bir alışkanlık hâlini almıştı. Oyunculuk eğitimi almaya başladığında bu, onun yanına kâr olarak kalmıştı. Diğer dünyasındaysa kurbanının davranışlarına anlam vermesinde işe yarıyordu. Lisa'yı kurbanı olarak değerlendirdi bir saniyeliğine. Her zaman gururlu bir şekilde etrafına bakan bu kız, şimdi oturduğu sandalyede çökmüş bir pozisyondaydı. Dünyaya bir armağan olarak gönderildiğini düşünen biri için oldukça sıra dışıydı. Sık esnemesinden ve gözlerinin ara ara dalmasından uykusuz olduğunu çıkardı Sam. Konuşurken gözlerini sık sık kırpıştırıyordu, çünkü gözyaşlarını tutmak için çaba sarf ediyordu. Bir şeye canı çok sıkkındı hatta oldukça üzülmüş olmalıydı ki, can sıkıntısından uyuyamamıştı fakat bunu gösterme niyetinde değildi. Ekstra makyajın ve ellerini normale göre daha hareketli bir şekilde kullanıyor olması bunun işaretiydi. Dikkati yüzüne çekmek istemiyordu çünkü yakalanacağını tahmin etmişti. Bir kolunu beline istemsiz olarak koruyucu bir şekilde yerleştirmişti. Duygusal olarak acı çektiğini anlatıyordu bu da. Sam, onun sorununun ne olduğunu merak etmek isterdi ama dürüst olması gerekirse umurunda bile değildi, özellikle aralarındaki tek bağı da bugün kesin olarak koparmak isterken. Sam, kızların omzunda ağlamasına izin veremezdi. Merhameti ve şefkati, kurbanlarının hayaletleri tarafından yıllardır sömürülüyordu. Kız kardeşini öldüren bıçak darbelerinden buharlaşmıştı karşı cinsle ilgili tüm olasılıklar. Lisa'ya bunları uygun bir şekilde söyleyecekti ki, kafenin kapısındaki zil çalmaya başlayınca dikkati tekrar dağıldı.

Kaderle çılgın bir iddiaya tutuşmuş gibi Kara girmişti o sırada kafeden içeri.

Tam da tüm dikkatini Lisa'ya verdiğinde o bitmeyecek sandığı konuşmasını sürpriz yaparak sonlandırmıştı.

"Tanrım! Beni dinlemiyorsun bile." Lisa, elleriyle yüzünü kapayıp başını iki yana sallamaya başladı. Parmaklarını sarı saçlarından geçirdikten sonra bu kez daha kararlı bir şekilde Sam'a baktı. Gözlerindeki hayal kırıklığını okuyabilmek için uzman olmaya gerek yoktu.

Rüya GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin